Su Testisi Su Yolunda…
Yer: Bolivya, 2020
Uyarı!: “Bu yazıda anlatılan bütün olaylar, yerler ve adı geçen kişiler tamamen gerçektir” deyip film tadında bir hikayeye giriş yapalım bakalım.
Karakterler:
Blanca: 50’li yaşlarında Bolivyalı. Interpol’de çalışıyor ama kimse tam olarak ne iş yaptığını bilmiyor, yalnız başına hostelde yaşıyor, sigara içiyor, arada ortadan kayboluyor birkaç gün, sadece İspanyolca konuşuyor ve insanlara elinden geldiğince anaç yaklaşıp yardım ediyor yemek konusunda.
Francisco: 20’li yaşlarda Perulu. Ben gelmeden hemen önce, odada kız arkadaşıyla tartıştıktan hemen sonra, alkollüyken bileğini kesip intihara kalkışmış. Yamen (Filistin asıllı, Mısır’da anestezi asistanlığı yapıyor), odadan gelen sesleri duyup Francisco’yu omuzlayıp hastaneye götürüyor. Francisco ise Blanca’ya göre daha çok ortadan kayboluyor. Çalışmıyor, Peru devletinden aldığı yardımlarla geçindiğini beyan ediyordu. Sadece İspanyolca konuşabiliyor.
Raphael: 50’li yaşlarında Bolivyalı. En tehlikelisi, kurnaz. Amerika’da ve birçok farklı ülkede yaşamış (Avrupa dahil), İngilizcesi çok iyi, Dünya tarihine ve politikaya hakim, her şeyi bilmediğinin farkında değil, hostelde çalışıyor (hissedar ya da ücretli çalışıyor ama saklıyor), Amerika’daki eşinden boşanmış, Bolivya’daki eski eşinden de ülkede olduğunu gizlemek için Hostel dışına çıkmıyor.
Bolivya’ya kadar Güney Amerika’da onlarca hostelde, yüzlerce farklı insanla aynı odada uyumuşumdur ama ilk defa Santa Cruz’da, çok da sevdiğim bir hostelde, hırsızlıkla karşılaştım. Aslında, tedbirliyimdir de; küçük sırt çantamda bile üç farklı kilit taşır, eşyamı dolaba koyarsam onu da kilitlemeyi ihmal etmem. Ama bu defa golü beklemediğim yerden, mutfaktan yedim. Yumurtalarımı çalmışlar.
Hostel deneyimi olmayan arkadaşlara kısaca bahsedeyim, Hostelleri yurt gibi düşünebilirsiniz; (tercihe/fiyata göre) ortak tuvalet, banyo ve mutfak vardır. Odalar da 6 kişilikten 20 kişiliğe (La Paz’da 20 kişilik odada 4-5 kişi kalıyorduk) kadar yataklar vardır. Biri klimayı kapatır, diğeri açtırır, başka bir diğeri 20 derece ister, Fransız olan okuma lambasını geç kapatır, Guatemalalı gece telefonda bağırarak konuşur filan. Ortamı canlandırın, orası sizin hayal gücünüze kalmış.
Belki de, hemen yanınızdaki yatakta bir hırsız veya ranzanızın üstündeki yatakta, adam yaralamadan aranan bir kişiyle uyuyor olabilirsiniz.
Yumurtalara dönersek… Santa Cruz’un tam merkezinde üç katlı, geniş teraslı, interneti iyi olan, sahibi kısmen Türkçe birkaç kelime konuşabilen (Estaban, Londra’da dönercide çalışmış, haliyle üç beş kelime öğrenmiş), sıcak bir hostel. Uzun zaman yolda olunca, bir süre sonra mutfak odadan, hatta birçok şeyden daha önemli hale geliyor. Kendi yemeğinizi, kendi malzemenizle, geniş bir mutfakta pişirmek yakalayabileceğiniz en büyük konfor olabiliyor. Onlarca kişinin kaldığı, aynı anda 4-5 kişinin mutfakta yemek yaptığını düşününce geniş alan önemli hale geliyor.
Yumurtaya dönmeliyim artık. Kendime bir koli yumurta, şöyle iyisinden, kahvaltılık filan alıp mutfak tezgahının altına koydum. Herkesin küçük bir kasası veya yeri var, benim de yerim var. Bir iki gün sonra, sabah kahvaltı hazırlarken farkettim ki 8 adet yumurtam gitmiş. Farketmem kolay oldu, çünkü koliyi hiç açmamıştım. Neyse, öğlen oldu, bizim Thomas’la kapının önünde konuşurken paylaştım konuyu derken koşarak mutfağa gitti. Thomas 61 yaşında, Londra’dan, yemek kelimesine dayanamaz. Hatta, açken yemeğini bile paylaşmak istemez : ) Neyse, koşarak geldi “Onur, benim de yumurtalarım gitmiş!” dedi ve “Biraz da sütüm ve kahvem gitmişti geçen gün ama emin olamamıştım” diye devam etti ardından. Evet, hostelde bir hırsız var. Ama o an anlayamadığımız ise sadece bir hırsız olmadığıydı. Küçük bir ipucu aşağıdaki fotoğrafta.
Devamı haftaya, kaçırmayın.