Değerlendirmeme başlamadan evvel peşinen şunu söylemek isterim: Ayasofya ile ilgili egemenlik hakkımıza yönelik hiç bir dayatma, tehdit, şantaj kabul edilemez. Egemenlik hakkımızın değil Ayasofya, vatanın en ufak bir çakıl taşının üzerinden bile tartışılmasına rıza göstermem göstermeyiz!
Gelelim konumuza;Ayasofya’nın camiye çevrilmesi kararının memleketin içine yönelik bir mesajdan ziyade yer küreye yönelik bir mesaj olduğu kanaatindeyim!
Hal böyleyse,
Bu güç denemesi yerküre açısından ne anlama geliyor?
Bu güç gösterisi gerçekten kadim medeniyetimizin ve devletimizin güçlü olduğunun ölçüsü müdür?
Bu iki soruyu, rasyonel cevaplar vermek zorundayız!
Bunun için yapılacak iş; kadim medeniyetimizin ve devletimizin bu yüz yılın ilk çeyreğindeki istatistiksel (TÜİK’i kastetmiyorum) bilgilerini veri olarak almaktır!
Kadim medeniyetimiz; bilim, ilim, estetik, edebiyat, kentleşme, toplumsal işleyiş, kültür-sanat, evrenselik, teknoloji, doğa-çevre, erdem, insanlık ve akademik boyutta, yerkürede neye tekabül ediyor?
Medeniyet halemizde bulunan ülkelerin,toplumların durumları nedir?
Devletimizin gücü ise; parasının ederinden,teknolojisine, pasaportunun kıymetinden, dilinin geniş alanda konuşulup konuşulamadığına, ihracatından ithalatına, borcundan “alacağına” demokrasisinden iç barışına, eğitiminden adaletine, bilimsel üretiminden akademik performansına, güvenliğinden dış politikasına, kadar bir çok konuda ki rakamsal veriler üzerinden tartılır!
Sizi rakamlara boğmadan tabloyu karikatürize etmeye çalışacağım!
“Kendisi muhtâc-ı himmet bir dede! nerde kaldı gayrıya himmet ede?” Diye çok kıymetli bir sözümüz var!
Hangi rakama bakıyorsam bu sözü tekrarlıyorum!
Parası pul olmuş,
Eğitimi yerlerde sürünüyor,
Teknoloji özürlüsü,
İthalat obezi olmuş,
Adalet dağıt(a)mayan,
Tefecinin boyunduruğuna girmiş,
Yer kürede dostu kalmamış,
Şehirleri yağmalanmış,
Onlarca milyon işsiz ve ianeye muhtaç insan,
İç barışını bozmuş,cepheleşmiş bir toplum,
Kutsallarını çürütmüş,
Demokrasisini rafa kaldırmış,
Sıcak çatışmanın hedefi haline gelmiş,
Aklı, bilimi, üretimi, icadı, mucidi unutmuş,
Pasaportu kıymetsiz,
Çalışabilecek Nüfusunun %50’sı mesleksiz,
Vs...
Kadim medeniyetimizin ve devletimizin pürmelali, bilançosu bu haldeyken gücümüzü tarttırmak hangi aklın işidir?
Blöfün bir karşılığının olmadığı gerçekliği önümüzde duruyorken, emperyalistlerin dişlerinden akan kanın medeniyet halemizi boğduğuda ortadayken, bu güç denemesi niye?
Akıl tutulması dedikleri bu olmalı...
Kılıç hakkının peşine düşeceğimiz bir yerküre var mı?
Zamanın ruhu bize ne söylüyor, yerküre nereye evriliyor?
Masayı devirmeye çalışıp, sonrada yeni kurulacak masada yer almaya çalışmak nasıl bir politikadır?
Neyse lafı daha fazla uzatmayayım!!!
Anlayacağınız, zaman zaman haberlerde gecekondusunu yıkmaya gelen görevlileri caydırmak için, çatıya bir bidon benzinle çakıp, “gelmeyin kendimi yakarım” tehdidinde bulunan gecekondu sakininin durumuna benzer bir durumla karşı karşıyayız!
Muradım;
Memleketin içine düştüğü tefrika cepheleşme rövanşist ikliminden bir an evvel çıkmasıdır! Zira toptan üstümüze gelecek yerküreye karşı birlik beraberlik her zamankinden daha önemli hale gelmiştir!
Müracaatım;
Memleketi idare edenler bu güne kadar evin içini cepheleştirmeyi siyaset sandılar, bunu devam ettirmeleri halinde en büyük zararı başta onlar olmak üzere toptan memleket yaşayacaktır bunu görmeleri lazım!
Menkıbe, slogan, hamaset ve semboller üzerinden bakacağımız yürüyeceğimiz bir çağda değiliz!
Akıl izan feraset vicdan!!!