Son yılların en popüler dizilerinden birisi ‘Taht Oyunları’ dizisiydi. Özellikle transfer dönemlerinde dizi senaryosunu aratmayacak cambazlıklar, akıllara durgunluk verecek planlar futbol dünyasında da oynanır. Ben bunlara kısaca futbol dünyasının ‘Para Oyunları’ diyorum.
İşini iyi ve düzgün yapan namuslu menajerleri tenzih ederim ama futbol dünyasında ‘para oyunları’ denilince akla ilk gelen kişiler menajerlerdir. Maalesef futbolda yolsuzluğun en büyük kısmı menajerler vasıtasıyla gerçekleşir.
Bu sorunu anlamak için ‘kimler futbolcu menajeri olabilir?’ sorusuna cevap vermek iyi bir başlangıç noktası olacaktır. Cevap veriyorum: Herkes! Bu işin bu kadar karanlık ve şaibeli bir meslek hâline dönüşmesinin birincil nedeni budur. Milyon dolarların döndüğü bu mesleğe giriş kontrolü ve süreç denetimi neredeyse hiç yoktur.
Aslında bu durum hep böyle değildi. Eskiden FIFA İngilizce bir sınav hazırlardı. Bu sınav İsviçre’den bütün ülke federasyonlarına gönderilir ve yabancı dilde yapılırdı. Sorular da oldukça zordu. Futboldan ziyade matematik problemini andıran ‘yetiştirme tazminatı’ sorularından, ülkenin futbol kanununa, talimatlara ve kurallara kadar adayın birçok zorlu ve haklı soruya cevap vermesi gerekirdi. Sınava girenlerin genelde %10’u başarılı olur, geriye kalanlar lisans alamadan elenirdi.
Hoş, biz o zamanlar bile yolsuzluğun yolunu bulmuştuk. Tamamen İngilizce olan sınavdan, İngilizcenin i’sini bilmeyen kişilerin başarıyla nasıl geçtiğini daha dün gibi hatırlıyorum. 2011 menajerlik sınavında soruların ‘bazı kişilere’ verildiği ortaya çıkmış ve büyük bir futbol skandalı patlak vermişti. İlgilenen okuyucular internetten o günlere dair belgelere kolayca ulaşabilir.
Zaman içinde FIFA bu sınavı ve lisans sistemini iptal etti. Bu bile aslında menajerlerin FIFA üzerinde nasıl bir lobi ve baskı gücü olduğunu gösterir.
Artık isteyen herkes bulunduğu ülkenin federasyonuna başvuruyor. Süreç oldukça basit birkaç evrak işinden ibaret.
Sorun burada da bitmiyor. Lisans sisteminin aksak ve eksik olması şöyle dursun, zaten transferlerin çoğu lisansı olmayan kişiler tarafından yapılıyor. Sektörde bu kişilere ‘çantacı’, ‘komisyoncu’, ‘simsar’ denilir. Sayıları oldukça fazladır. Kış transfer sezonunda Antalya’da takımların kamp yaptığı herhangi bir otele gidin. Otelin lobisinde göreceğiniz her 10 kişiden 7’si bu tiplerdir. Hayatlarında 1 maçını bile izlemedikleri futbolcuları ‘çok iyi’ diye kulüplere pazarlamaya kalkarlar.
Aslında FIFA kurallarına göre lisanssız bir menajerle çalışmak yasaktır ancak pratikte buna hiç kimse uymaz. Futbolda yazılı olmayan bir kural vardır: Önemli olan işi bitirmektir. İşi kim bitirirse kulüpler onunla çalışılır.
Hâl böyle olunca da başkanın amcası, yeğeni, hatta öz oğlu… Teknik direktörün kuzeni, abisi, komşusu… Futbolcunun dayısı, arkadaşı, berberi… Siyasetçinin akrabası, şoförü, arkadaşı… Aklınıza kim gelirse bu sektöre girmeye çalışıyor. Tam bir cümbüş, tam bir ‘Gel, kim olursan gel’ felsefesi.
