Halk ekmek büfeleri, ilçe belediyeleri ile kavga edilerek yerine konuyor.
AK Parti, özellikle İstanbul Belediyesinin özelinde sert bir politika izliyor. Herhâlde seçimlerde aldıkları mağlubiyeti bir türlü hazmedebilmiş değiller. Belediyede yapılan işlere mani olma temayülü çok ön plana çıkmış vaziyette.
Kamplaşma, çatışma zaten AK Parti’nin üslûbu olmuş vaziyette. O yüzden yadırgamıyorum. Ancak Ekrem İmamoğlu eğer bir başarı hikâyesi yazmak istiyorsa, ne yapıp edip Halk Ekmeği çok yaygın hâle getirmeli ve günde 15 milyon gibi bir ekmek hedefi koyarak sonuca gitmeli.
Bu konu benim 10 yıl önce de dile getirdiğim bir konuydu. Maalesef o zamanki Ak Parti belediyeleri, fırıncılardan tepki gelir diye halk ekmeğin yaygın olmasını istemediler. Hâlbuki toplu üretilen ekmekler (ki kalitesi oldukça iyi) verimli çalışmayan fırınlara nazaran yarı fiyata ekmeği kâr ederek satma imkânına sahipler. O bakımdan Halk Ekmeğin çok yaygın olmasını sonuna kadar destekliyorum.
İmamoğlu Halk Ekmek hedefini 15 milyona çıkarırsa kendi büyük başarı hikâyesini yazmış olur.
Mansur Yavaş israfı engelliyor, vatandaşa dağıtıyor
Mansur Yavaş, Ankara’da 112 bin kişiye, 100 milyon lira dağıtacağını söyledi. 100 milyon Ankara gibi bir belediye için çok büyük bir rakam değil ama sembolik olarak çok önemli. Çünkü bu yardımlar belediyede israfın engellenmesi ile ortaya çıkan tasarruf ile gerçekleştiriliyor. Mansur Yavaş’ın halka yönelik politikalarının diğer belediyelerin de örnek olması gerekir.
Saray'a para var, vatandaşa yok
Hükûmetin 17 günlük tam kapanmada neden halka hiçbir maddi destekte bulunmadığını Merkez Bankası Başkanı dolaylı olarak ifade etti. Yapılan askerî faaliyet ve yatırımlar, yap, işlet, devret modelli bütçede karadelik açan yatırımlar nedeniyle bütçede para yok. Para olmayınca da halka para veremiyorlar. Buna mukabil, Saray’da itibardan tasarruf olmaz diyerek israf sonuna kadar devam ediyor. Türkiye yönetilemiyor, yönetilemediği için de her şey arapsaçına dönmüş vaziyette.
Biden'in "soykırım" açıklaması
ABD Başkanı Biden, Ermeni meselesini “soykırım” olarak tanıdı. Ak Parti, bu karar karşısında çok sessiz kalmakla suçlandı. Tayyip Erdoğan belki siyasette takınılması gereken üslûbu ilk kez takındı. "Eyy" diyerek parmak sallayıp, ‘beyin ölümü gerçekleşmiş, faşist” gibi millete hakarete varan sözlerle dış politikanın yürümediğini ve netice almadığını gördü. Tayyip Erdoğan’ın kullandığı yanlış üslûp dolayısıyla, birçok olayda haklıyken üslûbunun kendisini haksız duruma düşürdüğünü çok gördük.
