Anasayfa
  • Gündem
  • Spor
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Medya
  • Teknoloji
  • Kültür-Sanat
  • Sağlık Yaşam Eğitim
  • Ara
  1. Köşe Yazarları
  2. Onur Öztürk
  3. İsviçre Çikolatası, İsviçre Çakısı ve Zürih üzerine…   
Yayınlanma: 11 Temmuz 2020 - 09:05

İsviçre Çikolatası, İsviçre Çakısı ve Zürih üzerine…   

11 Temmuz 2020 - 09:05
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
İsviçre Çikolatası, İsviçre Çakısı ve Zürih üzerine…   
Onur Öztürk
[email protected]
Aykırı Seyyah

Uyarı: Aç karnına okumayınız!

 
Sosyal medyada gezinirken “Sabah uyandığımda İsviçre’de dağ manzarası eşliğinde kahvaltı yapmak istiyorum” benzerinde bir tweet görünce Zürih’teki kahvaltım canlandı gözümde. Kardeşim Yüksek Lisans için Hollanda’ya gidince onu ziyaret etmek istemiştim. 2014 yılında Hollanda vizesini alınca, aynı vizeyle bu defa Zürih’i de görmeyi kafaya koymuştum. Daha önce İtalya sınırındaki Lugano’yu ziyaret etmiştim ama Zürih’i hep merak ediyordum. Sonunda, bir gece iki günlüğüne Zürih planımı yaptım.
 

 
Hollanda ve Avusturya seyahatimin arasına sıkıştırdım Zürih’i. Gece için kalacak yer ayarladım; bütçe sınırlı, İsviçre pahalı. Neyse ki, CS (couchsurfing) üzerinden bir arkadaş kabul etti: Thomas. Amsterdam’dan trenle ulaşmıştım. Bahnhofstrasse (İstasyon caddesi) karşıladı beni. Hayatımda görebileceğim en ünlü ve en pahalı markalar tek bir caddedeydi. Ama basamakları tırmandığımda benim için onlardan daha değerli olan bir mağazayla göz göze geldim: Läderach; 1962’den beri üretilen, yüksek kaliteli İsviçre çikolatası. Toblerone, Lindt ya da Frey kadar ünlü değil ancak onlardan daha lezzetli. Dakikalarca camın arkasından izledim hayranlıkla, neredeyse Kemal Sunal gibi cama ekmek banacaktım : ) Daha fazla dayanamadım ve bir parça taze yapılmış çikolata almak için mağazaya adım attım. Tadı hala damağımda. Zürih deyince aklıma gelen anılarımdandır Läderach. Yolunuz düşerse gar çıkışı sizi karşılayan caddedeki mağazasına mutlaka uğrayın.
 

 
Her neyse, çikolatanızı yediyseniz devam edeyim.  Gündüz ulaştım tren garına ancak akşam iş çıkışına kadar Thomas’ı bekledim. Beklerken gezdim. Birbirinden güzel mağazalar ve parıltılı dükkanlar. Bende sadece yemek parası, o da ucuz yerlerde. Şanslıyım ki, kalacak yere ücret ödemiyorum. Yanılmıyorsam, o dönem incelediğimde, konaklamanın gecelik fiyatı 80-100 İsviçre Frangı kadardı (Frank, Euro ile birebir diyebiliriz). Bu sayede konaklamaya ödemem gereken parayla yemeklerimi halletmiştim.
 

 
Akşam olmasını beklerken heyecanla geziyorum bir yandan. Her yeni şehre gittiğimde yaptığım gibi yürüyorum; Zürih gölü, istasyon caddesi ve kilisedeki saat kulesi derken buluştuk. Yemeği dışarıda yiyelim deyip Café Odeon’a gittik. İstediklerimizi ısmarladık, barda oturup bir şeyler içerken sohbet ediyoruz.
 
 Café Odeon’dan bir görüntü
 
Bir yandan dirseğimi dayadığım ahşap barda Thomas’ı dinlerken, diğer yandan hayranlıkla dekorasyona dalıyor gözlerim. Arada hem kafenin tarihini hem Zürih’i anlatıyor: 1911 yılında, henüz Dünya Savaşı başlamamışken kapılarını açıyor kafe. Lenin, ilk ziyaretçilerinden. Sadece Lenin değil, James Joyce ve Einstein da bulunmuş Odeon’da. Baktığımda, Einstein ile uzayda aynı yerde bulundum sadece farklı zamanlardaydık. Belki de yan yanaydık. Bunu düşünmesi bile harika hissettirmişti, hala da öyle. Seyahatim sonrasında araştırdığımda ise Dadaizm sanat akımını takip eden entelektüeller de, kısa ömürlü olan Cabaret Voltaire’in (1916) yanı sıra, sıkı müdavimi olmuşlar Odeon’un. Bayılıyorum böyle kafelere, Buenos Aires’teki La Biela ve Viyana’daki Café Hawelka da sanatçıların buluşma noktasıydı bir zamanlar.
 

