19. yüzyıl ortalarındayken sadrazam Keçecizade Fuat Paşa şöyle demişti:
“Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan biri aşağıdan gelir. Bizim memlekette yukarıdan gelen kuvvet (padişahı kastediyor!) cümlemizi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hâsıl etmeye imkân yoktur. Bunun için pabuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler de sefaretlerdir [elçiliklerdir].”
(Muşta deyince, genç okurlar hemen kavgada kullanılan kesici silahımsı metali anlayabilir; burada sözü edilen kunduracıların, derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.)
Manidar…
Görünen o ki; AB-ABD muştası iktidarın derisine dokunmaya başladı!
Muştayı gören iktidar; ”Reformlardan bahsediyor, demokrasinin ve hukukun alanını genişleteceğini vaat ediyor, insan hakları diyor, AB diyor, ABD diyor!”
Kendince zaman kazanmaya çalışan iktidarın, kaçacak yerinin kalmadığı ise gün gibi aşikâr!
Devlet işleyişinin, dış politikanın, ekonominin ve toplumsal psikolojinin gelip dayandığı nokta, tam anlamıyla İFLAS halidir!
Şüphesiz ki bu iflas haline azda olsa “PANDEMİNİN” katkısının olduğunda ifade etmeliyiz...
İFLAS halini biraz açacak olursak;
Adalet terazisinin başında güçlü olan oturuyor!
Kanunlar eğilip bükülüyor!
İtiraz, eleştiri suç gerekçesi olmuş!
Onlarca milyon işsiz ve borçlu!
Milyonlarca esnafın iş yerleri kapalı ve bu insanlar borçlu!
Milyonlarca insan sosyal yardımlardan, çöplüklerden, aş evlerinden karnını doyurmaya çalışıyor!
İcra dairelerinin masasında 23 milyon dosya!
Cezaevleri balık istifi tutuklu ve hükümlüyle dolu, yeni cezaevleri inşaatları peş peşe yapılıyor!
Toplum hızla kriminalleşiyor!
Sokaklarımız, uyuşturucu baronlarının yevmiye ile çalıştırdığı bağımlı torbacı çocuklarla gençlerle dolu!
Çetelerin, mafyoz oluşumlarının, tefecilerin insafına bırakılmış milyonlarca çaresiz insan!
Bir avuç insanın lale devrini yaşadığı ve bunları aç insanların gözüne sokar şekilde şatafat, israf görüntüleriyle aymazca sergilediği trajik bir hal var!
Kadın cinayetlerinin ve cinnet görüntülerinin çetelesi tutulamıyor! Her gün katlanarak büyüyor!
Nüfusun neredeyse yarısı anti deprasan ilaçlara bağımlı hale gelmiş!
Komşunun komşuyu hasım bellediği, siyasal, kültürel derin bir ayrışma var!
Liyakatsiz devlet bürokrasisi, yolsuzluk sarmalında bir idare!
Nerdeyse yerkürede her ülkeyle küs ve kavgalı bir dış politika!
Bu vahim tablo uzadıkça uzuyor…
Tabiriz caizse TARZAN zorda!
“Yerli-milli” iddiasında ki iktidarın ortaya çıkardığı enkazı kaldırması mümkün mü?
Tabi ki değil!!!
Olacak olan şudur:
Ya muştanın sert darbelerine (Yaptırımlar-IMF-AB komiserlerinin denetimi vs.) boyun eğecek!
Ya da içine kapanmış bir Türkiye’yi, yani kargaşanın derinleştiği bir Türkiye’yi çıkış yolu olarak görecek! Bu hal demokrasiyi tamamıyla ortadan kaldıracak, olağanüstü hal ilanından tutun da her türlü olasılığı barındıran bir süreç olacak…
ACI AMA GERÇEK NE YAZIK Kİ BUDUR!!!