Ah ah ah...
1980 öncesinin ideolojik kamplaşmasının ördüğü duvarları aşıp, karşı kampın yazarına çizerine, ne söylüyor ne yazıyor diye bakmadık, bakamadık...
Yüreği ve izanıyla, memlekettin derdiyle dertlenen, memleket sevdalısı olan, Aziz Nesin'i, Fakir Baykurt'u, Orhan Kemal'i, Yaşar Kemal'i, Uğur Mumcu'yu, Mahsuni Şerif'i ve diğerlerini bu yüzden ıskaladım...
Benim ıskaladığım gibi karşı kampın mensupları da; Prof.Dr. Erol Güngör'ü, Nihal Atsız'ı, Cemil Meriç'i, Tarık Buğra'yı, Peyami Sefa'yı, Remzi Oğuz Arık'ı, Dündar Taşer'i Abdurrahim Karakoç'u ıskaladı...
1980 sonrası, duvarın tuğlaları düşmeye başlayınca, okumaya dinlemeye başladım, zaman zaman da ah çektim!
Bu mevzuya, daha sonra ki bir yazımda genişçe değineceğim.
Bugün Aziz Nesin'in; "Zübük-Kağnı gölgesindeki it" isimli romanında ki, Zübükzade İbraam tiplemesi üzerinden, insanımıza tebelleş olan Zübükleşme hastalığını ele almak istiyorum. Zira siyaset sahnesinde, iş aleminde, Meslek örgütlerimizde, STK'larda bu hastalığın nüksettiğini görmenin üzüntüsü içindeyim!
Zübük ne menem bir şeydir?
Zübüğün; en önemli becerisi "nüfuz ticaretidir" toplumun popüler merakından dolayı, siyasetin ve bürokrasinin fotoğraf karesinde çok sık gözükür,
Zübük; ar damarı çatlamış bir yaratıktır, hiç bir kutsalı yoktur, karşısındakinin zaafını çözmeye görsün, hemen bin bir maskeli bir yaratığa dönüşür ve kişinin o zaafını sömürür,
Zübüğün yüzüne tükürdüğünüzde "çok şükür" der, kovarsınız gitmez,
Zübük; tabiri caizse, yalan hastalığından önce doğmuştur, yalanın envai çeşidini yüzü kızarmadan ustaca senaryolaştırabilir! Sanki yalanın ikiz gibidir,
Zübük; iftirayı ve dedikoduyu, iç çamaşırı gibi her daim elbisesinin altına saklar, yeri geldiğinde gösterir,
Zübük; kurnazlığın esiridir,
Zübük; para tapıncı dinine mensuptur,
Zübük; zübüğü gözünden tanır ve iki zübük bir ipte oynamaz,
Zübük; hedefine ulaşmak için tüm değerleri görünürde sahiplenir, "Hacı" olur, "hoca" olur, "vatansever" olur, "Atatürkçü" olur, "sağcı" olur, "solcu" olur, "dindar" olur, olurda olur,
Zübük; gerçek olmayan ünvanların statülerin yazıldığı kartvizitiyle, piyasa yapmayı çok sever,
Zübük; çekirge gibidir zıplar da zıplar,
Demem o ki;
İki zübüğün gadrine uğramış birisi olarak, memleketin vitrininde ki zübük sayısının çoğalmasından kaygı duyuyorum. Bu zübüklerin örnek alınması halinin, nasıl bir çürümeyi meydana getirdiğini, her vesile ile maalesef yaşıyoruz!