Geçen hafta ‘futbol nedir?’ sorusunu sorup ülkemizin futbol paradigmasına bir giriş yapmıştık. Bu hafta amatör ve profesyonel spor arasındaki ayrımın altını çizmek ve bu konu hakkında pek yazılmayan detaylara girmek istiyorum. Önemsiyorum çünkü bu konunun Türkiye’de iyi anlaşılmadığını görüyorum.
Örneğin; Süper Lig’de mücadele eden senelik garanti geliri en az 50 milyon TL olan bir şehir kulübüne hâlen devletin, belediyenin, hatta şehirdeki iş adamlarının maddi destek vermesini talep edenler varsa onlar henüz amatör spor ve profesyonel spor arasındaki farkı tam olarak kavrayamamış kişilerdir. Konuya sert mi girdik? Peki, şöyle açıklayayım.
Amatör spor bireyin kendi hazzı için yaptığı spordur. Hem amatör olup hem de ‘şu kadar maaş vermezsen oynamam’ demek olmaz. Amatör sporcu spor yapmak için para talep etmez. Bununla birlikte amatör spora sponsor olunabilir. Örneğin amatör sporcu Olimpiyatlara gidebilir, Dünya şampiyonasında yarışabilir. Böylece halkın ve medyanın ilgisi doğar. Bunu fırsata çevirmek isteyen markalar o sporcuya sponsor olur. Bu doğaldır. Amatör sporcu bu şekilde para kazanabilir. Üstün başarılar yakalayan sporculara devlet ödül de verebilir ama amatör sporcunun spor yapmak için önceden bir para talebi olamaz. Kariyer koçu olabilir ama alacağı paranın pazarlığını yapan menajeri olamaz. Amatör sporda gönüllülük ve spor sevgisi esastır. Kulübünün sporcuya spor yapması için gerekli şartları sunması kâfidir.
Bu bağlamda baktığımızda ülkemizdeki BAL ligi (Bölgesel Amatör Lig) tam bir ucube-gurube sistemdir. 3 büyüklerin amatör şubelerinde ‘milyonlarca lira geliri olan amatör sporcuların’ olması bu düzenin ne kadar düzensiz olduğunu gösterir.
En önemli nokta, amatör sporda sürekli başarı ve yetenek aranmaz. Kısıtlı yetenek ve başarısızlık halinde bile yapılmaya, desteklenmeye devam edilir. Amatör sporda kendini geliştirmek isteyen ve yaptığı aktiviteden haz alan herkese yer vardır.
Özetle, amatör spor kulübünün içinde bulunduğu ile, ilçeye, ve kasaba halkına karşı çok önemli bir görevi ve sosyal sorumluluğu vardır. Bölgesindeki halka spor hizmeti vermek için vardır. Spor yapma imkanı tanır. Çünkü amatör sporda yapmak izlemekten önce gelir. Amatör sporda amaç spor yapan havuzunu mümkün olduğunca büyütmektir. Ne kadar çok yapan olursa, o kadar ‘üstün yetenekli’ sporcu geliştirme şansınız doğar. Sonraki yazılarımda değineceğim grassroots aktivitelerinin temelini işte bu amatör spor oluşturur.
Başarılı ve üstün yetenekli amatör sporcular bireysel olarak profesyonel üst liglere çıkabilir ama amatör takımın profesyonel lige çıkması şart değildir. Manasızdır. En azından amatör takımın ilk (tek) amacı bu olmamalıdır. Çünkü varlık sebebi bu değildir. Ülkemizdeki hemen her amatör futbol kulübünün profesyonel lige çıkma amacının olması ve bu uğurda büyük paralar harcaması bu ayrımın bilinmediğinin çok net bir göstergesidir.
Uzun lafın kısası; Şehirde bir iş adamından maddi destek talep edecek öncelikli kulüpler amatör spora hizmet edecek kulüpler olmalıdır. Spor bakanlığının ve tüm devlet kurumlarının aktif olarak ilgilenmesi gereken temel yer amatör sporlardır. Yabancı bir futbolcuya ve menajerine vermek için ‘dilenilen’ milyonlarca euro ve populizm uğruna ‘verilen’ her para bu ülkenin amatör sporcusu ve sporu için harcanabilecek ana kaynaktan kesintidir.
Profesyonel kulüpler başka bir boyuttur. Profesyonel futbol bir spor ürününden daha çok bir eğlence ürünüdür. Tüketim malzemesidir. İşin aslı profesyonel bir futbol takımı ‘halkın spora katılımını’ önemsemez, sadece izlemesini önemser. Profesyonel bir futbol takımı ülkedeki sporcu sayısının fazlalığı ile de ilgilenmez!
Ülkede yetenekli sporcu yeterince yoksa, gider Afrika’dan getirir, maçına yine çıkar, biletini yine satar. Hatta bir ileriye gideyim. Süper Lig kulüplerinin kendi mecburi ihtiyaçlarını karşılamak dışında ülkeye sporcu yetiştirme kaygısı ve gayesi yoktur. Bunları herkes yazmaz, külüpleri yönetenler bunları taraftara asla söylemez. İşin en komik yanı da en çok böyle bahaneler arkasına saklanarak devletten ve iş çevrelerinden taleplerde bulunurlar.
Aslında pek de haksız sayılmazlar, çünkü işin özünde sporcu yetiştirmek devletin görevidir. ‘Devlet veya belediyeler futbol akademisi işletmelidir’ şeklinde sığ bir çıkarım yapmıyorum. Konuyu yukarıda belirttiğim amatör sporun gelişimi ve desteklenmesi çerçevesinde ele almak gerekir.
Spor gelişimi ve sporcu yetiştirme politikaları uzmanlar tarafından planlı ve uzun vadeli bir şekilde yapılacak çok ciddi bir iştir. Ülke sporu birkaç yüz adamın oy vererek seçtiği, her 2-3 senede bir değişen inşaatcı, turizmci vb. kulüp yöneticilerine bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. İşte bu noktayı iyi kavrarsak Türk futbolundaki birçok problemin çözümü daha kolay olur.