Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilemez ilk 4 maddesi hakkında PKK'nın uzantısı HDP milletvekili Nuray Özdoğan'ın PKK'nın TV kanalında "Anayasanın ilk 4 maddesine dokunacağız. Türklüğü tek ulus kabul eden Anayasayı değiştireceğiz" mealinde konuştuğu haberi basına düştü. Bu açıklama Anayasa suçu değil mi? PKK teröristlerini cesaretlendiren, destekleyen, teröristlerin moral ve motivasyonunu artıran beyanat değil mi? Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına meydan okuma değil mi?
Bazılarına göre parti kapanmazmış. Demokratik hiçbir ülkede böyle bir kural yok. Vatana, millete, Anayasaya alenen ihanete varan faaliyette bulunsun ama kapatılmasın. Olur mu böyle ayrımcılık.
Anayasanın eşitlik prensibine uymaz. Parti kapatılmaz ise hiçbir tüzel kişiler de yani şirket, tarikat, okul vs. de kapatılmamalı.
Vatanı bölmek, parçalamak ve Anayasanın öngördüğü Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet yapısını değiştirmek isteyen bir anlayış vatana hıyanete utanmıyor mu? PKK ile mücadelede şehit, gazi ve kahramanların gazabını da lütfen anımsayınız.
Anayasa Mahkemesi'nin temel görevinin Anayasayı kollamak ve korumak olduğunu biliyorum. Yanılıyor muyum acaba?
FETÖ İLE KIVRIKOĞLU'NUN İLİŞKİSİ VE YAKINLIĞI
1998 - 2002 yıllarında Genelkurmay Başkanlığı yapmış Hüseyin Kıvrıkoğlu Paşa hakkında "MİLLİ VE STRATEJİK BİR GÖREVİN SAVSAKLANMASI İLE IRAK TÜRKMENLERİNİN BAŞINA GELEN FELAKET" başlıklı yazım 28 Aralık 2022 tarihinde AYKIRI'da yayınlanmıştı. İsteyen bu yazımı yani talihsiz,acı ve skandal olaya ulaşarak kanıtlarıyla okuyabilir.
Şimdi Kıvrıkoğlu'nun Fetullah Gülen ile olan ilişkisine ve yakınlığına değinmek istiyorum.
FETÖ EMRETTİ KIVRIKOĞLU YAPTI
FETÖ'nün başı olan Fetullah Gülen 28 Şubat dönemindeki röportajda "Şükrü Paşa dedem" sözlerinin ardından dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Şükrü Paşa'nın heykelini diktirdiği ortaya çıktı. Heykelin açılışından bir ay sonra H. Kıvrıkoğlu Paşa Genelkurmay Başkanı oldu.
Tarihe Balkan Savaşında Bulgaristan Kuvvetlerine karşı Edirne'yi savunan komutan olarak geçen M. Şükrü Paşa'nın 1984'de temeli atılan ve 14 yıl atıl durumda kalan anıt mezarıyla heykelinin 28 Şubat döneminde Gülen'e itibar sağlamak için alelacele inşa edilip açıldığı ortaya çıktı.
Fethullah Gülen, Milliyet Gazetesinden Özcan Ercan'a 5 Nisan 1998'de verdiği röportajda "BENİM ATALARIM ASKER. EDİRNE'DE BULGARA KARŞI SAVAŞAN ŞÜKRÜ PAŞA BENİM ÖZBE ÖZ DEDEM" ifadelerini kullandı.
Bu röportajın ardından 4 ay içerisinde Edirne'de Şükrü Paşa'nın heykeli dikildi ve anıt mezar yapılarak Şükrü Paşa'nın İstanbul Merkez Efendi Mezarlığındaki naaşı Edirne'ye taşındı ve 27 Temmuz 1998'de açıldı.
Bu emrin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından verildiği ortaya çıktı. Kıvrıkoğlu açılıştan bir ay sonra Genelkurmay Başkanı oldu ve "28 Şubat bin yıl sürecek" sözüyle tarihe geçti.
ŞÜKRÜ PAŞA'NIN TORUNU
Şükrü Paşa'nın torunu Sevgi Kutlukan, Derin Tarih dergisine verdiği röportajda heykel ve anıt mezar konusunu "Girişim bizzat Ordumuzdan geldi. Aileninde izniyle zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun önderliğindeki Ordumuzca anıt mezar yapılarak dedemin cenazesi Edirne'ye nakledildi" sözleriyle anlattı.
ŞÜKRÜ PAŞA KİMDİR?
