Yunan medyası Türk medyasını yakından takip ediyor. Aykırı’daki yazım üzerine Yunanistan’da epey bir gürültü koptu. Biz burada iktidar veya muhalefetin sözcülüğünü yapmıyoruz. Türkiye’nin nasıl davrandığını ve davranacağını anlatıyoruz. Yunan basını ve hükûmetinin de bunlara kulak vermesini tavsiye ediyoruz.
Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tavrı genel olarak doğru bir tavır.
Zîra Türkiye bugüne kadar taleplerini diplomasi ile dile getirmeye çalıştığında hep sağır kulaklarla karşılaştı. Dolayısıyla askerî ve siyasî gücünü masada hissettirtebilecek şekilde davranması doğru bir yaklaşım. Karşısındaki muhataplardan özellikle Yunanistan ve dolaylı olarak Fransa ve diğer ülkelerin de Türkiye’nin bir genişleme politikası içinde olmadığını ancak kendi haklarını korumak için sonuna kadar kararlı olduklarının idrakında olmaları lâzım. Bu kararlılığımızı tescil ettikleri veya anladıkları yerde tamamen diplomasiye dönüp müzakerelerle tüm tarafların uzlaşabileceği bir çözüm bulmalı.
Bu anlaşma zeminini bulabilirsek ne âlâ, bulamazsak da Türkiye sonu çatışmaya da gitse yolundan dönecek gibi görünmüyor.
EKONOMİ POLİTİKALARI BAŞTAN AŞAĞI DEĞİŞTİ
Geçtiğimiz haftaya damga vuran Galata Kulesi restorasyonu ile Berat Albayrak’ın TV’deki canlı yayınıydı. Kendisinin yarattığı algı; yorgun ve konularına hâkim olamamış gibi görünüyordu. Sorulan sorular kadar sorulamayan ve cevaplanmayan sorular daha mühim.
Son iki senedir uygulamaya çalıştığı bir program var. Bundan önceki bakanlığında dış sermayenin öneminden bahsedip, Londra’da bu konuda temaslarda bulunuyordu. Şimdi kendisinin söylediği programın tersine dönmüş, tamamen içe kapanık bir politika uygulamak ister gibi görünüyor. Verdiği algı bu. Programının başarılı olabilmesi için, kurla faiz arasındaki ilişkiyi iyi kavramaları, en önemlisi de ciddi bir kaynak bulmaları lâzım. Bu kaynak sadece döviz sıkıntımızı ortadan kaldırmak için değil, çok ciddi yatırımlar yapılabilmesi için gerekli bir kaynak.
Türkiye iddia ettikleri gibi ilk 10 ekonomi içinde yer alacaksa Türkiye’nin %7-8’lik kalkınma sürati yakalaması ve senede 100 milyar dolarlık yeni yatırım yapması gerekiyor. Bu kaynağın nereden bulunacağını ise hiçbir mecrada kendilerinden duyamıyoruz.
GALATA KULESİ RESTORASYONU MEDENİ BİR ÜLKEYE YAKIŞMIYOR
Anladığımız kadarıyla Karaköy limanından Fettah Tamince’nin AVM’sine kadar olan yolun tekrar restore edilerek arada Galata Kulesi’nin de restorasyonuyla turistik bir güzergâh yapılması projesi yürütülüyor.
Bu proje kapsamında Galata Kulesi’nin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Medeni ve hukuk düzeninin olduğu ülkelerde ben yaptım oldu anlayışı olmaz. Bu tür projeler en ince detayına kadar tüm kamuoyu ile paylaşılır. Çok önemli tarihî eserlerde yapılacak restorasyonlarda sadece teknik yeterliliği olan değil, sanat anlamında yeterliliği olan firmaların da seçilmesine özen gösterilir. Ben yaptım oldu diyerek böylesine vandalist bir yaklaşımla yapılan Galata Kulesi restorasyonunu, medeni bir ülkeye yakışmayan şekilde yaptıkları için ancak kınayabilirim.
NACİ GÖRÜR'E KULAK VERİLMESİ GEREKLİ
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumda Kanal İstanbul’a para harcanması israf olduğu gibi gerek sosyal, gerek ekolojik olarak tam bir rezalettir. Kanal İstanbul yapılmaması gereken bir projedir. Türkiye’nin eğer bulabildiği bir kaynağı varsa bu kaynağın İstanbul ve Marmara Bölgesinin mukadder depreme hazırlanması için kullanması gerekiyor. Örneğin Prof. Naci Görür feryat edip duruyor. “Deprem uyarısı yapınca bize kızıyorsunuz ama ölüyoruz” diyor. Yapılması gerekenleri anlatıyor.
Ben bu sözün daha ötesinde Marmara depremi Türkiye’nin tamamı için beka sorunu olacaktır diyorum. İBB ve iktidar beklenen bu deprem için, ivedilikle el ele verip bütün enerjisi ve kaynağını tedbir almaya kullanmalıdır. Bu konuda tedbir almamak aymazlıktır. Cinayete ve felakete davettir.
Fahrettin Koca ve salgın...
Fahrettin Koca’nın baştaki gayretini takdir ettik, sonrasında da hatalarına yönelik eleştirilerimizi bu mecradan birçok kez dile getirdik. Geniş bir yayılım gösteren salgına karşı kendisine bir teklifim var. Fahrettin Koca’nın bu teklifi benimseyip Meclis’e getirmesini tavsiye ediyorum.
Meclis’te derhâl grubu olan partilerden bir araştırma komisyonu kurulsun. Bu araştırma komisyonu; korona virüs için olup bitenin tespiti, doğru rakamlarının çıkarılması ve alınması gereken tedbirler konusunda çalışmada bulunsun.
Bilim kurulu iktidarın seçtiği bir kurul. Mutlaka liyakatli bir kurul ancak onlara giden sayılar da yürütmeden, yani Sağlık Bakanlığı’ndan gidiyor. Bizim Sağlık Bakanlığı’nın icraatlarını da Meclis denetimine açmamız, bunu bir partizan görüşle değil hakikaten halkın aydınlanması ve tedbirlerin alınması için yapmamız ve araştırma komisyonu kurmamız lâzım. Bunu hiç gecikmeden Meclis tatilde olsa bile Fahrettin Koca’nın talebi ve Mustafa Şentop’un Meclis’i toplamasıyla birkaç saatte gerçekleştirebiliriz.
Bu araştırma komisyonu da çalışmalarını iki üç hafta ile sınırlamalıdır. Bunun amacı da katiyen iktidar muhalefet çatışması yaratmak değil, Türkiye’nin herkesi alâkadar eden problemine çözüm bulmak ve kamuoyunu aydınlatmak için bütün siyasetin ve partilerin iştirakini temin etmek olması lâzım.