Addis Ababa
Halk arasında ismi bir türlü doğru okunamayan ülke Etopya! 30’ların ikinci yarısındaki İtalyan işgalini saymazsak Afrika’nın sömürgeleştirilemeyen ender ülkelerinden. 115 milyonluk nüfusuyla güçlü, kültürüyle zengin, kahvesiyle meşhur ülke. Kahvesi o kadar lezzetli ve ünlü ki, en çok kahve yetiştirilen bölgelerinden Kaffa bölgesinin isminin Arapça Qahwah kelimesinden geldiği düşünülüyor.
En lezzetli Macchiato’yu orada içtim: Kaldi’s Coffee. Tabii, bahsettiğim bundan on yıl evvel, Addis Ababa’ya çalışmaya gittiğim dönem. Gittiğim proje altın madenine giden, Etiyopya Karayolları (ERA)’nın bir yol projesiydi. Ama nasıl bir sömürü düzeni anlatayım. Projeyi Dünya Bankası finanse ediyor, krediyi çeken ERA, yolu yapan üç şirket; Türk, Kore ve Çin, danışmanlık firması Danimarka-Hollanda ortak girişimi bir firma ve altın madenini işleten ise başka bir Çinli şirket. Yani Etiyopya halkı krediyi ve faizi, Çinli şirket kendi topraklarından altını çıkarıp satsın diye ödüyor.
Evet, belki bilinen bir sömürge modeli olmadı Etiyopya ama benim bulunduğum dönemde Çin inanılmaz etkiliydi; apaçık “Kapitülasyonlar dönemini” hatırlatıyordu! Çin, Etiyopya ve diğer Afrika ülkelerinde karlı ticari anlaşmalarla kıtayı ele geçirmişti. Doğal olarak da sokakta elimi salladığımda Çinli’ye çarpıyordu.
Neyse, konuyu dağıtmayım. Ben Addis’te idari ofiste çalışırken arkadaşlar Kenya sınırında şantiyede çalışıyorlardı. İnşaat mühendisleri bilir, şantiye demek yokluk demektir, zorluk demektir. Özellikle yeni kurulan bir şantiyeyse işler daha da zordur. Ve bu Afrika’ysa, Etiyopya’nın bir köyüyse gerisini siz düşünün.
Kenan’la daha önce Küba’ya gittiğimizi anlatmıştım. Çocuğu peşimden sürüklüyorum, Etiyopya’ya da şirkete referans olup Kenan’ı projeye dahil etmiştik. Tabii, asıl etken kardeşim. Kardeşim de bana referans olup projeye aldırmıştı, o da ayrı konu.
Neyse, bizim arkadaşlar şantiyede zor koşullarda yaşıyor. Ben ise görece daha zengin şartlarda çalışıyordum. O dönem Addis’in gece hayatı Ankara’dan canlıydı. Arkadaşlarla da telefonda konuştuğumda anlattıkça heveslendiler. Heveslendikçe de her fırsatta 11-12 saatlik yolu (yol düzgün olsa 4 saat) çıkıp gelmek istediler. Sonunda, yılbaşını Sheraton’ın gece kulübü Gaslight’ta kutlayalım diye kararlaştırdık.
Etiyopya, bizler gibi Gregoryen takvim kullanmıyor. Gerçi “modern Dünya” da yaklaşık 450 yıldır günümüz takvimini kullanıyor, öncesi Jülyen takvim. Evet evet, bildiğimiz Caesar, Julius Caesar’ın takvimi. Hani, Temmuz ayına kendi adından esinlenerek July diyen Caesar. Her neyse, mevcut kullandığımız takvim ve Etiyopya takvimi arasında yaklaşık yedi yıllık bir fark bulunuyor. Yeni yıla da 11 Eylül’de giriyorlar. Biz de 2010’daki yılbaşını arkadaşlarla Addis’te 2003’e beraber girelim diye hep birlikte olalım dedik.
Buna göre, zamanda yedi yıl geriye gitmek istiyorsanız Etiyopya’ya gidebilirsiniz. İşin şakası tabii, yedi yıllık bir zaman yolculuğu değil bu. En az 50-60 yıl geriye gidersiniz! Ayağında ayakkabı olmayan milyonlarca insan vardı yoksulluktan. Yollar berbat, yaşam şartları da öyle. Doğum kontrol desen, o da yok. Ama şehirde onlarca Hummer Jeep vardı. Amerika’ya gidip, çalışanlar uzun tatil için ya da kesin dönüş yaptıklarında arabalarını da getirmişler. Demek ki, meta inanılmaz bir etki yaratıyor kendi insanları arasında. Gerçi, bizim Avrupa’ya giden işçilerin çocukları ve torunları da bu sınıfta diye düşünüyorum ama girmeyim o konuya. Ama insanları sıcak, güzel doğası ve kendine özgü yemekleri de var. Bunları deneyimlemek için bile gidilir. Omo vadisine inip yerli kabilelerle temas etmek de cabası.
Sonuç olarak, Kenan, Deniz ve Mustafa’yı bir-iki gece Addis Ababa’da ağırladım. Ağırladım derken, hesaplarını ödemedim ama şehirde eğlendik ve eşlik ettim etkinliklere : ) Güzel anılarımız oldu hem şantiyede hem de Addis’te. Kenan’la zaten öncesinde de tanışıyordum, bağlarımız daha da güçlendi neticesinde. Şimdi kendisi Ankara’da yaşıyor, Deniz Londra’ya taşınıp evlendi, Mustafa’yı bilmiyorum. Addis Ababa o dönem ciddi yatırım alan, Afrika’nın hızlı gelişen şehirlerinden biriydi. Afrika Birliği’nin merkezi olması da bu ivmeyi tetikliyordur eminim ki. Belki de şimdi, tam on yıl sonra, daha yaşanabilir bir şehir olmuştur “Yeni Çiçek”.
Not: ilk fotoğraf şantiyeye yakın bir köyden, Kenan’ın kadrajından…