Balkan Savaşında Bulgaristan kuvvetlerine karşı Edirne'yi savunan komutandır. Fethullah Gülen'in öz be öz dedesidir.
Balkan savaşı 1912- 1913 yıllarında meydana gelmiştir.
ŞÜKRÜ PAŞA'NIN EDİRNE SAVUNMASINDAKİ TARİHİ VE ANLAMLI VASİYETİ
"Düşman hatları geçtikten sonra ölürsem kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler. Fakat savunma hattımız bozulmadan şehit olursam kefenim, lifim, sabunum çantadadır. Şehit olduğum yere gömün. Gelecek nesiller heykelimi dikerler."
Şükrü Paşa çok etkileyici ve örnek vasiyetine üzülerek söylüyorum uymamış ve Bulgar Kuvvetlerine 26 Mart 1913 sabahı esir olmuştur ve kılıcını da teslim etmiştir. Böylece Şükrü Paşa tarihi hata yapmış ve aşağılayıcı tutum sergilemiştir. Yorumu okuyuculara bırakıyorum.
SONUÇ
Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir bölümünü maalesef eline geçiren FETÖ, 15 Temmuz 2016 günü devleti ve iktidarı ele geçirmek amacıyla darbe başlattı ama başarısız oldu.
Bunun üzerine doğal olarak FETÖ hakkında soruşturma başlatıldı. Ancak, FETÖ ile yakın ilişkisi olan Hüseyin Kıvrıkoğlu ve çuvalcı general Hilmi Özkök gibi TSK'nın bir bölümünü FETÖ'ye kaptıran komutanlara hiçbir işlem yapılmadı. Buna mukabil askeri öğrenciler ihraç edildi, askeri okul ve hastaneler kapatıldı. Buna da FETÖ ile mücadele denildi. Bu yanlışlık ve haksızlık hukuka uymaz, Allah da razı olmaz, kulları da razı olmaz kanısındayım.
ATATÜRK TSK'YI MİLLİ BİR ORDU ŞEKLİNDE KURDU
"Ulusal egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir" diyen Atatürk, Kurtuluş Savaşından sonra TSK'yı milli bir ordu şeklinde teşkilatlandırdı ve Başkomutanlığı TBMM'ye verdi. Cumhurbaşkanına ise TBMM adına Başkomutanlığı temsil yetkisi verildi. Yani Cumhurbaşkanı TBMM'nin verdiği yetkileri kullanır. Meclis verdiği yetkileri değiştirebilir veye kaldırabilir. Nitekim Kurtuluş Savaşında TBMM Sakarya Savaşında Cumhurbaşkanı Atatürk'e Başkomutanlık yetkisi verdi ve bir süre sonra bu yetkiyi kaldırdı. Mevcut Anayasamızda bu ilke korunmaktadır.
Milli karakterdeki TSK, Osmanlı döneminde olduğu gibi kapıkulu niteliğinde olamaz. Yani TSK, Türk Milleti adına TBMM'nin Başkomutanlığında hareket eder.
Buna rağmen 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışmasında TSK'nın önemli bölümünün FETÖ tarikatına kaptırıldığna şahit olduk. Böylece TSK'nın milli karakterinin ağır darbe aldığını gördük. Bu tarihi, skandal ve görevi savsaklama olayını yaşatan dönemin komutanlarının aşır suçları yok mu?
Milli karakteri yıpranan TSK'nın Atatürk zamanındaki ilkelere göre reorganizasyonu gerekir kanaatindeyim. Ordunun bir bölümünü FETÖ'ye kaptırarak TSK'nın milli karakterini bozan komutanların hesap vermelerini kaçınılmaz olarak düşünüyorum.
Aksi takdirde bir Ordunun gücünü oluşturan envanterindeki silah ve teçhizattan daha önemli olan Kuvvet Çarpanları denilen komutanlık, eğitim, disiplin ve görev bilinci gibi faktörlerde eksiklik oluşabileceğini ısrarla savunuyorum. Çünkü Napolyon, Kuvvet Çarpanlarını 3 kat önemli görür. Büyük komutan ve stratejist Clauwzeviç ise Kuvvet Çarpanlarını bir kılıcın keskin ağzına, silahları ise kılıcın sapına benzetir.
Türkiye; coğrafi konumu, stratejik ve jeopolitik özellikleri ile komşularının çoğunun Türkiye üzerindeki milli hedefleri temelinde güçlü bir Orduya sahip olması farzdır.