15 Kasım’ın Seyit Rıza ve beraberindekilerin idam yıldönümü olmasından dolayı sosyal medyada yer alan Seyit Rıza güzellemeleri ve Dersim’de katliam yapıldığı iddiaları üzerine bu yazıyı kaleme alma gereğini duydum.
Bu yazımda Hurafeler kitabımda da yer verdiğim bu önemli meseleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İki yıl öncesine gidelim.
1 Aralık 2019’da Alman ARD Kanalı’nda yayınlanan “Unutulan Katliam: Atatürk Alevileri Nasıl Öldürdü?” adlı belgeselde şu ifadeler kullanıldı:
“Türk arşivlerinde bulunan 1937 tarihli önemli bir belge Dersim’den sorumlu generalin zehirli gaz talebinden sonra Nazi Almanya’sına 20 ton zehirli gazın ısmarlandığını gösteriyor. Kemal Atatürk Türkiye’yi modern ulus devlet haline getirirken Hitler’le birlikte çalıştı katliam yaptı!”
Belgeseli hazırlayanların “Türkiye Dersim'de zehirli gaz kullandı!” gördüğünüz belgeye dayanıyor. Gelin beraber okuyalım.
Belgenin özeti şu: 1937 yılında Bakanlar Kurulu bazı zehirli gazların ve bunları uçak bombalarına doldurmaya yarayan bazı aletlerin Alman şirketlerinden satın alınmasını kararlaştırıyor. Belgede gazın Tunceli veya başka bir yerde kullanılacağına dair bir bilgi yok. Bu belgeden Tunceli’de zehirli gaz kullanıldığı sonucu çıkmaz. Arşivlerde gazın gönderildiğini ve herhangi bir yerde kullanıldığını ispat eden başka bir belge de bulunmuyor. “Peki, o zaman Türkiye neden Almanya’dan zehirli gaz satın almak istedi?”
Açıklayalım.
Birinci Dünya Savaşı’nda zehirli gazlar nedeniyle yaklaşık 1 milyon tıbbi vaka gerçekleşmiş, 90 bin kişi hayatını kaybetmişti. 1925’te Cenevre Protokolü ile zehirli gazların savaşlarda kullanılması yasaklandı. Türkiye bu protokolü 1929’da onayladı. Cenevre Protokolü’ne rağmen ülkeler zehirli gazları yapmaya ve geliştirmeye devam ettiler. Zehirli gaz silahı, ülkelerin güvenliğini tehdit eden ciddi bir unsur haline geldi. Ülkeler zehirli gazlardan korunma konusunda eğitici kurslar açmaya başladılar. Türkiye de zehirli gaz tehdidine karşı önce askeri sonra sivil tedbirler aldı. İlk olarak 1927’de Muharebe Gazlarından Korunma Talimatnamesi yayınlandı. Zehirli gazlar hakkında bilgi verildi, gaza maruz kalınca neler yapılacağı anlatıldı. 1928'de Cephe Gerisinin Havaya (Gaza) Karşı Korunması Talimatnamesi yayınlandı. 1931'de Halk İçin Havaya (Gaza) Karşı Korunma Talimatı yayınlandı. 1933'te Zehirli ve Boğucu Gazlar ve Hava Hücumlarından Korunma İşleri Müdürlüğü Hava Hücumlarından Korunma Cemiyeti ve kuruldu. 1934'te “Zehirli Gazlarla Bunları Kullanmaya Mahsus Vasıtaların Memlekete Sokulması ve Yaptırılmasını Yasaklayan Kanun” kabul edildi. İçişleri Bakanlığı'na bağlı “Seferberlik Müdürlüğü” kuruldu. 1936'da memurlar için zehirli gazlardan korunma kursları açıldı. Memurların bu kurslara yeterince katılmaması üzerine Sağlık Bakanı Refik Saydam Başbakanlık'tan bu kurslara katılımın imza karşılığı sağlanması yönünde önlem alınmasını istedi.
1937’de Gaz Genel Komutanlığı kuruldu. Zehirli Gaz tehlikesine karşı sivil halkı bilinçlendirmek amaçlı görüşmüş olduğunuz “Zehirli Gazlar ve Bunlardan Korunma Mecmûası” yayınlandı.
II. Dünya Savaşı öncesi Avrupa devletlerinin zehirli gazlara sahip olması Türkiye için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Savaşa hazırlıksız yakalanmak istemeyen Türkiye, yabancılarla aynı silaha sahip olabilmek için Almanya’dan zehirli gaz istemeye karar vermiştir. Bu, yabancı devletlerin gaz saldırısına karşı aktif bir korunma yöntemidir. Burada amaç kendi halkını katletmek değil, korumaktır. Bu nedenle Alman şirketlerle görüşmelere başlanmış, ancak görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. Dolayısıyla 1937-1938 yıllarında Türkiye’nin elinde zehirli gaz yoktur.