Altını kalınca çizmek ve belirtmek isterim ki bir menajerin yaptığı iş karşılığında komisyon alması yasal hakkıdır ve bunda yanlış hiçbir şey yoktur. Menajerleri öcü gibi görmek yanlıştır. Avrupa’da üst düzey kulüpler menajerleri önemli iş ortakları olarak görürler ve saygı duyarlar. Ben de bu kanıdayım ve işini layıkıyla yapan tüm menajerle saygı duyuyorum. Futbol piyasasının önemli ve gerekli unsurlarıdır. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi mesleğe giriş çok kolay olduğu için, futbolumuzun denetimsiz ve çarpık sistemi içerisinde kolay para kazanmak isteyen herkese gün doğar! İşte sorun da tam burada başlar.
Şimdi bazı cingöz menajer yöntemlerine göz atalım.
Şişirme Maaşlar
En klasik yöntem menajerin alıcı kulübe bilerek ve kötü niyetle yanlış ve yalan bilgi vermesidir. Özetle bu hırsızlık şöyle işler: Diyelim ki futbolcu 250.000 Euro maaş karşılığında bir takımla anlaşmaya razı. Kulüple görüşen menajer ise oyuncunun 400.000 Euro istediğini söyler. Bu ilk yoklamadır. Kulüp bu paraya çok derse yeni palavralar hazırdır. Menajer başkanı arar.
‘Başkanım oyuncu benim ‘evladım’ gibidir. Sözümden çıkmaz, sizin hatırınız için indirim yaptıracağım…Bana bir-iki gün verin.’
Yalanın bini bir para. Göstermelik 1-2 gün geçer. Menajer yine arar. Müjdeli haberi verir!
‘Başkanım çok uğraştım, 350.000 Euro’ya indirdim.’
Halbuki oyuncunun hiçbir şeyden haberi yoktur. Bu esnada menajer ‘seni alacaklar, bekle’ diyerek futbolcuyu da oyalar.
Kulüp genellikle fazla alternatifi olmadığı için teklifi bir noktada kabul eder. Teklif kabul edilince menajer bu sefer oyuncuyu arar.
‘Kardeşim senin iş tamam, ama kulüp yönetiminden birkaç kişiye para yedirmemiz lazım. Şimdi sana 350.000 verecekler, sen sonra 100.000 Euro’sunu bana vereceksin. Ben de bu parayı dağıtacağım’ der. Burada alenen yönetime iftira atar. Yönetimin olup bitenden haberi olmadığı gibi, böyle bir talebi de hiç olmamıştır.
Oyuncu istediği maaşı aldığı için ve komisyon vermesi yasal olduğu için işi kurcalamaz ve kabul eder. İmzalar atılır. Cingöz menajerimiz bu transferde 100.000 Euro oyuncudan, %10 komisyon 35.000 Euro’da kulüpten alır. Normal şartlarda aklı başında bir kulüp yöneticisinden alacağı maksimum hizmet bedeli %5-%7,5 arası komisyonla en fazla 26.000 Euro iken, 135.000 Euro’yu cebe indirir. Monaco sahillerine doğru yolu çıkar. Bilgisiz ve tecrübesiz yöneticiler de ‘helal olsun adama pazarlık yaptı maaşı indirdi’ diye avunurlar. Evet, indirdi ama maaşı değil.
Aynı taktiği, futbolcu ile alenen konuşup yapanlar da vardır. ‘Ben sana istediğin maaşı bulacağım ama üstü benim olacak, tamam mı?’
Yazımı okuyan futbol yöneticileri varsa, benden size bir amme hizmeti. Sözleşmelerdeki küsüratlar genelde menajerlere gider. Örneğin maaş senelik 315.000 Euro ise, muhtemelen o 15.000 Euro her sene menajere gidecektir. Veya yatırılması hemen istenen peşinatlar… Avanslar… Veya gelecek senelerde artarak devam eden maaşlar...
