Türkiye’de bir kesim diyanetin günlük hayatlarına müdahale etmeye çalıştığını düşünürken Ak Parti diyanet cephesinin söylemlerinden ve bu kutuplaşmadan fevkalade memnun. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bu kamplaşmanın sıkıntıları anlatıldığı zaman, “zarar yok biz bundan fayda sağlıyoruz.” diye cevap verdiğini duyuyoruz.
Ali Erbaş bir manada kendi adına konuşan bir insan değil. Ali Erbaş, Tayyip Erdoğan’ın fikriyatına uygun konuşan bir insan. Onun fikirlerini seslendiriyor. Bu iş Ali Erbaş ile de kalmıyor. Onun haricinde malum Ayasofya imamlığı yapan adamın konuşmaları ortada. Keza bir törende konuşan ve Atatürk’e küfür ve hakaret eden adamın durumu da ortada. Bunlar hakkında en ufak bir yaptırım uygulanmadığı gibi konuşmaları bir manada saray tarafından tasvir edildi.
FETVA EMİNİNDEN HİLAFET ÇAĞRISI
Bunların hepsinin ötesinde daha önemli bir gelişmenin olduğu kanaatindeyim. Ak Partililerin özellikle sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve etrafındakilerin ‘fetva emini’ kabul ettikleri Hayrettin Karaman iki haftadır yazı yazıyor ve bu yazılarda hilafeti getirmenin Müslümanların bir görevi olduğunun altını çizerek anlatıyor. “Bu konuda gayret gösterilmesi lazım. Olursa olur olmazsa olmaz ama Müslümanların bu konuda gayret göstermeleri lazımdır.” diye konuyu pazar günkü yazısında bağladı.
Bunlar iyi gelişmeler değildir. Bunlar kötü gelişmelerdir. Türkiye’de jakoben laikliği uygulandığı zamanlarda bazı sıkıntıların ortaya çıktığı muhakkak ama iyi kötü dengeye gelmiş laikliği daha da fazla sulandırmak, bir şeriat devletine doğru yelken açmak son derece mahzurludur. Ak Parti bu konuda büyük bir hata içerisindedir.
AK Parti, SIĞINMACILAR İÇİN SÖYLEM DEĞİŞİKLİĞİNDE
AK Parti, Afganistan’dan gelen göç dalgasının görüntülerini önce reddetmişti şimdi kabul etmekle beraber sınıra duvar örüyor. Suriyelileri geri göndermek için çalışmalara başladık deniyor. Ben bunun bir politika değişikliğinden ziyade bir söylem değişikliği olarak görüyorum.
Suriyeli geçici sığınmacıların kendi ülkelerine dönmeleri için ciddi bir faaliyet içinde değiller. Çünkü ciddi faaliyet, merkezi hükümet ile yani Şam ile irtibat kurulmasını gerektiriyor. Ak Parti bunu yapmıyor bilakis Esad orada olduğu müddetçe hareket etmeyeceğini de çeşitli yollardan söylüyor. Buna mukabil Türkiye’nin konfor altında tuttuğu toprakları zaman içinde Suriye’nin ülke bütünlüğünü zedelemek pahasına bile olsa Türkiye sınırları içinde değerlendirme projesinden de vazgeçmiş değiller.
AFGANLAR İÇİN ABD İLE MUTABAKAT
Afganlarla Suriyelileri ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Afganların durumu farklı, ilk bölümü yani bu asker görüntülü kişiler, anlaşıldığı kadarıyla Afganistan’ın Amerika işgali sırasında Amerikalılarla iş birliği yapan kişiler. Bu kişilerin sayısının elli altmış bin civarında olduğu söyleniyor. Bizim Amerikalılarla yapılan bir mutabakat çerçevesinde Türkiye’ye geldikleri anlaşılıyor ama ondan sonra kitle halindeki bir göçe müsaade etmeme görüntüsü veya temayülü var.
MUHALEFET YENİ BİR SULTAN MI İSTİYOR?
Muhalefetin, muhalefet seçmeninin neden Cumhurbaşkanı adayı konusunda bu kadar istekli olduğunu anlamakta çok zorlanıyorum. Muhalefet prensip itibariyle dört senedir uygulanan sistemin aşırı otoriter olduğunu, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığını ve sonuç itibariyle iyi çalışmayan bir sistem olduğunu anlatıyor. Doğru veya yanlış diktatör yakıştırmasını yapıyorlar.
Ben diktatör lafını kullanmak istemiyorum ama uluslararası literatürde bu sistemin bir ismi var bunun adı ‘Sultanizm’ yani sultan idaresidir. Muhalefet seçmeni yeni bir sultan mı seçmek istiyor? Bu ne biçim bir tenakuz? Siz aşırı yetkili bir insan istemiyorsanız neden bu kadar sürat ile aday kim olsun diye çırpınıyorsunuz. Bu seçmenin de bazı partililerin de bu konudaki tavrını anlamakta zorlanıyorum.
AK Parti SİYASETİNDE KESKİN DEĞİŞİKLİKLER
AK Parti’nin rabia işareti yapmaktan vazgeçmesi ve Mısır ile yakın temaslara başlaması gibi keskin değişiklikler siyasi olarak olumlu değil ama siyasi olarak başarılı. Kendi açılarından iktidarlarını devam ettirebilme açısından başarılı. Olumlu mu dersek benim siyasete bakışım açısından olumlu bir tavır değil. Ben prensipli, istikrarlı bir tavrın daha doğru olduğu kanaatindeyim. O bakımdan kendileri açısından gayet başarılı görünüyor.
Bunu böyle devam ettirecekler çünkü Tayyip Erdoğan’ın ve sarayın ‘tek ve en önde gelen amacı’ ne olursa olsun iktidarlarını devam ettirebilmektir. Bu konuda kendilerini ekonomik olmaktan ziyade sosyolojik olarak destekleyen ciddi bir kitle var. Bu çerçevede geri kalan her konuda ekonomi, siyaset, dış politika ve Kürt meselesinde aklınıza gelen her konuda esen rüzgara göre iktidarlarını devam ettirecek politika neyse ona göre hareket edecek.