Esra Albayrak hadisesi sosyal medya mecralarına yasak getirmek isteyenler için iyi bir argüman oldu.
Türkiye’nin kâmil mânâda hukuk devleti olmadığı müddetçe, gerek sözlü, gerek fizikî ve gerek silahlı şiddeti; özellikle de kadına yönelik şiddeti önlemesi katiyen mümkün değildir.
AK Parti iktidarı, yasakları çok seven bir iktidardır. Unutmayalım ki Vikipedia Türkiye’de iki seneden fazla kapalı kaldı, erişimi engellendi. En sonunda mahkeme kararıyla açıldı.
Ancak bu konuda gösterilen ve aynı derecede lanetlenmesi gereken hassasiyetler muhalif isimlere yönelik olduğunda, biz iktidar cenahından hiçbir tepki görmedik. Bu tepkisizliği de kınıyorum. Meral Akşener, Canan Kaftancıoğlu, Başak Demirtaş veya basındaki hanım yazarlara yönelik aynı derecedeki hakaretlere “bizim camiadan değil” diye tepkisiz kalmak da samimiyet konusunda iktidarı sınıfta bırakıyor.
Twitter veya sosyal medyanın yasaklanması konusunda bir örnek vermek gerekirse elimizde bir bıçak var. Bu bıçağı sebze-meyve doğramak, et kesmek ve yemek yemek için de kullanılabiliriz, insan yaralamak veya öldürmek için de.
Ne yapacağız insan yaralanabilir veya öldürülüyor diye Türkiye’de bıçak kullanmayı mı yasaklayacağız?
Sosyal medyayı yasaklamak tam da bu örnek gibi.
Meselenin araç değil, aracı yanlış kullananının cezalandırılması olması gerekir. Twitter, YouTube gibi mecraları kapatmak, yasaklamak, akıl alacak gibi değil, Türkiye’de bıçağı yasaklamak gibi bir şey. Burada yapılması gereken bu mecraları yanlış kullanan varsa, Almanya ve Fransa’da olduğu gibi, makul seviyede hukuki düzenlemeleri yaparak bu mecraları güvenli hâle getirmek olmalı.
Sosyal medya mecraları kapatılırsa "efendim Kuzey Kore ve Türkmenistan’la, Türkiye aynı yerde konumlanır" deniyor. Bugünkü iktidarın bunları umursadığı kanaatinde değilim.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan daha 2010’lu senelerde Twitter’dan rahatsız olduğunu belirtti ve Vikipedia’nın Türkiye’de iki seneden daha uzun bir süre de kapalı kaldığını tekrar hatırlatmam gerek.
Türkiye’de şu an da cari olan tek adam rejiminde Twitter, Sayın Erdoğan’ın canının istediği an kapatılır.
Toplumdaki etkisinin Vikipedia ’da gösterilen tepkiden farklı olacağını düşünmüyorum. Toplumun tüm bunlara tepki göstermek için arayacağı doğru yer, sandıktır. Türkiye; hukuk düzeni içinde, hilesiz hurdasız, kazasız belasız bir seçime varabilmeyi temin etmek zorundadır.
Bunun dışında istediğimiz kadar kızalım, söylenelim, itiraz edelim yapabileceğimiz bir şey yok.
REFERANDUMDAN EVVEL BAS BAS BAĞIRDIK
16 Nisan 2017 referandumundan evvel, yapılacak anayasa değişikliğiyle Türkiye’nin bu duruma geleceğini bas bas bağırdık. Sonra da "evet" çıktı, sistem değişti, bu anayasa ve sistemle böyle olur.
Bu sistem içerisinde olanlara hayret edenlere de ben hayret ediyorum. Neye şaşırıyorsunuz? Bu sistem içinde neyin olmasını beklemiyordunuz? Cumhurbaşkanlığı makamında ister Süleyman Soylu olsun, ister Muharrem İnce olsun tek adam sisteminde, bugünkü yaşananlarda bir fark olmaz. Sistem kişilerden bağımsız başından yanlış ve çarpıktır.
Türkiye’de 1950’lili senelerden beri iktidarda kim olursa olsun, kendisinin lehine uygun olan seçim sistemini eşyanın tabiatına uygun olarak istisnasız her isim aramıştır. Ama yine hiç değişmez bir şekilde sistem ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın, su yolunu bulur darbımeselinde olduğu gibi, halk istediği kişiyi iktidara getirmiştir.
Muhalefet de seçim sistemlerinde kendisine yardımcı olmayacak sıkıntıların ortaya çıkabileceğini öngörerek çalışmalarını ona göre şekillendirip artırmalıdır.
Tele1 ve Halk TV’ye ekran karatma cezası verildi. Bu cezalar veriliyor, daha da ileri gidersek yarın Tele 1 ile Halk TV’ye kayyum atamalarına engel bir durum var mı, sorusuna vereceğimiz cevap bu cezalardan daha vahim.
Bugünkü rejimde bunların hepsi mümkündür, sistem böyle bir sistemdir. Bunlar karşısında şaşırılmasına da ben şaşırıyorum...
Toplum tabii ki baskı altında ve toplumun ciddi sıkıntıları var, ama bunlar zaten gelecekti. Bundan kaçmanın imkânı yoktu.
16 Nisan referandumundan sonra bütün bunların olması normal çünkü bu anayasa değişikliğini savunlar açık açık, “Bu sistem gelip, seçim yapıldıktan sonra beş sene hiçbir şikâyete hakkınız yok. Gelen icraatını yapar, beğenmiyorsanız beş sene sonunda yapılan seçimde değiştirirsiniz, ondan önce yapabileceğiniz bir şey yok” dediler.
Bunu saklamadılar ki, halk da "tamam" dedi ve bunu kabul etti. Muhalefet partileri de bu referandum için gereken gayreti gösteremedi. Bu sistemi getirenler biz beş sene bildiğimiz gibi idare edeceğiz dediler ve dediklerini de harfiyen yapıyorlar!..
X, y, z kuşağı faraziyeleri gündemi çok meşgul ediyor. Ben bu faraziyelere yukarıda yazdığım ve altını çizdiğim cümleyi yine paylaşarak noktayı koyuyorum.
Türkiye; hukuk düzeni içinde hilesiz hurdasız, kazasız belasız bir seçime varabilmeyi temin etmek zorundadır.