Ülkemizde ne yazık ki tıpkı devlet gibi hakim medya kuruluşları da Doğu Türkistan’da Çin’in gerçekleştirdiği soykırım ve utanç verici uygulamaları görmezden gelme politikası güdüyorlar.
Yakın geçmişte Fatih Portakal’ın sunduğu Fox TV haber kuşağında Doğu Türkistan ve Uygurları konu alan bir haber yer aldı. Haberde 27 Uygur’un oruç tutma, sakal bırakma gibi suçlardan dolayı idam edileceği yer alıyordu. Yazımızda bu haber vesilesiyle Türkiye’de yaşayan Uygurların ruh haline ve Türkiye açısından nasıl bir strateji izlenebileceği konusuna değinilecektir.
Şöyle bir haber yayınlandığını düşünelim: “Türkiye’de 2020 yılının ilk dört ayında sadece üç kadın şiddete maruz kaldı!” Bu haberi doğru kabul eder miyiz? Türkiye gerçeği buna izin verir mi? Uygurlar hakkındaki habere bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Fox TV’de yayınlanan haberi bazı Uygur aydınları ile değerlendirdik. Onlar başka bir ruh halindeler. Haberin veriliş tarzının Uygur Ülkesinde yaşananları küçümsediğini düşünenler hiç de az değil. Çünkü bu tür ölüm cezası uygulamaları sayısal olarak neredeyse aylık bilanço durumundadır.
Türkiye’de yaşayan Uygurlar öylesine derin bir incinme içindeler ki böylesi önemli bir haberin bile içinde bulundukları feci durumu yeterince yansıtmadığı endişesi taşıyorlar. Sosyal medya sayesinde Çin devletinin Uygurlara yaptığını alt alta yazıp okuyan biri büyük olasılıkla ruhsal bir çöküntüye uğrar. Dünyanın en güçlü ikinci ülkesi nüfusunun sadece yüzde birine bile karşılık gelmeyen bir azınlığı yok ediyor.
Bu haberin özellikle Çin hayranlarınca doğru okunması ve anlaşılmasını dilerim. Çin rejiminin insanlık için kölelikten başka bir vaatte bulunmadığını görmeleri için daha ne olması gerekir?
İdeolojik körlük nereye kadar sürecek?
Bu yanılgı içindekiler kendilerini hangi aidiyetle tanımlamak niyetindeler?
Bırakın tanımlamayı insan olmak bile işlenen insanlık aleyhine suçları görmeye yetmez mi?
Ne yazık ki Türkiye’nin Uygur soykırımı konusunda izlediği idrakten yoksun politika fesli Kadir ve Maocu, her dönem her kucağa oturan bir sıra dışı figür tarafından çizilmişe benziyor! İzlenen politika daha doğrusu politikasızlık tarihimizi, kültürümüzü ve özümüzü inkardan başka bir şey değil!
Türkiye orada yaşananlara seyirci kalmayı daha fazla sürdürmemelidir, sürdüremez.
Türkiye’nin şu ana kadar bu konuda çizdiği tablo gelecekte utançla hatırlanacak türdendir. Türkiye “dünya beşten büyüktür” her zaman mazlumun ve mağdurun yanında, etik vurgulu dış politika derken Uygurlar neden hiç gündeme gelmez? Bugün ülkeyi yönetenler bu sorularla her zaman karşılaşacaklardır. Durum incelenmeye değmez mi?
Türkiye Uygurların maruz kaldığı bu zulüm konusunda köklü bir dış politika değişikliğe gidebilir mi? Nasıl bir çıkış noktası düşünülebilir?
Ancak bütün batı dünyasıyla kavga eden otoriter bir Ortadoğu rejimi olarak kaldığımız sürece bu mümkün değil.
Cumhurbaşkanı 8 Mayıs Avrupa gününde Avrupa Birliği üyeliğine yeniden işaret etti. Şu anda Türkiye ve sözüm ona diğer İslam ülkeleri dışında uygar dünya Uygurlara yapılanı etnik bir soykırım olarak görüyor. Bu durum dış politikada bir fırsata çevrilebilir.
Türkiye ABD başta olmak üzere medeni ülkelerle bozulan dış ilişkilerini Uygurların yaşadığı faciada onurlu ve ahlaki bir dış politika güderek düzeltme fırsatına sahiptir. Güvenlik Konseyinde zaten suçlu devlet bulunduğundan orada bir karar alınamaz. Bunun için yapılacak en doğru şey konunun Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna taşınmasıdır. Böylece özgürlükçü ülkeler için de Türkiye ile yeni bir sayfa açma olasılığı doğar.
Unutmayalım!
Bütün yaygın savaşlar otoriter rejimlerce çıkarılır ama demokratik ülkeler galip gelir!
Türkiye, Uygurların maruz kaldıkları zulmü dünya gündemine taşıyarak hem dış politikasındaki tıkanıklığı aşabilir hem de kardeşlik hukukunu yeniden hatırlamış olacaktır.
Böyle onurlu bir duruşu sergileyen her devlet adamı, tarihte ülkesinin gerçek çıkarlarını ve ulusal onurunu korumaktan dolayı saygıyla hatırlanacaktır!
Doğu Türkistan i unutanilari Doğu Türkistan diyemeyen çakma milliyetci leri yok sayiyorum