Biden’e verdiğini cevabı ben şahsen ölçülü ve doğru buldum. Ancak bunun arkasını getirmesi lâzım. Hukukçulardan heyet kuralım vb. konular çok uzun zamandır konuşuluyor. Sonucu uygulanabilir bir şekilde burada harekete geçmesi, hatta Birleşmiş Milletleri harekete geçirmek suretiyle, 1915 hadiseleri konusunda bir konferansın toplanmasının temin edilmesi lâzım. Aksi takdirde ne kadar konuşursak konuşalım, dünyanın 35-40 ülkesinde parlamentolarında karar alınan ve bütün ders kitaplarına giren sözde soykırım meselesinde ,dünya bunu yeni nesil ile birlikte kabul eder hâle geliyor. Elimizde arşivler haricinde AİHM kararları gibi kuvvetli argümanlar var. Şimdi lafı bırakıp harekete geçmek lâzım. Yoksa bu konu, haklı iken kaybettiğimiz bir konu hâline geliyor.
CHP'yi suçlamak komik
Bu konuda CHP’yi suçlamaları komik bir durum. AK Parti’nin her konuda CHP’yi tenkit etmesi ki buna Devlet Bahçeli ve MHP’de dâhil, bunun artık komik olduğunu idrak etmeleri lâzım. 1930 ve 40’lardan kalma ilkel propaganda tekniklerini uygulamanın netice vermeyeceğini ilk seçimde görecekler.
Türkiye'nin ciddi bir yönetim problemi var
Türkiye’nin ciddi bir yönetim problemi var. Fahrettin Koca’nın son bir haftada birbirinden farklı dört açıklaması bunun en güzel örneği. Sinovac’tan aşı temininde ciddi bir sorun yaşadığımızı, önümüzdeki iki ayda aşı sıkıntısı yasayacağımızı söyledi. 17 günlük kapanmada içki satılmayacağı söylenmişti. TESK Başkanı Pendevi Palandöken; “Çıkmış bütün genelgelere, açıklamalara baktım. Hiçbir yerde içki satılmayacak diye bir ibare yok. Biz içkimizi satmaya devam edeceğiz.” dedi. Gerek Koca, gerek Palandöken’in açıklamaları Türkiye’nin nasıl kötü yönetildiğine küçük bir örnek. Aşı meselesinin temini bir program dâhilinde yürütülmeliydi. Sinovac konusunda, karşılıksız gönderilen 1 milyon doz aşı için ödenen 12 milyon doların bile hesabını veremediler. Şimdi de aşı yok diye kıvranıyoruz .Büyük bir karmaşa içinde yönetilemeden rüzgâra kapılmış gidiyoruz. Bu son kapatmadan evvelki durum, iktidarın ders almadığı gibi halkın da ders almadığını gösterdi. Bu kapanmayı halk sanki bir bayram tatili gibi algıladı. Sokaklara fırladı, marketleri istila etti, tatil yerleri lebaleb doldu. Hem iktidarın hem de halkın bu vurdumduymazlığı ile bu sorun daha uzun bir süre bizimle olacak. İktidar yönetemiyor, halk da yönetilmek istemiyor. Hiç kimsenin kurala uymadığı bir yerde bu mesele böyle sürüp gider.
Ruhsar Pekcan olayında Ömer Çelik “Biz, muhalefetin dediğiyle iş yapmıyoruz.” dedi. Bu laf bile nasıl yönetilemediğimizi göstermesi için çok önemli. AK Parti’de müthiş bir kibir ve küstahlık var. Yazıktır günahtır. Halk ile beraber en büyük zararı kendilerine olacaktır. Bu hanımefendi neden görevden alındı?
Eğer bir suistimalden dolayı görevden alındıysa Yüce Divan’a gitmesi gerekir. Siz bir suistimalden dolayı görevden almadıysanız bile ortaya çıkan belgeler ortaya çıkarılması gereken bir suistimal iddiasını ortaya çıkarıyor. 19 senedir iktidarda olan AK Parti döneminde tek bir tane yolsuzluk dosyası adalete intikal etmedi.
AK Pati Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımız ayni zamanda başkomutan. Bunu da anayasa çerçevesinde hepimiz içimize sinse de sinmese de kabul ediyoruz. Ancak AK Parti Genel Başkanı, aynı zamanda Türkiye’nin baş kadısı değil. Adalete intikal etmesi gereken konu varsa etmeli.