Burada şunu da eklemem gerekir. Bir menajer futbolcunun maaşından pay alabilir. Eğer sözleşme de açıkça belirtiliyor ve kulüp-oyuncu-menajer yani üç taraf da bunu biliyor ve kabul ediyorsa sorun yoktur. Ancak bu durumu kulüpten saklıyorsa ve üstüne bir de kulüpten ek komisyon alıyorsa işte bu durum etik ve ahlâki değildir. Bahsettiğim yöntem budur ve maalesef sıklıkla uygulanır.
Eğer bu satırları okuyan bir futbol kulübü yöneticisi varsa şu değerli önerimi de mutlaka uygulasın. İlgilendiğiniz bir futbolcunun maaşını güvendiğiniz en az 2 ayrı menajerden sordurun. İki menajer de birbirinden habersiz aynı oyuncu için size bilgi toplasın.
Bir Süper Lig kulübüne danışmanlık verdiğim yıllarda bu yöntemle kulübümüzü en az 2 milyon Euro zarardan kurtarmıştık. En güvendiğimiz kişilerin bile maaşlarını şişirdiğini görmek bizi üzüyordu ama işimizi iyi yapmanın mutluluğu baskın geliyordu. Bu işte o kadar iyi olmuştuk ki uzunca bir dönem birçok ‘cingöz’ futbolcu menajeri kulübümüze oyuncu önermeyi kesmişti. Telefonlarımız susmuştu. Çünkü biliyorlardı ki dedikleri her rakam kontrol edilecek ve ceplerine ekstra hiçbir şey giremeyecek.
İngiliz futbolunda bu taktiğe ‘Trust but verify’ denilir. En güvendiğiniz kişilerden gelen bilgileri bile mutlaka kontrol ettirin. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi milyon Euroların döndüğü bir sektörde ‘iyi adamdır, yapmaz’ diye bir denetim sistemi asla kabul edilemez.
Sahte Belgeler
Cingöz menajerler oyuncu transferlerinde avantajlı konuma geçmek için belgede sahteciliğe de başvurabilirler. Bunun en tipik örneği; Photoshop ile sahte ‘yetki’ belgesi hazırlamaktır. 5 dakika içinde dünyanın en iyi kulübünün veya yıldız bir oyuncunun yetkili kıldığı bir menajer hâline bürünebilirler. Bu belgeleri birebir toplantılarda cep telefonundan veya Ipad’den gösterirler ki ileride başlarına hukuki açıdan bir sıkıntı gelmesin. Belgeyi yollamaları gerektiğinde ise ‘resmî' olmayan bir e-mail hesabından gönderirler. İleride bir sorun olursa, ‘benim haberim yok, bu e-mail adresi benim değil ki’ deyip işin içinden sıyrılırlar.
Bu sahte belgeler sayesinde ‘O oyuncunun yetkisi bizde’ diyerek tecrübesiz bir kulüp başkanını kolayca ikna edebilirler. Sonra daha önce hiç görüşmedikleri o oyuncuya gidip ‘kulübün yetkisi bizde, seninle ilgileniyoruz’ diyerek oyuncuyu ikna ederler. Aslında birbirleriyle hiç alâkası olmayan iki tarafı ortada buluşturup işi bitirmeye çalışırlar.
Bazen o kadar ileri giderler ki ‘sahte teklif’ bile hazırladıkları olur. Bunu genelde bir futbolcunun yetkisini almak veya nabız yoklamak için kullanılar.
Bu tiplerin baştan aşağıya yalan ve sahtecilik üzerine iş yaptıklarını kabul etsek de becerikli olduklarını itiraf etmemiz gerekir.
Olta Taktiği
Bu taktikte bahsi geçen ilk oyuncu yem olarak kullanılır. Ya başkan veya teknik direktör ile iyi ilişkiler kurmak için ya da bir başka oyuncuyu pazarlamak için bu taktiğe başvurulur.
