İş Bankası hisselerinin devri meselesi almış başını gidiyor.
Bu işin hem AK Parti hem CHP olarak iki ayağı var.
Miras hukukunu da dikkate alarak bir siyasi partinin bir banka hissedarı olmasını doğru bulmuyorum. Bu konu, CHP’liler ve bizim gibi Atatürk’ü sevenler tarafından tenkit konusu yapılıyor ama CHP, Atatürk’ün mirasını korumak üzere kuracağı bir vakfa, zamanında bu hisseleri devretseydi, bu kavgaların hiçbiri yaşanmayacaktı.
AK Parti’nin iktidara gelmesinden bu yana 18 sene geçtikten sonra, bunu güya şimdi akıl ediyor olmasının iyi niyetle bağdaşır hiçbir yanı yok. İş Bankası’nın %28 hissesini ya varlık fonuna ya da başka bir yere devredecekler. Oradaki 3 tane yönetim kurulu üyesini kendileri atayacaklar. Bununla da siyasi menfaat sağlayacaklar.
CHP bu hisseleri Atatürk’ün mirasını koruma mânâsında olacak bir vakfa devretseydi, bu problemler zaten çıkmazdı. Bunu yapmakta çok geç kaldılar. AKP’nin iktidardaki 18’inci senesinde akıl ediyor gibi görünmesinin nedenleri de ülkemizin ekonomik şartlarını da göz önüne alınca kesinlikle hayra alamet değil.
CHP İş Bankası hisselerinden maddi olarak bir menfaati olmadığını söylerken kesinlikle doğru söylüyor.
Ama İş Bankası yönetim kurulunun 3 üyesi CHP tarafından atanıyor. Dolaylı olarak bir nüfuz ticaretine de alet olmuş oluyor.
Atanan bu kişiler CHP’yi koruyabilecek, CHP’nin menfaatlerini gözetecek veya iş dünyası üzerinde tesirlerini artıracak şekilde de oylarını kullanabilirler ve geçmişte de kullandılar. Bunun örneğini gördük. Maddi menfaati olmadığına göre, neden bir vakfa devretmedikleri sorusunun cevabı çok açık. Etkili bir siyasi nüfuz...
Meclis'in işlevsizleştirilmesinin itirafı...
Mustafa Şentop; "Meclis'in açılması için acil bir durum yok.” beyanıyla, bugünkü alenî durumun resmî şeklini ifade etmiş ve Meclis'in itibarını, kendisinin hiç önemsemediğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Zîra kendisinin de oy verdiği anayasa değişikliğiyle Meclis'in yetkisi tamamen yok olmuş vaziyette. Kendisi de sembolik bir başkan olarak orada ve artık kendi durumunun da böyle bilinmesinden hiç gocunmuyor. Toplumun da bunu âdeta kanıksamasını arzu ediyor.
Hâlbuki bugünkü durumda, Meclis'in Koronavirüsün etkilerini araştıracak şekilde çalışması önemliydi. 2019 Aralık ayında yapılan bütçenin, geçerliliğini kaybettiği bugün apaçık ortada.
Meclis'in çok süratli şekilde toplanıp önümüzdeki 6 ayın bütçesine yönelik çalışma yapıp, tedbir alması gerekiyordu. Bunları yapmıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin tek parti rejiminde, Meclis'in sembolik hâle geldiğini de TBMM’nin başkanı olarak Mustafa Şentop’un ağzından teyit etmiş olduk.
HDP ne istiyor?..
Bir senedir HDP’li belediyelere kayyum atanıyor. Kayyum ataması idari bir tasarruf, bu idari tasarruf arkasından adalete intikal ediyor. Adalet mekanizması içindeki süreçte, bunlar ne suç işliyor öğrenebilmiş değiliz. İşin, adaletin işleyişindeki bu cevapsızlık hâlinden de rahatsız oluyorum.
Ben 20 yıldır bazı soruların cevabını kimseden alamadım. HDP ne istiyor? Çözüm süreci dedikleri nedir? Milletvekilliği dönemimde ve birçok platformda o zamanki parti mensupları, kanaat önderlerine de sordum. Bir ilkokul çocuğunun anlayacağı şekilde somut olarak istediklerinizin listesini yapın!
Ne istiyorsunuz? Çözüm süreci, açılım süreci gibi muğlak lafların ardına sığınmayın. Zîra bir müzakere zemini olacaksa karşılıklı; Türkiye’nin sosyal yapısı, toplum yapısı, siyasi yapısı, idari yapısı dikkate alınarak neyin kabul edilip edilemeyeceğinin, 83 milyon tarafından müzakere edilebilmesi için, sizin ne istediğinizin açıkça bilinmesi lâzım.
Bunu yapmıyorlar. Bunu yapmadıkları gibi bu muğlaklıktan ve etnik siyaset yapmaktan menfaat devşirmeye çalışıyorlar. Bunu çok yanlış buluyorum. Ayrıca en önemli konu PKK. PKK’nın terör örgütü olduğunu beyan edemiyorlar ve PKK ile de ilişkiyi kesemiyorlar.
Dendiğine göre; HDP’nin içinde Kandil’e bağlı bir grup olmakla beraber bir grup da daha bağımsız, bir sol parti gibi hareket etme arzusu içinde. O zaman o arkadaşlar da bizim bu sorumuza cevap versinler, istediğiniz nedir?
Siz ne istiyorsunuz?
Neden isteğiniz ne ise açıkça söylemiyorsunuz?
Eşit vatandaşlık nedir? Kim, kimle, neyin eşitliği, bugünkü vatandaşlıktan eksikliği ne? Veya deyin ki biz anayasada Türk milleti değil; burasının Kürt halkı ve Türk halkı olmak üzere, iki halklı olmasını istiyoruz ya da artık neyi istiyorsanız, bunu açık açık söyleyin! Somutlaştırın...
Eşit vatandaşlıktan ne anlıyorsunuz? Şunu görüyorum. Bu muğlaklıktan HDP’li yöneticiler menfaat devşiriyorlar ve bu problemin devamını isteyen dış güçlerin de ekmeğine yağ sürüyorlar.
Bu kadar açıklıkla bunu ortaya koydukları zaman, aldıkları bu oyu ‘halktan’ alıp alamayacaklarını da görmek istiyorum. Demokratik yoldan gitmeliyiz derken ne istiyorsunuz?
Özerklik mi, bağımsızlık mı, uzlaşı mı?
Bunları özellikle muğlak bırakarak neye, kime hizmet ediyorsunuz?