Bunu söyleyen din adamlarının var olduğu ve bu şeyhe inanan sayısız müritlerin kol gezdiği bir ülkede orman yangınlarının söndürülmesi dahil doğal afetlerle mücadelenin başarılı olması mümkün mü?
Stratejide bir kural vardır. Savaş barışta yapılan hazırlıklarla kazanılır. Bu kural doğal afetlerle mücadelede de geçerlidir.
Bu yıl yazın orman yangınları ve sellerden ağır zarar gördük ve çok sayıda vatandaşlarımızı kaybettik.
Bundan dolayı yaşanan doğal afetleri çok kapsamlı analiz etmeliyiz, ders çıkarmalıyız ve eksiklerimizi gidermeliyiz. Böylece, doğal afetlerle mücadelede başarılı olma olasılığı artar, ülkemizin ormanlarını korumuş oluruz, can ve mal kaybımız felakete dönüşmez.
Orman yangınlarında "Yanan ağaçların yerine daha fazlasını dikeriz" diyerek tahribatı küçümseyemeyiz. Çünkü, dikilen ağaç en az 25-30 sene sonra orman haline gelebilir. Ayrıca, orman yangınlarında ormanda yaşayan hayvan ve böceklerde telef olduğu için doğanın dengeside bozulur.
Bu yıl eş zamanlı olarak yüzden fazla değişik yerde orman yangınları başladı. Yangınların başlama şekli kesin ve açık şekilde PKK'nın terör faaliyeti olduğunun kanıtıdır. Buna rağmen medya dahil yangının terör eylemi olup olmadığını günlerce tartıştı. Bu yaklaşım bile bize zaman kaybettirmiştir.
Terör örgütlerinin mücadele taktikleri yani eylemleri kapsamında tahrip, sabotaj ve kundaklamalarda vardır. Dolayısıyla PKK ile mücadele sürecinde orman yangınlarına karşı alternatifli mücadele planlarımız yapılmalı, birimlerimiz ile personelimizin eğitimlerine önem verilmeli, araç ve gereçler yeterli sayıda ve hazır vaziyette bulundurulmalıdır. Aksi takdirde aynı sonuçları yaşamaya devam ederiz kanaatindeyim.
Örneğin, Güneydoğu Anadolu yani PKK terör örgütünün faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgede teröristler bölgedeki ormanları kundaklıyarak eylemlerde bulunuyordu. Bunun sonunda bölgedeki ormanlar büyük tahribata uğratıldı. Hayvancılık ve tarım bitti.
Ancak daha sonraki yıllarda teröristlerin faaliyetleri güvenlik kuvvetlerince kontrol altına alınınca yanan bölgeler tekrar yeşermeye başladı. Ancak 25 yıl sonra ormanlar eski haline dönüştü. Bu da bizim için tecrübe olmalı ve ders alınmalıdır.
TEMEL HATALARIMIZ
1- EMASYA kodlu Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma Planlarının, 4 Şubat 2010'da kaldırılması. Halbuki, EMASYA Planları yürürlükte iken askeri birlikler bulunduğu bölgenin olası afetlerine Mülki Amirin talebi ile süratle ve etkili şekilde bütün imkanları ile müdahale ederdi.
Birlikler olası olaylara müdahale konusunda eğitilirler, gereken teçhizat ve malzeme ile donatılırlar ve bunların kullanılmasını öğrenirlerdi. Bu hazırlıkları yapmayan bir birliğin etkili hizmet vermesi mümkün mü?
2- Bir zamanlar Bakanlıklar, Valilikler, Kaymakamlıklar ve Belediyelerin bünyesinde Sivil Savunma birimleri vardı. Bunlarda ya kaldırıldı ya da pasif bir düzeye indirildi.
Sivil Savunma unsurları, doğal afetlerde devlet kurumlarının koordineli ve düzenli çalışmasında ve müdahale planlarının uyumlu yapılmasında, halkın aydınlatılmasında, bünyesindeki kurumun eğitim ve hazırlıklı bulunmasını sağlarlar. Böylece müdahalelerde karmaşa asgari düzeye inerdi. Bu organizasyon mutlaka kurulmalıdır inancındayım.
3- Türk Hava Kurumunun (THK) eksiklikleri ve işleyişi düzeltilmesi gerekirken kayyum atandı ve görev yapamaz hale geldi.
Halbuki Türk Hava Kuvvetlerinin desteklediği THK yangın söndürme uçak ve helikopterleri vardı. Pilotları bölgelere göre eğitilir, yazın havadan ormanlar üzerinde düzenli keşif uçuşları yaparak orman yangınları erkenden tespit edilir, böylece acil müdahale de bulunulur ve takviyeler gereken yerlere sevk edilerek yangının yayılması önlenmeye çalışılırdı.
Bu hizmet şirketlere ihale edilerek yapılamaz. Diğer devletlerden destek amacıyla gelecek uçak ve helikopterlerin pilotları araziyi tanımadıkları ve nereden su alacaklarını bilmedikleri yani eğitimleri eksik olduğu için pek faydalı olamazlar.
NE YAPILMALI
Yukarıda sayılan birimler reorganize edilerek ve ihtiyaçları karşılanarak işlevsel hale getirilmeli.
Terörle mücadelemiz devam ettiği sürece orman yangınlarının çoğunun teröristlerin kundaklamalarından kaynakladığı bilinci geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalı.
Özellikle Orman Köylülerinin etkili görev almaları sağlanmalıdır.
Kriz Yönetimi konusu, üst düzey siyasetçiler ve bürokratlar tarafından bilinmeli ve eğitimi üzerinde durulmalıdır.
Bu teklif ve önerilerin üzerinde durulması halinde başarının kaçınılmaz olacağı kanısını taşıyorum.
Orman yangıları teröristler tarafından Türkiye’nin bekasına yönelik bir tehdit oluşturmaya çalıştıklarını düşünüyorum.