Değerli Aykırı okurları,
Bu köşede futbolun pek konuşulmayan ancak üzerinde önemle durulması gereken derin konularına değineceğiz. Kısacası futbol sektörünün ‘aykırı’ konularına parmak basacağız.
Son yıllarda unutturulmaya çalışılsa bile çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medyadır. Medyanın en önemli organlarından birisi de gazetelerdir. Gazetelerin haber verme görevinin yanında çok önemli bir vazifesi ve işlevi daha vardır. Ülkedeki mevcut sorunlar karşısında tutum sergileyerek, eleştirerek, önerilerde bulunarak kamuya faydalı yapıcı görüşlerin oluşmasına katkı sağlaması gerekir. Özgürlükçü demokrasilerde bu bir gazetenin en önemli görevlerinden birisidir. İşte biz de bu kamusal görevimizi futbol alanında yerine getirmeye çalışacağız.
Bu süreçte eminiz ki birçok kişiyi rahatsız edeceğiz. Çünkü, bu köşedeki yazılarımızda Sayın Şenol Güneş’in sıklıkla belirttiği gibi ‘gereğini değil, gerçeğini söylemeyi’ vazgeçilmez bir düstur haline getireceğiz. İranlı düşünür Ali Şeriati, davet edildiği bir konferansta kendisini davet eden yetkililerin gözlerinin içine bakarak konuşmasına şöyle başlamıştı: ‘Sizi rahatsız etmeye geldim’ Evet, burada yayınlanacak yazılarımız mevcut futbol sistemden nemalanan kim varsa onları rahatsız edecektir.
Zira kimseyi rahatsız etmeyen bir fikrin Türk futbolunu düzlüğe çıkarma gücü yoktur. Güzel Türkçemizde ‘suya sabuna dokunmadan’ deyimi var. Türk futbolu için artık bu geçerli bir söylem değil! Türk futbolunda suya sabuna dokunmadan ‘temizlik’ yapılamaz. O halde sorulması gereken esas soru şudur: 'Gerçekten temizlik istiyor muyuz?' İşte yazılarımız bu isteğin somutlaşmış dışa vurumu olacaktır.
Bu yazı dizisinde maç analizlerine, taktik-teknik değerlendirmelere, hakemler gibi günlük olaylara ve yorumlara yer vermeyeceğiz. Bunu halihazırda hakkıyla yapan birçok değerli köşe yazarı zaten var. Türk futbolunun yönetimine, felsefesine, hatta sosyolojisine dair yazılar yazacağız. Kavram bilgisine yer vereceğiz. Dünya’daki başarılı uygulamalardan örnekler vereceğiz. Karşılaştırmalar yapacağız. Başarılı örnekleri öveceğiz, alkışlayacağız. Yolsuzluk yapanların tekerine çomak sokmak için bildiklerimizi siz değerli okurlarla çekinmeden paylaşacağız.
Kulüplerin neden ve nasıl battığından tribündeki şiddet olaylarının arka planına, devlete milyarlarca liralık iş yapan bir işadamının Türk futboluna neden yeterince hizmet edemeyeceğinden siyaset-futbol ilişkisine kadar birçok farklı konuya değineceğiz.
Olguların arka planlarını inceleyip, bilinmesi gerekenleri gün yüzüne çıkartacağız. Tüm bunları yaparken tezlerimizi ve önerilerimizi akademik bilgiler ışığında ayakları yere basan ancak aykırı bir çerçevede sunacağız. Çünkü biliyoruz ki düşünsel ve stratejik değişimi yapmadan, iyi niyetli taktiksel doğrularla kalıcı başarıya asla ulaşamayız! Türk futbolunun en büyük çıkmazı iyi niyetli bir kaç insanın kötü bir sistem içinde çaresizce çabalamasıdır. Einstein’in yıllar önce dediği gibi ‘hiçbir problem onu yaratan aynı bilinç seviyesi ile çözülemez.’ Yapılması gereken artık skorları veya kişileri tartışmayı bırakıp sistemi eleştirmektir.
Ünlü sosyolog Norbet Elias ‘ülkedeki sporunu inceleyerek o toplum hakkında genel bir görüş elde edebilirz’ der. Doğrudur. Çünkü spor içinde yapıldığı toplumdan ayrı olarak ele alınamaz. Aslında biz neysek sporumuz da odur. Bu yüzden zaman zaman iğneyi yetkililere batırırken çuvaldızı da kendimize batırmaktan çekinmeyeceğiz. Yeri gelecek siz değerli okuyucularımızı, yani taraftarı konu alacağız ve hatta eleştireceğiz.
Biz hazırız. Sizler de hazırsanız, başlıyoruz.
Fulbol dünyasına dair klasik duymak istediklerimizin haricinde, aykırı konularda da bizleri aydınlatacağınıza inanıyorum. Yeni görevinizde başarılar dilerim.
Alışageldik, standart köşe yazılarından farklı akıcı ve ilgi çekici bir yazı. Aykırı milletimiz için hayırlı olsun. Umarım Aykırı TV yi de görürüz.
Olaylara farklı bi penceren bakmamız gerekiyo arka planlarda neler oluyo Guzel bi başlangıç olmuş devamını bekliyorum
Başarılar dilerim
Farkli bi karakter; farkli bakis acisi; devamini bekliyoruz hosgeldin...
Konu güzel.