Kahrolsun NATO,
Kahrolsun ABD,
Kahrolsun AB,
Kahrolsun Batı,
Kahrolsun Doğu,
Kahrolsun, kahrolsun, kahrolsun...
Oldum olası "kahrolsun"la başlayan cümleler beni huzursuz etmiştir...
1980 öncesi; "kahrolsun Moskova" "kahrolsun Koministler" sloganını attığım dönemlerde de, kendimi hep bir tuhaf hissetmişimdir!!!
Komünizme karşıydım...
Moskova'nın yayılmacı siyasetine karşıydım...
Ancak yine de "kahrolsun" sözcüğünden haz etmiyordum. Yıllar sonra bu hoşnutsuzluğumun sebebini buldum!
Yaşasın Türkiye demenin ve bunu gereğini yerine getirmenin, kahrolmasını istediğimiz her halin panzehiri olduğunu nihayet kavradım...
Evet; bizim en büyük hatamız, sloganların üzerinden bulunduğumuz mevzileri ve Türkiye'yi koruyacağımıza olan inancımızmış! Oysa ki Yaşasın Türkiye demenin bir slogandan öte bizlere büyük sorumluluk yüklediğini idrak edememiş ve o yüzden "kahrolsun" sözcüğünün arkasına saklanmışız...
Meramımı biraz daha anlaşılır hale getireyim...
Yaşasın Türkiye demek için;
1-Türk Lirasını, yeryüzünün başat paralarının arasına sokmak,
2-Türkçeyi, yeryüzü dili haline getirmek,
Bu iki temel hedefi yerine getirmek için; aklın, bilimin, ilmin, erdemin, kutsalların, hukukun üretimin, iktisadın, keşfin, coğrafyanın, tarihin, matematiğin, doğanın, özgürlüklerin, iç barışın, sanatın, kültürün ve diplomasinin, yerli yerince ve hakkıyla içini doldurmak gerekir...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Yeni bir devlet kurmanın ve onu yaşatmanın yolunun bu iki hedefin gereğini yerine getirmekten geçtiğini biliyordu, her adımını bu hakikatin ışığı altında attı. Atatürk'ün vefatından sonra, her yanlışımızı bir düşmana ciro edip "kahrolsun" sloganıyla kendimizi avuttuk durduk, savrulduk da savrulduk. Kahrolsun diyerek, nerdeyse kahrolacak noktaya kadar geldik dayandık!!!
Efendiler;
Bir Türk Lirasının, bir Dolar karşısında ki ederini görmeyip, "bir Türk Dünyaya bedeldir" hamasetini yaparak, NATO'yu, ABD'yi, AB'yi, BATIYI, MOSKOVA'yı, şu İZMİ bu İZMİ kahredemeyiz!
Dolar okyanusu aşar gelir, Türk Lirasının yerine tedavüldeki para olur. En milliyetçi olduğunu iddia eden aktörleriniz bile, bütçe değerlerinden iç ve dış borcunuza kadar, tamamını Dolar üzerinden ifade eder!!!
Efendiler;
Diliniz nerdeyse yerel bir dil düzeyine inmişse, İngilizce okyanusu aşar gelir, eğitim diliniz olur!!!
Efendiler;
Ordunuzu; mühimmatından donanımına, kahrolsun dediklerinize teslim etmişseniz, hamaset yaparak bu kumpastan kurtulamazsınız!!!
Efendiler;
Kozmik odanızı, hazinenizi, şuranızı buranızı, kahrolsun dediklerinize açmışsanız, tribünlere oynamanın, size de memleketede hiç bir faydası olmaz olamaz!!!
Efendiler;
Bu güzel vatanımıza göz diken çıyanlar sırtlanlar, dünde vardı, bugünde var, yarında olacak, mesele sizin neyi nasıl yaptığınızla, nerede durduğunuzla alakalıdır, gerisi lafı güzaftır vesselam!!!
Sayın bakanımız gönlüne ve kalemine sağlık.bende paranoya lara ve afaki sloganlara hiç bir zaman sempati ile bakmamışımdır.. farklılık ları zenginlik olarak görmüşüm dur.ulkeleri bir aileye benzeterek örneklemeler vermişimdir.ailede içinde kavga varsa ve adelet mekanizmalarda çalışmıyorsa ezilen fertler dışarıdan destek arayışına girerler.ve böylece aile içindeki problemlerde kamuya taşınmış olur.kapali aile tipleri mutlu olmadıkları halde mutluluk oyunu oynarlar.nihayetinde patlar.aileler eğere problemleri tartışıp teşhis ederler ve çözüm önerileri geliştirebilirlerse tekrar ailenin huzurlu ortamlara kavuşmasını sağlarlar.aksi hallerde lider benim dediğim doğrudur ve bu olacaktır diyerek baskılarsa zoraki belki aileyi belli bi zaman ayakta tutabilir.ama ailenin yıkılmasını önleyemez.ailede üretimden herkesin eşit pay alınması ve adam yerine konması ve aidiyet duygusunun oluşması aileyi hem yüceltecek.hemde geleceğe taşıyacak mutluda edecektir.sorunlari örterek çözüm üretemeyiz