Hosteldeki hırsız…
Geçen haftaki yazıyı okuyan biliyor; mutfakta yemeklerimiz çalınmaya başlamıştı ve şüpheliler çok da uzakta değildi. Bu hafta, bu insanların sadece yemek çalmadığını da öğrenmiş olacağız. Ve, daha da garibi, bu insanlarla aynı mutfakta yemek pişirdik, kağıt oynadık, oturduk, sohbet ettik. Son yazıda bahsetmediğim bir karakter bu senaryoda kilit rol oynayacak: Miguel.
Miguel ailesini kaybettiğinden kimsesi yok. 21 yaşında pırlanta gibi çocuk. Çalışkan. Hem hostelde çalışıp harçlığını çıkarıyor hem de okuluna devam ediyor. Gelen giden turistlerden de İngilizce öğreniyor, başarmış da. İyi-kötü anlaşıyoruz pratik yaparken akşamları. Ama o akşam, Miguel birden fazla insanın hayatını değiştirecek kararı verecek, henüz farkında değil.
Bir gece önce polis hostele gelip bütün kameraları söküyor, henüz kimse hiçbir şeyin bilmiyor. Estaban (Hostelin sahibi) tek kelime etmiyor. Silahlı polisler sokakta ve hostelin girişinde nöbet tutuyor. Hava karanlık. Kurnaz Raphael de bizimle, demek ki olaya dahil değil. Sabahında her şey normal, sokakta insanlar yaşamlarına devam ediyor. Merkezi yerdeyiz, toptancıların bulunduğu bölge. Estaban çözülüyor: Blanca ve Francisco aranıyor. Neden bilmiyoruz. Ama tahmin etmek çok da zor değil.
Hava karardı, herkes odasına çekildi. Gece 02:00. Miguel’in telefonu çalıyor, arayan… Blanca. Kapıyı açmasını söylüyor. Normalde bu saatlerde yeni müşteri gelir, onu da Estaban bilir ve kendi karşılar kayıt yapmak için. Bunun dışında gece 23:00-24:00’ten sonra giren çıkan çok olmaz hostele. Önceki gecenin endişesiyle Raphael’i uyandırıyor ve o da polise haber veriyor. Blanca’yı telefonda oyalarken Miguel, Özel Harekat baskın yapıyor. Aynı gün Francisco da dışarıda yakalanmış.
Sonradan Estaban anlatıyor ve gazetelerden okuyoruz: Eczaneyi silahla soymaya çalışmışlar. Bu ilk değil, bugüne kadar 50.000 Boliviano kadar çalmışlar. Bu arada, Bolivya Bolivianosu Türk Lirasından daha değerli. Güney Amerika’nın neredeyse en ucuz ülkesinin parası bile bizim paramızdan değerli. Bu konuya girmeyim, neyse. Tabii, bizim yumurta hırsızları çekirge misali… Sonunda yakalandılar.
Hostelde herkes rahatlıyor. Sadece yemekler çalınmayabilirdi. Mesela benim odamın anahtarı yok, yurt tipi oda. En ucuzu o çünkü. Özel odalar daha pahalı; klima, televizyon ve çift kişilik yatakların dışında odanı kilitleyebiliyorsun. Ama benim kaldığım odada ranzalar var. Sadece Pablo ve ben varız, anahtarımız yok. Kişisel eşyalarımız çalınabilirdi. Çalmayı çalınmayı bırak, fiziksel zarar da verebilirlerdi, görebilirdik. Odalarında silah gizliyorlarmış.
Özetle, hostel yaşamında kimin ne olduğunu bilemezsiniz. SeyahatGerçi seyahat ederken bu riski zaten alıyorsunuz. Belki hostelde olmayabilir ama dışarıda, sokakta da olabilir. Örneğin Alex, Fransız fizyoterapist, dışarıda tek başınayken iki bıçaklı kişi tarafından gasp edildi. GoPro, telefon, para, hepsi gitti. Evet, Euro da kazansa gitti. Her şeyi geç, insanın morali bozuluyor, toparlanamıyor birkaç gün.
Şu an Blanca ve Francisco tutuklu. Mahkemeleri olunca cezaları da belli olacak. Ama burası Bolivya, yolsuzluk diz boyu. Bağlantıları varsa cezada indirime bile gidebilirler. Bu arada, söylemeyi unuttum: iş birlikçileri de başka polisler. Evet, polislerle iş birliği yapıyorlar ama suça bulaşmamış başka polisler de onları yakalıyor. Bir nevi, iyiyle kötünün savaşı. İnsanlık boyunca bu vardı zaten, halen devam ediyor. Sadece, Dünya’nın bazı bölgelerinde daha yaygın.