AKP’DE LAİKLİK KARŞITI EYLEMLER ÖNE ÇIKIYOR
Seçimler yaklaşırken Ak Parti’nin ve mensuplarının programlı bir şekilde Laiklik karşıtı söylemleri ile birlikte özellikle eylemleri ön plana çıkmaya başladı. Ali Erbaş’ın konuşmaları, ‘Fetva Emini’ olarak bilinen Hayrettin Karaman’ın yazıları, onun arkasından Resul Tosun’un konuşması, nihayetinde de Ak Parti camiasının en önemli isimlerinden, ağabeylerinden İsmail Kahraman’ın konuşması ortaya çıktı.
Eski Meclis Başkanı olan İsmail Kahraman, aynı zamanda Birlik Vakfı’nın eski başkanıdır. Camiada son derece önemli bir kişidir. Kendisi gayet açık bir şekilde Laikliğin anayasadan çıkarılarak dini esaslara dayanan bir anayasa gelmesi gerektiğini ortaya koydu. AK Parti mensuplarının bu fikirleri ortaya koymaları beklenen bir husus.
PARTİ 2008’DE ‘LAİKLİK KARŞITLIĞI’ CEZASI ALMIŞTI
Unutulmaması gereken bir şey ise Ak Parti, 2008 yılındaki kapatma davasında ‘Laikliğe karşı eylemler’ dolayısıyla kapatılmaktan kurtulmakla beraber, ceza almış bir partidir. Şimdi yeni anayasa tartışmaları yapılırken Laikliğin, anayasada olmaması gerektiğinin zeminini hazırlamak üzere gayet organize bir şekilde fikirlerini ortaya koyar haldeler.
ANKETLERDE AKP’NİN OYLARI YÜZDE 30’UN ALTINDA
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre AK Parti’deki oy kaybı yüzde 10’u aştı. İstanbul Ekonomi Araştırma, Metropoll araştırma gibi diğer önemli anket firmalarının verilerine göre de AK Parti’nin çok büyük bir oy kaybına uğradığı, yüzde 30 bandının altına inmeye başladığı görülüyor.
Seçimin kendi dinamikleri vardır. Bugünkü anketler illaki seçimde ortaya çıkacak şeyi göstermeyebilir. Ancak bu oy kaybı dolayısıyla Ak Parti’nin özellikle seçim kanununda değişiklik yaparak bu kanununu kendi lehine çevirmek suretiyle bir imkân aradığı da ortada.
AKP’DEN İKTİDARDA KALMAK İÇİN YENİ SEÇİM KANUNU İSTEĞİ
Altını çizerek belirtmek istiyorum. Önümüzdeki günlerde ekim ayında olmazsa ocak, şubat aylarında Türkiye’nin gündemindeki en önemli konu, yeni seçim kanunu ve daraltılmış bölgenin gelip gelmeyeceği konusu olacak. Daraltılmış bölge Ak Parti’nin iktidarda kalabilmesinin tek çaresidir.
AYNI DURUMUN ÖRNEĞİ ANAP’TA YAŞANMIŞTI
Bugüne benzer oy kaybı yaşayan Anavatan Partisi, 1987’de çareyi seçim kanununu değiştirmekte bulmuştu. O zaman seçim kanununu değiştirerek yüzde 36’lık bir oyla meclisteki sandalyelerin yüzde 65’ini elde edebilmişti. O gün uygulanan sistem de daraltılmış bölgeye benzeyen bir sistemdi.
Şimdi bu konu tartışılırken daraltılmış bölgeye bugün için MHP itiraz ediyor. Bu konuda ne kadar ısrarlı olup olmayacağını ocak, şubat aylarında göreceğiz. Eğer Ak Parti, MHP’yi ikna edemezse ki etmesi kuvvetle muhtemel, etmediği taktirde ise MHP ile bir anlaşmaya varabilmesini ve Cumhur İttifakı’nı yıkmasını, HDP ile bir anlaşmaya vararak seçim kanununu değiştirmesinin de hiç yabana atılmaması gereken bir ihtimal olarak görmemiz lazım.
Bugünkü seçim sistemi, Ak Parti’nin aleyhine muhalefetin lehinedir. Ak Parti bu durumu değiştirmek için seçim kanunu ile oynayarak elinden gelen her şeyi yapacaktır.
