Koronavirüs günlerinde ekonomik anlamda ciddi sorunlar, insanların hayatına sirayet etmiş ve geçim sıkıntısı baş göstermişken, bir darbe iddiası lafı dolanıp duruyor ortalıkta.
Buna denilecek tek bir şey var; bu bir aymazlıktır...
Tek kelime ile aymazlık bu, daha ötesi yok!
Muhalefetin de iktidarın da artık Türkiye için ihtimal dışı kalmış, üstelik bunu da yapabilecek herhangi bir kadro kalmamış bir konu üzerinden gündemi dağıtmasından halk yıldı.
Halk, iş, aş ve gelecek kaygısında. Bütün ekonomist ve bilim insanlarınca dile getirilen bir sorunumuz var; o da bizi bekleyen büyük bir ekonomik sıkıntının kapımızda olduğu gerçeği. Hepimizin buna odaklanması, çözüm arayışına girmesi ve tedbir alması gerekiyor.
Koronavirüs ile dünyadaki birçok ülkeye göre, göreceli olarak gerçekten başarılı bir mücâdele veriyoruz. Bu mücâdele kapsamında gidilen kısıtlamalarda kademeli olarak bir gevşemeye gidiliyor.
İnsanların işini kaybettiği ve birçok sorun yaşadığı zamanda AVM’lerin açılması kararı da çok tartışıldı. Bu kısır tartışmaya takılıp kalmanın bize hiçbir faydası yok. Hayat normalleşmek zorunda ve biz bu normalleşmeyi bilim ölçütünde, bilime göre tüm dünyada olduğu gibi yapmak zorundayız.
Yirminci yüzyıldan itibaren Dünya, üç büyük buhran yaşadı. 1. Dünya Savaşı ve akabinde meydana gelen İspanyol Gribi salgını milyonlarca insanın ölümüne yol açtı.
Sanayileşmenin getirdiği hammadde ihtiyacı farklı gerekçelerle birleşince dünya en büyük savaşlarından birini yaşamak zorunda kaldı.
Dünyanın yeniden toparlanma süreci, insana yaraşır hak taleplerini de beraberinde getirmeye başladı. Sonrasında yaşanan 2. Dünya Savaşı insanlığı başka bir yöne sevk etti. İnsanların temel haklarını talep etmekten öte bunu hukuki zemine oturtmayı başardığı bir süreç.
İnsan hayatının binlerce yıllık geçmişi içerisinde, temel insan hakları kavramı ve haklarının kazanım süreci 60-70 yıl gibi kısacık bir zaman diliminde hayatımızda.
Üçüncü büyük olay olan Koronavirüs diğer iki olaydan farklı olarak çok az insanın ölümüne yol açtı. Buna rağmen medya ve kitle iletişim araçları ile çok büyük bir korku, çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya hâkim olmakta. Âdeta 8 milyar insanı dünyanın her yerinde eve hapsetmekte.
Her iki Dünya Savaşı’nda da, savaş bölgeleri dışında insanlar hayatına devam edebilmişti. Üstelik çok fazla da can kaybı olmasına rağmen.
Bu yönü ile Koronavirüs dünyayı olduğu gibi, ülkemizi de şekillendiriyor, dönüştürüyor. Siyaset ve iktidar da bu değişim ve dönüşümden istifade ediyor. Ortada meşru zemine oturan meşru gerekçeli bir süreç.
Koronavirüsü günler ve sonrasının nasıl olacağını kimse tahayyül edemiyor. Tahayyül edilebilen ve öngörülebilen Türkiye’yi çok zor günlerin beklediği. Koronavirüs bir gün önünde sonunda bitecek.
Türkiye’nin Koronavirüsten çok daha önemli eğitim, adalet, ekonomi ve yönetim gibi sorunları var.
Virüs bitse de bitmese de bu sorunlar gerçeğimiz.
Türkiye’nin siyaset gündemi buna yoğunlaşmalı ve Türkiye için acilen tedbirler alınmalı. Gelecek günler tünelin ucundaki ışığı işaret etmiyor.