Sistem kısaca şöyle işler: Diyelim ki bir menajer kulüp başkanına veya bir teknik direktöre ulaşmak istiyor. Futbol piyasasında telefon numaralarına ulaşmak çok kolaydır. Önemli olan dikkat çekip, pazarlık masasına oturabilmektir. Cingöz menajer dikkat çekmek için çok iyi bir ligden, çok iyi bir oyuncu ismi önerir ve fiyatını da çok uygun şekilde yazar.
‘Merhaba Sn. Başkanım, 10 senedir Premier Lig’de oynayan İngiliz Millî Takımı oyuncusu James’i 500.000 Euro maaşla getirebilirim. İlgilenir misiniz?’’
İsmi ve şartları gören başkan veya teknik direktör ya hemen geri döner ya da ilgilenmesi için takımın idari menajerine görev verir. Böylece ilk kontak başarıyla kurulur. Yüzlerce menajerin arasından sıyrılıp öne geçilmiştir.
1 hafta kadar iddia edilen o oyuncu hakkında yazışmalar, görüşmeler devam eder. Hatta menajer takımın resmî teklif hazırlayıp göndermesini bile ister. Akşam yemeğinde oyuncuyla yüz yüze görüşüp teklifi göstereceğini iddia eder. Oyuncunun Türkiye’ye geliş günü gibi ayrıntıları konuşur. Bu noktada tek önemli olan inandırıcılığı arttırmaktır.
İşin püf noktası; tüm bu iletişim esnasında menajer saygılı, para konuşmayan, düzgün bir kişi izlenimi vermelidir.
Senaryonun sonu hep aynı biter:
‘Başkanım, Premier Lig’den bir başka takım bizim oyuncuya 3 katı maaş verdi, maalesef bize gelmekten son anda vazgeçti’
Birkaç ah-vah’tan sonra olay kapanır. Menajer işini çok iyi yapmıştır! Ah o son anda çıkan takım olmasaydı!
Artık o menajer kulüp içinde İngiltere’den bile yıldız oyuncuyu getirebilecek kapasitede güvenilir bir menajer olarak algılanır. Bir sonraki transfer sezonunda mutlaka aranır. Ve cingöz menajerimiz bu fırsatı eline geçirdiğinde ‘dandik’ bir oyuncuyu değerinin kat be kat üstünde satar ve ömür boyu yetecek emeklilik ikramiyesini alır.
Bu kadar uzun dönemli plan yapmayan menajerler aynı taktiği başka bir oyuncu önermek için uygularlar. Sistem tamamen aynı işler! Her şey yolunda giderken son anda bir başka kulüp oyuncunun aklını çelmiştir.
‘Kısmet değilmiş başkanım. Ama elimizde onun kadar iyi olan ‘bir başka’ oyuncu var. İster misiniz?’
İlk oyuncuyla uzun bir zaman kaybetmiş ve medya baskısı yiyen alternatifsiz yönetimler oltaya düşer. Hayırlı işler.
Beni Ne Doktorlar Ne Mühendisler İstedi Taktiği
2020 yılında hâlâ bu taktiğe inanan ve maaşları arttıran kulüp yöneticileri varsa, aslında bırakalım kandırılsınlar. Çünkü bu onlara müstahaktır. Neyse lafı uzatmaya gerek yok. Bu taktikle karşısına gelen menajerler için Monchi yıllar önce gereken cevabı vermişti.
"Eğer toplantı esnasında bir menajer bana ‘Bizi Chelsea’den, Madrid’den istiyorlar’ gibi laflar söylemeye başlarsa masadan hemen kalkarım. Çünkü Chelsea’den teklif varken oyuncusunu hâlâ bana satmaya çalışan bir menajer dürüst bir menajer değildir."
alkışlar...
Kalemine sağlık Gökhan. Güzel bilgiler vermişin. ????
Yine çok iyi bir yazı. Okudukça futboldan soğudum vallahi.