SEÇİM KANUNU BELİRLENMEDEN ERKEN SEÇİM KONUŞULAMAZ
Seçim kanunu belirli bir şekile gelmeden, erken seçim kararının çıkmasını çok zor görüyorum. ‘Erken seçim olacak mı, olmayacak mı?’ diye düşünmeden evvel, ‘Seçim kanunu değişecek mi yoksa bugünkü kanunla mı seçime gideceğiz?’ diye düşünüp dikkatli bir şekilde takip etmemiz gerekiyor.
Seçim kanunu ve kimin aday olacağı konularını bir tarafa bırakırsak, Türkiye’nin bugün esas gündemi olması gereken konular hayat pahalılığı, işsizlik ve göçmenler konusu.
İKTİDAR SIĞINMACILARI TÜRKİYE NÜFÜSUNA KATMA HEDEFİNDE
Göçmenler konusu nedense siyasetin gündemine girmesi gerektiği önemde girmiyor. Türkiye bu göçmenlerle sosyolojik olarak kabuk değiştiriyor. Bir Balkan ülkesi olan Türkiye süratle Orta Doğulu bir ülke haline geliyor.
Göçmen konusunda hükümet sadece Avrupa Birliği’nden para alma niyetinin haricinde kendi anlayışına çok daha uygun olduğu için bu Suriyeli ve Afgan göçmenlerini Türkiye nüfusunun bir parçası yapma temayülleri olduğu çok açık. Bu durum Türkiye için bir saatli bombadır ve çok önemli bir beka sorunu haline gelmeye mahkûm bir konudur.
PANDORA BELGELERİ HADİSESİNDE DEVLETLER DE İŞİN İÇİNDE
Yurt dışındaki önemli gelişmelere bakacak olursak daha çok Alman seçimleri etrafında döndü. Almanya’da yapılan seçimler Avrupa’da ciddi bir değişikliğin işareti olarak görülüyor. Sosyalistler eğer yeşillerle beraber bir hükümet kurma imkanının bulabilirlerse bu Türkiye’yi de insan hakları ve demokratikleşme konusundaki baskılar açısından etkileyecek bir konu.
Yurt dışında önemli olan hadiselerden bir tanesi Pandora Belgelerinin ortaya çıkması, bu basit bir hadise değil. Belgelerin hacmine bakıldığında bu konunun sadece basit bir gazetecilik işi olmadığı devletlerin de içinde olduğu bir organizasyon olduğunu düşünüyorum.
Birçok ülke başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Offshore hesaplardan çok rahatsız. Offshore vasıtasıyla kaçırılan vergi kaybının 600 Milyar Dolar ile 1 Trilyon arasında olduğu hesaplanıyor. Offshore hesapları kullanmak hukuki olarak yasak değil fakat etik olarak da uygun değil. Kamuoyuna çok büyük zararlara sebep olan yukarıda bahsettiğim rakamlarla vergi kaybına sebep olan bir husus.
AMAÇ OFFSHORE HESAPLARI YOK ETMEK
Şimdilik isimlerin üzerine takılmayalım. Dünyada Offshore hesapların kaldırılması için ciddi bir akım ve temayül var. Pandora Belgelerinin açıklanmasını yavaş yavaş kamunun alışması için yapılan bir operasyon olarak görüyorum. Bu belgeler artacak daha fazla isim çıkacak. Kamunun dikkati çekilecek ve sonunda offshore hesaplar yavaş yavaş ortadan kalkacak.
AYNI YOLLA İSVİÇRE’DE OFFSHORE KALDIRILMIŞTI
Yirmi, otuz sene evvel benzer bir operasyonu Amerika İsviçre’ye karşı yapmıştı. Offshore cenneti olan İsviçre bugün en sıkı bankacılık kanunlarının uygulandığı bir ülke haline geldi. Bir hesap açmak bile çok imkânsız oldu.
İsviçre örneğinin bütün offshore ülkelere doğru önümüzdeki beş, on sene içinde yayılmasını ön görmek kabildir. Bu Pandora Belgeleri sızıntısı, bir gazetecilik başarısından ziyade kamuoyunu hazırlamak için yapılan bir operasyon olarak görülüyor.