Erken Seçim iddiaları yine gündemde yerini almaya başladı.
Buna sebep de Koronavirüsü ile mücâdele adına bakanlarla yaptığı son toplantıdan sonra,
Cumhurbaşkanının ana muhalefet partisini hedefe koyan bir video seyrettirmesi oldu.
Erken seçimden evvel Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başından beri kendi tabanını sıkılaştırmak ve konsolide etmek için yürüttüğü politikalara bakmak lâzım.
Tabanını her zaman diri ve sıkı tutmak isteyen bir siyasetçi olarak erken seçim iddialarının dile geldiği ortamda, kendisin zaten seçime hazırlıklı bir durumda olması beklenir.
Eğer hazırlıklı değilse de başkalarının adına bunun başka şekilde gelmesi adına mani olmaya çalışır. İlk olarak da yapmaya çalışacağı yeni kurulan ve kendisinden yani AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a tabanını kaymasına engel olmaya çalışmak olacaktır.
Bütün bunların sonucunda da ekonomik şartlar zorlarsa bir seçimi de düşünebilir.
Erken seçim iddiaları sıkılan diş macunu gibidir.
Bir kez telâffuz edildi mi geri dönüşü mümkün olmaz, ardı gelir.
Böyle bir ihtimal olursa eğer, ancak Eylül ayında olabilir.
Erken seçime karar verecek olan Meclis. Meclisteki milletvekillerinin özlük haklarını kazanma süreleri haziran ayında doluyor.
Sonra bayram ve yasama yılı tatili derken meclis 1 Ekim’de açılıyor. Eğer bir erken seçime karar verilir ise ekonomik şartların giderek de zorlaşacağı düşünülürse ben Kasım ayına kalmadan, Eylül ayında bu kararın alınması ihtimalinin giderek artığını düşünüyorum.
Siyasette Üslûp
AKP iktidara geldiğinden beriyi bir tarafa bırakırsak 1970’lerden itibaren siyaseti hep böyle, karşılıklı kavga üslûbu üzerinden götürdük.
AKP’den öncesine gidersek aynı kampta bulunan Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in birbirlerine demediklerini bırakmadıkları günlerin hepsini yaşadık.
Ancak bugün özellikle Sayın Erdoğan’ın kullandığı ve Sayın Devlet Bahçeli’nin de takip ettiği aşırılık üslûbunu, (hatırladığım siyasi hayatta) hiç görmemiştim.
Bazı gençler de, örnek vermek gerekirse Özgür Özel gibi buna özeniyor. Bu gençlerin de doğru yapıp yapmadıklarını bir gözden geçirmeleri gerekiyor.
Bu aşırılık üslûbu maalesef tabanları konsolide ediyor. Bu da bizim siyasi geçmişimizde kavgacı üslûbun çok prim yapmasından ileri geliyor.
Bu kötü bir özelliktir ama sosyolojik taban da bundan epeyce hoşlanıyor. Bizim de bunun kötü olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kamplaşma çok zarar verdi, veriyor ve vereceği de kanaatindeyim. Siyasetin daha suhuletli, kamplaşmayı bitirecek hâlde davranmaya başlaması hepimizin yararına olacaktır.
Erdoğan kendi çekirdek kadrosu ile MHP’nin de çekirdek kadrosunu biraz da dinî ögeleri kullanarak ve CHP’nin tarihin çok eski sayfalarında kalmış geçmişini hatırlatarak konsolide etmeye ve kavga ettirmeye çalışıyor.
Erdoğan siyaset üslûbu bu şekilde yürüyor.
Bu üslûp kimde olursa olsun tenkit edilmelidir.
Nitekim Sayın Erdoğan’ın 27 Nisan tarihli konuşmasını dinledikten sonra bu Cumhurbaşkanının konuşması değil, bu AKP Genel Başkanının konuşması diye değerlendirdim.