Dağların ülkesi Bolivya.
Güney Amerika’da, çok uzaklarda, yükseklerde bir şehir var: La Paz. Dünya’nın en yüksek başkenti. Bolivya’daki iki başkentten biri ve ülke buradan yönetiliyor. Diğer başkent ise, Unesco Dünya Mirası listesinde olan Sucre. La Paz şehir merkezinde, bazılarıyla tanışma şerefine nail olduğum, 800 bin insan yaşıyor. Dağların arasında oksijeni az, kültürel yönden zengin olan bu şehirdeyken yaşadığım deneyimleri paylaşayım istedim.
Karantina başlamadan hemen önce Sucre’deydim. Küçük ama güzel bir şehir. Hem şehri kısa sürede keşfetmiş olmam hem de gönüllü çalışabileceğim bir projeyle karşılaşmamış olmamdan dolayı kentten ayrılmaya karar vermiştim. Şehirlerarası ulaşımın da duracağı haberini alır almaz, aynı gece otobüsle beyaz şehir Sucre’yi terk ettim. Sürecin uzun olacağını tahmin ediyordum, bu nedenle daha büyük bir şehri tanımak adına yola çıktım.
Yağmurlu bir sabah ulaştım La Paz’a. Daha dün tişörtle gezerken birden kışlık montla dolaşır buldum kendimi. Şehir yüksekte ve soğuk. Terminale yakın bir hostele çantayı atıp dışarı çıktım. Yiyecek hiçbir şeyim yok, sokağa çıkma yasağının detaylarını da bilmediğimden ilk bulduğum markete girdim. Karmaşanın içerisinde kendime yer buldum. Hostele dönüş yolunda sokakta satılan kuru yemiş ve meyvelerden de aldım yanıma. 3600 metrede kıt oksijen ile hayatlarına devam eden insanlar geçiyor yanımdan birer birer. Bu yüksekliğe uyum sağlayamamış turistler hemen fark ediliyor, yokuşlarda ve merdivenlerde dökülüyoruz. Ben nefeslenmek için beklerken Aymara yerel diliyle söylenerek yoluna devam eden yaşlı teyzelere imrenmemek elde değil. Pandemi olsa da sokaklar canlı, herkes geçimini sağlamak için bir şeyler satıyor; kimi yerel yemekler, kimi el sanatları ve kimi ise meyve/meyve suyu.
Salgın sırasında duran şehirlerarası ulaşım az da olsa gevşeyince haftalarca yaşadığım, bağ kurduğum bu şehirden çıkmak için bir yol bulmam gerekiyordu. La Paz’a en yakın şehir olan, yaklaşık 4100 metredeki El Alto şehrine otostopla otobüs terminali gittim. Şehir canlı ama terminal kapalı. Tekrar geri döneceğim, fakat manzara o kadar güzel ki! Arkadaşla yürümeye karar verdik. 4100 metreden, Dünya’nın en yüksek başkentine yürüyerek ineceğiz! Benim ilk şehirlerarası yürüyüşüm. Karşımızda karlı dağlar, öncesinde kocaman bir kratere gömülmüş gibi soğuk bir şehir.
Thomas var yanımda, 61 yaşında İngiliz. Bütün bir yol boyunca eşlik etti o yaşına rağmen. Kondisyonu sağlam, belki de bir buçuk yıldır Dünya’yı gezmesinin meyvesini yiyor. Güneydoğu Asya ve Güney Afrika sonrasında Arjantin’e ulaşmış. İspanyolcayı da burda öğrenmeye başlamış. Biz Bolivya’da hostelde tanıştık, daha sonra beni takip etti, Santa Cruz’a geldi. Orada da neler oldu neler, daha sonra anlatacağım Thomas’ı nasıl soyduklarını : ( Dönüş yolunda anlatıyor hikayesini Thomas: Eşiyle boşandıktan sonra, on dört yıl taksiciliğin ardından, Londra’daki evini satıp Dünya’yı gezmeye başlamış. Tabii, doğuştan İngilizce konuşabiliyor olsan da yetmiyor bazen. Bulunduğun kültürü daha iyi anlamak için yerel dili öğrenmek faydalı, Güney Amerika’da ise buna mecbursun (Geçtiğimiz hafta bahsetmiştim).
Thomas’la sohbet ede ede yürüyoruz. Bu arada, şehirlerarası yürüyoruz diyorum yalnız iki şehir arası çok uzak değil, hızlı tempo yürüyerek üç saat on beş dakikada ulaştık :). Bu üç saatte binlerce basamak, bozuk toprak yollar, içinden geçtiğimiz pazar alanları bize eşlik etti. Bu kadar yükseklerde yürürken mide bulantısı ve baş dönmesine karşı koka yaprağı çiğnemek faydalı olabilirdi ama ben tadını beğenmediğim için yapamadım. Bu kadar yüksekte daha önce bulunmamıştım, ben de çok zorlandım. Yine de bazı arkadaşlarım altı bin metre üstü tırmanışlar yaptı; Alex 6400 metredeki Illimani’nin zirvesine çıktı. Siz de isterseniz, başka bir görkemli dağ olan, La Paz’a da yakın olan Illampu’nun 6300 metre yükseklikteki zirvesine tırmanabilirsiniz.
Velhasıl, El Alto’ya, 4100 metreye kadar çıktık ama yine de şehirden çıkmak için gerekli ulaşım aracını bulamadık. O gün olmadı ama sonraki günlerde La Paz’dan insani yardım nedeniyle ayarlanan bir otobüste kendime yer bularak deniz seviyesinden 400 metre yüksekte yer alan Santa Cruz’a geçtim.
Unutmadan, La Paz BM’nin tanıdığı başkentler arasında en yükseği. Ancak bir de “Dünya’nın çatısı” konumunda 3656 metrede Lhasa var, Tibet’te. Özerk bir bölge, Çin boyunduruğunda olduğundan resmi olarak en yüksek başkentler listesinde yer almıyor. Kim bilir, belki bir gün Tibet’i de ziyaret eder, manevi yönden kendilerini fazlasıyla geliştirmiş bu uygarlığı da tanıma fırsatım olur. Hem belki o zamana kadar bağımsız bir yönetimleri bile olabilir.