Mustafa Kemal Paşa yaklaşık üç yıldır göremediği annesine 1922 yılının Haziran ayında Adapazarı ziyareti esnasında kavuşmuştu.
24 Haziran 1922’de Zübeyde Hanım’la birlikte otomobille Ankara’ya dönen ve doğruca Çankaya’ya giden Gazi, buradaki bağ evine yerleştirdiği annesini her sabah ziyaret edip hayır duasını alıyordu. Düşmana son darbeyi vurmanın planlarını yaptığı bu günlerde annesinin duasını alması manevi açıdan çok önemliydi.
Temmuz ayı Büyük Taarruz’un hazırlıklarıyla geçti. Mustafa Kemal Paşa aslında Büyük Taarruz’a Haziran ayında karar vermiş ve bu kararını yalnızca Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve Millî Savunma Bakanı Kazım Paşa ile paylaşmıştı. Taarruz planı, askerî gücümüzün büyük çoğunluğunu düşman cephesinin dış yanında ve etrafında toplayarak düşmanı yok etmek üzerineydi.
Birinci ordumuz Afyonkarahisar’ın doğusunda Akarçay ile Dumlupınar arasında bulunan düşman mevzilerine saldırarak düşmanı kuzeye atacaktı. İkinci ordu ise Akarçay’ın kuzeyinden Sakarya’ya kadar olan cephede düşmana saldıracaktı. Bu ordumuz, düşmanın Eskişehir’de bulunan 3 tümeni, Döğer’de bulunan 3 tümeni ve Afyonkarahisar’ın doğusunda bulunan 2 tümeni olmak üzere toplam 8 tümenini durdurmakla görevliydi.
Akşehir’de paşalarla yapılan son toplantıda 15 Ağustos’a kadar hazırlıkların tamamlanmasına
karar verildi. 6 Ağustos’ta İsmet Paşa saldırıya hazırlık yapılması yönünde gizli bir emir verdi. Bakanlar Kurulu da taarruz konusunda bilgilendirildi.
Mustafa Kemal Paşa ordu aleyhinde propaganda yapan muhalif milletvekillerini de ikna ettikten sonra Ankara’dan ayrıldı. Onun Ankara’dan ayrılması gizlice gerçekleşti. Hatta gazetelerde Mustafa Kemal Paşa Ankara’da yokken Çankaya’da çay ziyafeti vereceği gibi haberlerin özellikle yayınlanması sağlandı.
20 Ağustos 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin ilk sayfasında şöyle bir ilan verilmişti: “Gazi Paşa Hazretleri Ağustos’un 21. Pazartesi günü köşklerinde ricali siyasiyeye bir çay ziyafeti verecek" Bu tamamen uydurma bir ilandı. Taarruz planı o kadar gizliydi ki Mustafa Kemal Paşa annesi Zübeyde Hanım’a bile çay ziyafetine katılacağını söyleyerek evden ayrılmıştı.
“Büyük Taarruz’dan önce idi. Biz savaş hazırlıkları ile meşguldük. Cepheye hareket gününü Ankara’daki yabancı temsilciler fark etmesinler diye bir çay ziyafeti düzenlenmişti. O gün Ankara’da herkes çay ziyafetine gitmişti. Ben de sefer kıyafetlerimi giyerek anneme veda için odasına gittim. Annem rahatsızdı. Yatağında oturuyordu. Elini öptüm, izin istedim.
-Nereye? Dedi.
-Çay ziyafetine, dedim.
-'Bu kıyafet ziyafete mahsus değil' dedi. Çizmelerimi gösteriyordu. Fakat üstelemedi. Üzülmesin istiyordum.
Biz gittikten, saatler geçtikten sonra meraklanmış, Merkez Kumandanı’nı çağırtmış.
-Nerede benim oğlum?
-Efendim, çay ziyafetine gitti.
-Hayır, çay ziyafetine gitmedi. Ben biliyorum, o savaşa gitti. Bir kağıt kalem getirin, benden ona bir mektup yazın.
Zübeyde Hanım, cepheye gittiğini bildiği oğlunun azmini kuvvetlendirmek için şu mektubu göndermişti:
“Oğlum, seni bekledim. Dönmedin. Çay ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum, sen cepheye gittin. Sana dua ettiğimi bilesin. Harbi kazanmadan dönme. Annen."