CUMHUR İTTİFAKI'NIN SÖYLEMLERİ
Bütçe konuşmaları Meclis tarihinde her zaman tartışmalı olmuştur. Yükselen tansiyonda değişen bir durum görmüyorum. Siyaseten yapılan tartışmalara takılmamak lâzım. Ancak Cumhur ittifakının bütün paydaşlarının bu kamplaştırıcı tavra devam etmesi, Türkiye’nin lehine olmuyor. Siyasî bir fayda sağladıklarını sanıyorlar ama bu tavırdan hem içeride vatandaş, hem de dışarıda Türkiye hayır görmüyor.
DÖVİZ REZERVİMİZ EKSİ 50 MİLYAR DOLAR!
Ekonomide çok sıkıntılı günler geçirdiğimiz muhakkak. Belki aşının yaygın bir hâle gelmesiyle, gündelik yaşamda ve günlük ekonomide bir rahatlatma sağlayacağı bekleniyorsa da esas itibarıyla Türkiye’nin makro göstergeleri son derece sıkıntılı ve kötü. Döviz rezervimiz eksi 50 milyar Dolar civarına gelmiş vaziyette. Bu yüzden döviz kurlarının kontrolü çok zorlaşıyor. Bu da ithalatın pahalılaşmasına, mevcut borç yükünün Türk Lirası olarak artmasına ve aynı zamanda enflasyona çok kötü tesirleri var. Ayrıca Türkiye yeni sermaye bulamıyor ve yatırım yapamıyor. Bu da işsizliğe kötü tesir ediyor. Bütün bu faktörler bir araya geldiğinde önümüzdeki dönemin rahatlatıcı bir dönem olmayacağı çok açık. Bu Saray rejimi ve tek parti, parti devleti düzeninde, bunların düzeleceğini beklemek de mümkün değil.
SARAY İSRAF GÖRÜNTÜSÜ VERİYOR
Tam da bu ortamda Afganistan Tunus, Somali vb. ülkelere hibe vermek, genel bütçe içinde küçük bir orana tekabül ediyor. Rakamlar küçük olsa da, halkın günlük sıkıntıları içinde Saray’ın israf görüntüsü ile birlikte, sağa sola dağıtılan paralar halkın tam mânâsıyla sinirini bozuyor. Adaletsizlik ve sürekli yandaşların kollanması, yandaşlara sürekli olarak vergi affı getirilmesi, önemli ölçüde yoksullaşan Türk halkının öfke duymasına yol açıyor. Halk da bu tepkide son derece haklı.
IRAK VE SURİYE KONUŞULMUYOR AMA TARİHİ GELİŞMELER YAŞANIYOR
Türkiye’de Irak ve Suriye’de olan gelişmeler dikkate alınmıyor ve nedense konuşulmuyor. Hâlbuki son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Aralık ayı başında Suriye Anayasası Yazım Komisyonu toplandı. Ocak ayında Cenevre’de yapılacak görüşmelerden sonra Suriye’deki anayasa meselesinin bir nihayete kavuşması temenni ediliyor. Bu bizi çok yakından alâkadar ediyor. 6 milyon civarında başta sığınmacı olan sonra göçmen haline gelen Suriyelilerin, sulh ve sükûn içinde ülkelerine dönecek ortamın sağlanması fevkalade önemli bir konu.
Fırat’ın doğusu meselesine geldiğimizde Irak Merkezî Hükûmeti ve IKBY arasında imzalanan Sincar anlaşması ile bağlantılı olarak değerlendirmek lâzım. Göründüğü kadarıyla gerek Irak ve Suriye merkezî hükûmetleri, gerek ABD ve Rusya artık PKK’nin silahlı gücünün tasfiyesine karar vermiş durumda. PKK’nin silahlı gücü sadece Türkiye içinde tasfiye edilmiyor, Irak ve Suriye’de de tasfiye ediliyor. Yerine konacak alternatif de, içinde başka unsurlar da barındıran, siyaseten de dış dünyada daha çok kabul gören YPG haline dönüşmüş durumda .YPG’nin içinden yavaş yavaş PKK unsurlarının da tasfiye edileceği konuşuluyor ve bunun da emareleri var.
TRUMP: ERDOĞAN'A SÖYLEDİM YPG İLE ANLAŞTILAR
Trump bir konuşmasında “Ben, Recep Tayyip Erdoğan’a söyledim. YPG ile anlaştılar” gibi bir söz söylemişti ve bu Türkiye’de açıklığa kavuşturulmadı. Anladığımız kadarıyla, PKK’nın silahlı unsurlarının tasfiyesiyle YPG hâline gelmiş olan unsur, eğer Türkiye’yi tehdit teşkil etmeyeceğinin garantisi verilirse ve bu temin edilirse, daha sulh ve sükûn içine girebilecek bir durum gibi görünüyor. Dış dünya PKK’nın silahlı gücünü tasfiye ediyor.
YPG/PYD/SDG’yi de kabul edilebilir hâlde dizayn ediyor. İçinde sadece Kürt unsurların değil, Türkmen ve Arap unsurlarının da olduğu şekle sokmaya çalışıyor. YPG’nin içinden PKK unsurlarını tasfiye etmek arzusunda bir tavır sergileniyor. Sanki, göründüğü kadarıyla bu gerçekleşirse, hakikaten Türkiye’ye risk teşkil etmeyecek şekile sokulduğu takdirde, bu kabul edilecek gibi görünüyor.
En çok üzerinde durulması gereken konu Trump, birkaç ay evvel “Erdoğan’a söyledim. Kürtlerle anlaşma yaptı” sözleri. Bu nedir? Bu konunun kamuoyuna açıklanması bugün daha bir önem arz ediyor.
BIDEN DÖNEMİNİN TÜRKİYE ETKİSİ
Biden’in gelişinin Türk dış politikasında bazı değişiklikler yaptığı ortada. Atanan büyükelçiler ve söylem değişikliği bunu bize gösteriyor. Ancak Türkiye’nin ana hatları itibarıyla güneydeki kara sınır komşularına bakışı son derece basittir. Buradaki ana unsur Türkiye için iki tanedir. Biri PKK’nın silahlı bir unsur olarak Türkiye’ye tehdit teşkil etmemesidir. Bu gerçekleştiği takdirde Suriye ve Irak’ın içinde ne olduğu Türkiye’yi cok alâkadar eden bir konu olmaz. İkinci konu ise özellikle Suriye özelinde ülkemizde bulunan 6 milyon sığınmacının, yerleşik göçmen hâline gelmeden, Suriye’ye dönmesinin temin edilmesidir. Geri kalan meselelerde bizim, Irak ve Suriye’nin içini de tanzim edecek şekilde iddialarda bulunmamamız lâzım.
Diplomasiyi ehil ellerde, yetkin kişiler ile hamasetten uzak şekilde yürütmemiz gereken bir döneme girildi.