Alman ARD Kanalı’nın “Türkiye Dersim'de zehirli gaz kullandı!” iddiasına kaynak gösterdiği belge 7 Ağustos 1937 tarihlidir. Bakın bu tarihten üç ay sonra, Seyit Rıza’nın idam edilmesinin hemen akabinde, 17 Kasım 1937’de Atatürk Tunceli Pertek’i ziyaret etmiş ve Hozat Deresi üzerinde Pertek-Hozat arası ulaşımı sağlayacak olan Singeç Köprüsü'nün açılışını yapmıştır. Bölgede büyük bir coşkuyla karşılanmıştır Atatürk. Ne zehirli gaz kullanması?
Atatürk köprünün kurdelesini kestikten sonra fenni ve iktisadi bakımından ne kadar önemli olduğunu uzmanlardan dinlemiş ve Pertek’e hareket etmiştir. Pertek ilçe merkezinin girişinden Halkevi binasına kadar yürüyerek giden Atatürk’ü büyük bir kalabalık tezahüratlarla karşılamıştır. Yol boyunca kendisini karşılamaya gelen çocuklarla konuşup ilgilenen Atatürk, içlerinden bazılarının yüzünde sivrisinek ısırması nedeniyle çıkan çıbanlar hakkında ilçe hekiminden bilgi almış ve hastalığın kökünün kurutulması yönünde Ankara’ya talimat vermiştir.[1]
Atatürk’ün Pertek ziyaretinde Halkevi’ne kadar yürüyüşünün görüntüleri de TRT arşivinde mevcuttur. Görüntülerde Pertek halkı tarafından Halkevi binasının olduğu sokağa “Ne mutlu bize Ata’mıza kavuştuk” yazısı asıldığı; Atatürk, Sabiha Gökçen ve beraberindekilerin alkışlarla karşılandığı, Atatürk’ün Pertek’li çocukların hastalığı hakkında yetkililerden bilgi aldığı ve görülmektedir.
Fotoğraftaki çocuklardan birisi yıllar sonra ortaya çıkmış ve Atatürk’ün Pertek ziyaretini anlatmıştır. Atatürk’le aynı fotoğraf karesine girdiğinde 8 yaşında olan Yavuz Barkan, 69 yaşında verdiği Milliyet’e verdiği röportajda Atatürk'ün devrim ve ilkelerinin o yıllarda büyük bir itinayla uygulandığını ancak aradan geçen 61 yıla rağmen ileri gidileceği yerde geriye gidildiğini ifade etmiştir. “Keşke Atatürk şimdi hayatta olsaydı da bir görseydi. Onu çok arıyorum. Tek başıma kaldığım zaman gözyaşlarımı tutamıyorum.” diyen Barkan, Atatürk'ün Pertek'e geldiği zaman üç ayrı konuda yöneticilerden bilgi alındığını belirtmiştir. Yavuz Barkan “Özellikle o zamanlar yıl çıbanı olarak bilinen ve şimdilerde şark çıbanı olarak anılan bir hastalık vardı. Bir sineğin sokması sonucunda meydana gelen çıban iz bırakıyordu. Nitekim o fotoğrafta görülen kız çocuklarının da yüzünde yıl çıbanı çıkmış ve izleri kalmıştı. Atatürk bu kız çocuklarının yüzüne bakarak beraberinde gelen Dr. Refik Saydam'a `Bunların ilacını muhakkak bulacaksınız. Bu vatan çocukları böyle bir hastalıktan mütevellit görüntü bozukluğuna maruz kalmamalı. Benim memleketimin çocukları buna layık değildir' diyerek, gerekenin yapılması için talimat vermişti. Yine aynı yıllarda tüberküloz ve trahom çok yaygındı. Büyük Atatürk'ün talimatıyla bu konularda hemen önlem alındı" diye konuşmuştur.[2]
Türkiye “7 Ağustos 1937’de Türkiye Almanya’dan zehirli gaz alıp, bunu da Tunceli bölgesindeki sivilleri öldürmek için kullanmış olsaydı, yapılan katliamın izlerinin Atatürk’ün Pertek ziyareti sırasında ortaya çıkması gerekirdi. Pertek halkı Atatürk’ü sevgi gösterileriyle karşılayıp bağrına basmazdı. Pertekli çocukların sağlık sorunlarıyla bile yakından ilgilenen Atatürk’ün onları zehirli gaz kullanarak öldürebileceğin düşünmek, hastalıklı bir zihniyetin ürünüdür.
KAYNAKÇA
[1] Son Posta, 18 Kasım 1937.
[2] https://www.milliyet.com.tr/the-others/fotograftaki-cocuk-ataturku-ariyor-5384636; Erişim 5 Haziran 2021.
Göz göre göre,utanmadan,sikilmadan,yüz kizarmadan yalan yaziyorsun,utanmaz adam,Sabkha Gökce bizzat söyledi, " Biz Derskm'den zehirli gazda kullandik,bize öyle emir verilmisti" M.kemal'in Almanya'dan 20 ton zehirli gas aldiginina dir Milli Savunma Bakanliginin talebine, " çok gizli" olumlu cevap verdigini,bunuda M.Kemal'in imzaladigina dair resmi belgelerde var,terbiyesiz adam,bunlasri nasil inkar edersin? velifazli