Geçtiğimiz hafta kardeş ülke Azerbaycan’da bizi üzen saldırılar oldu.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması ve orada bir problemin çıkması beklenilmeyen ve şaşırtıcı bir olay değildi. Türkiye’nin gayet aktif giden dış politikası Suriye ve Libya’da hem Fransa’yı hem de Rusya’yı son derece rahatsız eder hâle geldi. Onun için Türkiye’yi çok büyük olmasa da bir miktar rahatsız edecek bir eylem nereden gelir diye bekleniyordu. Onun da tam Ayasofya’nın müze statüsünün kaldırılıp cami olmasının hemen arkasından gelmesi de hiç kimse için şaşırtıcı olmadı.
Dolayısıyla bizim de bu konuyu gayet soğukkanlılıkla ama beklenen bir hadise olarak değerlendirip ona göre hareket etmemiz lâzım.
Azerbaycan'a yapılan saldırılarla belirgin bir şekilde bizim hedef alındığımız açık. Ermenistan’ın Azerbaycan’da taarruz ettiği yerlerin gerek demiryolu, gerek petrol, gaz ve enerji hatları bakımından önemini dikkate alırsak, gayet iyi hesap edilmiş, Türkiye’yi rahatsız etmek üzerine kurgulanmış bir hadise olduğu ortaya çıkıyor.
Bunun Rusya’ya rağmen yapılması mümkün değil. Rusya’nın arka planda kalsa bile Türkiye’ye, bak başına başka sıkıntılar açabiliriz, bizim çok dışımızda hareket etme mesajı olarak algılamak lâzım.
Ermenistan ve Azerbaycan’daki durum Suriye’deki gibi bir iç çatışma, Libya’daki gibi fiili bir savaş durumu değil, bu çok daha nemsi bir hadise.
Türkiye’nin çok açık şekilde Azerbaycan’ın yanında olduğunu söylemesi askerî meseleye belki İHA ve SİHA’larla destek vermesi gerekir ki bu konuda Türkiye bir destek beyanatında bulundu . Ardından çok düşük ihtimal ama belki Türkiye’de çalışan Ermenilere yönelik ekonomik anlamda birtakım tedbirler getirilebilir. Bu büyüyecek bir mesele değil, Türkiye de bunun farkında.
Ermenistan; Rusya ve gözlerden kaçsa da Fransa’nın arka planda teşviki ile bu icrada bulunma cüretini gösterdi. Aynı günlerde İdlip’teki bazı kayıplarımızı vesaireyi dikkate de almak lâzım, bunlar masum işler değil.
Bu süreçte dikkat çekici iddialar da gündeme geldi. Azerbaycan’ın Tümgeneral düzeyinde üst seviyede bir askerini kaybetmesi kadar, görevden alınan Dışişleri Bakanı’na bakmak lâzım. Ermenistan ve Rusya’ya bu bakanın Azerbaycan’la ilgili istihbarat bilgileri verdiği iddiası çokça dile getiriliyor. Bakanın Ermenistan ve Rusya’ya verdiği istihbarat ile bu saldırılar ve Tümgeneral düzeyindeki kayıptan sorumlu olduğu için görevden alındığı söyleniyor.
Unutulmasın ki bizim tarihimiz boyunca en çok savaştığımız ülke, Rusya’dır. Rusya ile ilişkilerin iyi olması ve tutulması iyi bir şeydir. Ama menfaatlerimizin çokça çakıştığı düşünülürse uzun süreli Rusya ile stratejik bir ortak olabileceğimiz hayaline özellikle kimsenin kapılmaması lâzım. Bu hayale kapılmanın çok ciddi sonuçları olabilir.
FETÖ İLE MÜCADELEDE YUMUŞAMA DÖNEMİNE Mİ GİRİLDİ
Son haftalarda iktidara yakın bazı isimler, FETÖ’cülere yönelik yumuşak ifadelerini kamuoyu ile paylaşır oldu.
Sayın Erdogan FETÖ’yü tarif ederken üçe ayırmıştı. Piramidin altını ibadet, ortasını ticaret, üstünü ihanet olarak değerlendirmişti. Burada en alt kademede bulunan, ibadet olarak vasıflandırılan kesimde önemli sayıda insanın, FETÖ mensubu olması dolayısıyla bir haksızlığa uğradığı, işini kaybettiği, hapse atıldığı gibi halkta yaygın bir inanış oluşmaya başladı. Keza 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında özellikle er seviyesinde 3-5 günlük askerlerin müebbet cezasına çarptırılması vicdanları sızlattı.
İşin sulandığı intibası FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda maalesef hiçbir adım atılmamasından ileri geliyor.
FETÖ İLE MÜCADELE, FETÖ’NÜN ÜST KADEMESİYLE BİR SANİYE BİLE GERİLEMEDEN DEVAM ETMELİDİR.
FETÖ hâlâ yaşamaktadır. Paralel devlet yapılanmasının emareleri hâlâ mevcuttur. Bunun temizlenmesi de şarttır. FETÖ’nün üst kademesinde bulunanlar, silahlı kalkışmaya fiilen katılanlar hiçbir şekilde affedilemez, affedilmemeleri de gerekir.
Bu nedenle Sayın Erdoğan’ın atması gereken bazı adımlar vardır. Bunların başında, 15 Temmuz Meclis Araştırma raporunun kaybolduğu dehlizlerden çıkartılması ve siyasi ayağının üzerine gidilmesinin gerekliliği gelmektedir. Herhangi bir şekilde af konuşulacaksa bunun için çok erkendir. Af düşünüldüğünde de, hakikaten sadece kamu vicdanında haksızlığa uğradığı düşünülenler için olmalıdır.
15 Temmuz’da iktidarın beklediği heyecanın karşılığı halkta yok. Zîra hâlâ cevaplanmamış çok soru var. FETÖ’nün siyasi ayağı ile mücadele edilmemiş, üst düzey yöneticilerinin önemli bir bölümünün yakalanamamış olması çok düşündürücü. Halk bunu ciddi olarak sorguluyor. O bakımdan iktidarın istediği kutlama etkisi yaratılamadı.