Alaçatı tatil parasına Güney Amerika
2010 yılında çalışmak için ilk defa yurt dışına çıktığımda büyülenmiştim. Genelde insanlar Avrupa veya Amerika’ya gider ama ben kardeşimle birlikte Etiyopya’nın bir kasabasındaki yol inşaatına çalışmak için gitmiştik. Gerçi ben Addis Ababa ofisteydim ama sonuçta Afrika. Evet, ilk seyahatim kara kıtaya, Etiyopya’nın yüksek başkenti, kahve diyarı Addis Ababa’ya oldu. Mükemmel kahveyi ilk orada içtim, yoksulluğu (gerçekten yokluğu) ilk orada gördüm, keşfetmeyi orada öğrendim. Projeler bitip yurda dönünce artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı; her fırsatta, biriktirdiğim her kuruşla Dünya’yı keşfetmek istiyordum. Önce yakın rotalar Avrupa, sonrasında Karayipler. Sonunda da büyük hayalim Güney Amerika…
2018’deki krizle birlikte hak ettiğimi düşündüğüm parayı alamayacağımı anladığım andan itibaren uzun zamandır ertelediğim Güney Amerika seyahat planımı detaylandırmaya çoktan başlamıştım. İstanbul merkez ofiste çalıştığım kurumsal şirketin işleri de ciddi darbe alınca bana da fırsat doğdu; Kasım 2019’da önce Viyana’ya, üç hafta sonrasında da Madrid üzerinden Buenos Aires’e tek yön biletle geçerek rüyamı yaşamaya başladım. Tabii, zor olan sınırlı bütçeyle hayatta kalmak.
Yolculuğa çıkarken, seyahatime renk katacak arkadaşlarımdan bihaberdim; Romanya’dan kumarbaz Alin, AirBus’ta kalite mühendisi Fransız Martial, Alman saat ustası Christopher, Arjantin’de radyoda DJ’lik yapan Javier, Fransız Fizyoterapist Alex, Hollanda’dan Simon, Madrid’ten (İspanya’dan demezdi hep, Madrid’tenim derdi) Manuel, İngiltere’den Joe (çok güldük), Alex, Thomas ve Paul sadece birkaçı.
Yolda, otobüste, kaldığım Hostellerde veya çalıştığım yerlerde tanıştık bu arkadaşlarla; kimi boşanmış, kimi iş stresini kaldıramamış, bazısı en az bir yıllık ücretsiz izin almış, kimi uzmanlık sınavı öncesi bir yılı varken geziyor ve çoğu da Üniversite sonrası ”boşluk yılı” ( “gap year” dedikleri, bireyin olağan hayatına -çalışma veya okul sonrası- bir yıl kadar ara verdiği dönem ) süresince seyahat ediyor. Gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, en çok seyahat eden milletler sırasıyla Almanlar, Fransızlar, İsrailliler, İngilizler ve Hollandalılar. Bu arada, İsrailliler askerlik sonrası çılgınlar gibi en az altı-sekiz ay kadar geziyor. Onlarda kadın ve erkek farketmeksizin askere gittikleri için sonrasındaki stresi gezerek atıyorlar gördüğüm kadarıyla. Bolivya’ya kadar Türk gezginle karşılaşmadım, zaten Bolivya’dan Ercan da 12 yıl önce internetten tanıştığı hanım ablamızla tanışıp yerleşmiş:)
Peki ben nasıl finanse ediyorum? Öncesinde bir birikim olması şart ancak büyütülecek bir miktar da değil. Alaçatı’daki bir haftalık masrafla (uçak biletini saymıyorum) Güney Amerika’da bir ay gezebilirim. Farklı araçlar kullanarak maliyeti azaltıyorum; workaway ve couchsurfing bunlardan en çok kullandıklarım. Ancak alternatif olarak Helpx veya WWOOF kullanan arkadaşlar da yok değil. Buenos Aires’te Hostelde, Brezilya’da çiftlikte ve Bolivya’da bir ailenin evinde kalıp bahçe işlerine bakarken workaway.info aracılığıyla konaklamam ve yemeklerim karşılanmıştı. Uruguay ve Brezilya’da Rio karnavalına kadar ise couchsurfing uygulaması sayesinde onlarca ev kapısını açtı bana. Kimiyle Sao Paulo’da karnaval provası olan “Bloquinho”ya katıldım, kiminde Meksika kartellerinin evini aratmayan havuzlu partilerde kuzu Asado yedim.
Bu süre boyunca gittiğim her ülkede yerel telefon hattı alıp, internetsiz kalmadım. Sınırı geçmeden önce de Western Union ile %5 komisyon karşılığında paramı sonraki rotama yolladım. Ülkeden ayrılmadan önce Garanti Bankasına mail attım ancak Güney Amerika’daki hiçbir ülkeyle anlaşmaları olmadığını belirttiler (İspanya merkezli BBVA pay sahibi olmasına rağmen). Dolayısıyla, ATM’den para çekmek hayli masraflı olduğunu farkedince hemen Western Union’a döndüm. Nakitsiz kaldığım bazı dönemler kredi kartından ödemelerimi yaptım. Dezavantajı, yerel para ile ödeme yaparken ekstreye Türk Lirası olarak yansıyan kur farkları.
Yurt dışında seyahat etmenin Alaçatı’dan, Bodrum’dan veya Kaş’tan daha uygun olduğunu farkettiğimden beri zamanımı ve kaynağımı daha çok dışarıda değerlendirmeye çalışıyorum. Eğer konfor alanından çıkabiliyorsanız; Hostellerde kalıp, ortak banyo ve mutfak kullanmayı, yeri geldiğinde tanımadığınız insanların evinde kalmayı göze alabilirseniz hem yeni maceralar ve kültürler hem de yeni dilleri daha ucuza tecrübe edebilirsiniz.
Artık ben de haftalık olarak Güney Amerika’daki maceralarımı Aykırı’da paylaşacağım; Brezilya’nın en tehlikeli gece kondu mahallelerinden Arjantin’in en lezzetli etlerine, Uruguay’ın plajlarından Bolivya’nın İspanyolca bile bilmeyen Quechua yerlilerine kadar her şeyi, gezip görülmesi gereken noktalarla birlikte anlatacağım.
yazı çok ilgimi çekti devamını bekliyorum
Oldukca ilginc ve cesaret isteyen bir seruven. Devamini merakla bekliyoruz.
Sonraki durakları merakla bekliyoruz.