 
Thomas’a gelince… Seyahat acentasında Cruise gemi turu satıyordu. Bu sayede gemiyle Dünya’nın birçok yerinde bulunmuş. Ülkemizi de ziyaret etmiş. Ben de misafirperverliğine karşı, ziyaret ettiği ülkemizi unutmasın diye küçük bir Truva atı heykeli hediye etmiştim. (O dönem Çanakkale’de çalışıyordum.) Neyse, yedik, içtik, sohbet ettik derken geç de olsa kalktık mekandan. Ertesi sabah evden çıkmadan önce kahvaltı yaparsak hazırlayabilirim deyince ben de odada çantamı rahat rahat hazırladım. Kahve kokusu geliyor, duyuyorum. Mutfağa geçtim, kahvaltı nerede diye sordum. Bana kahve ve kızarmış ekmeği işaret edince anladım ve hayal kırıklığıyla İsviçre kahvaltımı bitirdim J Ama bu sadece burada değil, İtalya’da, Almanya’da veya Hollanda’da böyleydi. Yani bizim kahvaltı kültürümüz yok başka yerde.  Demem o ki, isviçre kahvaltısına çok da özenmeyin J Tabii, evden çıkıp merkeze geçince kendime tekrar kahvaltı ısmarlamak zorunda kalmıştım. Yemek yedikçe mutlu olan biriyim ne de olsa.


 
Bir de anısını paylaşmıştı o akşam Thomas. Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemem. Ünlü İsviçre çakısını üreten Karl Elsener’in büyük büyük torunuyla ilkokulda aynı sınıftalarmış. Bugün her yerde bulabildiğimiz sağlam İsviçre çakısı sayesinde o köyde, Ibach’da, Victorinox’un bir fabrikası var. Fabrikayı gezebiliyorsunuz. Küçücük bir bıçak, uzak ve ufak bir köyü 1884’ten beri ekonomik anlamda kalkındırıyor, istihdam sağlıyor.


 
 
Bakalım haftaya nereye gideceğiz, nereyi anlatacağım. İyi hafta sonları!
 

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Her şey bir kahve ile başladı; Buenos Aires - 04 Ekim 2020
  • Etiyopya, Dünya'dan Yedi Yıl Sonra 2013'ü kutladı - 21 Eylül 2020
  • Hosteldeki Hırsız - 13 Eylül 2020
  • Bolivya'da Suçlularla Bir Arada - 05 Eylül 2020
  • Bacağında Puro Saran Kübalı Kadınlar ve Havana'nın Kenar Mahalleleri - 23 Ağustos 2020
  • Küba'da Atatürk'ü bulmak - 16 Ağustos 2020
  • Rio arka sokaklarında yaşam, Favelalarda hayatta kalmak - 08 Ağustos 2020
  • Brezilya'nın Gecekondu Mahalleleri; Rio de Janeiro Favelaları - 01 Ağustos 2020
  • Dünya'nın En Yüksek Başkentine Yürüyüş: La Paz, Bolivya   - 25 Temmuz 2020
  • İngilizcenin Geçmediği Kıta: Güney Amerika, Rotamız Arjantin!   - 20 Temmuz 2020
  • Hippilerle Ormanda Tek Başıma; Medeniyetten uzak 10 gün - 04 Temmuz 2020
  • Kurumsaldan tek yön biletle Güney Amerika'ya…      - 27 Haziran 2020
    Köşe Yazarları
     Manisa'nın Efe'si; Ne heybetli gidiştir o…
    Batuhan Çolak
    Manisa'nın Efe'si; Ne heybetli gidiştir o…
    Emre Yükselen
    Emre Yükselen
    Osmanlı'nın Bizanslı Şehzadesi: Şehzade Halil
    Şeyh Said isyanında Ermeni Agop'un işi ne!
    Ümit Doğan
    Şeyh Said isyanında Ermeni Agop'un işi ne!
    Çok Okunan Haberler
    Naci Görür uyardı: 'Yediye kadar deprem üretebilir'
    Naci Görür uyardı: 'Yediye kadar deprem üretebilir'
    Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri üzerindeki baskısı sürüyor!
    Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri üzerindeki baskısı sürüyor!
    Mutlak Butlan nedir, ne demek? CHP'de 'Mutlak Butlan' tartışması ne?
    Mutlak Butlan nedir, ne demek? CHP'de 'Mutlak Butlan' tartışması ne?
    Ana Sayfa
    Gündem
    Spor
    Siyaset
    Ekonomi
    Dünya
    Medya
    Teknoloji
    Kültür-Sanat
    Sağlık
    Yaşam
    Eğitim
    Köşe Yazarları
    Foto Galeri
    Günün Haberleri
    Arşiv
    Hava Durumu
    Nöbetci Eczaneler
    • Dünya
    • Ekonomi
    • Gündem
    • Kültür-Sanat
    • Medya
    • Sağlık
    • Siyaset
    • Spor
    • Foto Galeri
    • Köşe Yazarları
    • Günün Haberleri
    • Arşiv
    • Hava Durumu
    • Nöbetci Eczaneler

    • Rss
    • Künye
    • İletişim
    • Çerez Politikası
    • Gizlilik İlkeleri

    Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
    İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.