Tam 98 yıl önce bugün.
Papa Eftim önderliğindeki Anadolu Türk Ortodoksları "Yunanlı değiliz, şanlı Türk milletinin evlatlarıyız!" diyerek, Atatürk'ün "fesat ve hıyanet ocağı" olarak nitelendirdiği Fener Rum Patrikhanesinden ayrılıp Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesini kurdu.
"Papa Eftim kimdir" diye merak ediyorsunuz. Kısaca bahsedeyim. Hristiyan bir din adamı olan Papa Eftim milli mücadelemizin en sıradışı kahramanı. Atatürk denince gözlerinden yaşlar boşanacak, her sene İstanbul'un fetih yıl dönümünde Fatih'in ruhuna dua edecek kadar katıksız bir Türk milliyetçisi. Atatürk’ün ve sonrasında Alparslan Türkeş’in saygısını ve dostluğunu kazanmış bir dava adamı.
Papa Eftim, birazdan bahsedeceğim hizmetlerden dolayı Atatürk tarafından övülmüştür. Atatürk büyük saygı duyduğu ve "Baba Eftim" diye hitap ettiği Papa Eftim'i, "Milli mücadelede bize bir ordu kadar yardım etti" diyerek onore etmiştir.
Ona "baba" diye hitap eden bir başka önemli isim Alparslan Türkeş'tir. Özellikle MHP'li arkadaşların bu bilgileri dikkatle okumasını tavsiye ederim. Alparslan Türkeş, büyük saygı duyduğu Papa Eftim'e tıpkı Atatürk gibi "Baba Eftim" diye hitap etmiştir.
Papa Eftim hakkında yazdığım kitap için, onun torunu Sevgi Erenerol ile görüştüğüm zaman şu soruyu sormuştum: “Neden Baba Eftim? Papa Eftim’e gerek Atatürk, gerek Alparslan Türkeş neden ‘Baba’ diyerek hitap ediyorlardı? Bu sevgi ve saygıyı nasıl kazanmıştı?"
Sevgi Hanım şu cevabı verdi:
"Babalık sıfatını taşıdığı için. Baba nedir? Hep verir… Hep verir... Dedem kimseden hiçbir şey istemezdi, ne varsa hep dağıtırdı. Cebinde kaç lirası varsa verirdi. Yüz lirası mı var, on kişiye paylaştırırdı. Biraz da bana kalsın demezdi. Bir kere çok sevecen birisiydi, çok sevgi doluydu ve herşeyin sevgiyle çözüleceğine inanan bir insandı. Sevgiyle herşeyi halledebilirsiniz derdi bize. Bana da zaten Sevgi ismini vermesinin nedeni oydu."
Alparslan Türkeş, Papa Eftim ve ailesi ile yakından ilgilenmişti. İstanbul'a her gelişinde yanına uğrar hal hatır sorardı. Papa Eftim'in ailesi Kayseri'ye düzenlenen kurultaylarda Türkeş'in yanında otururlardı. Hatta torunu Sevgi Erenerol, MHP'den milletvekili adayı gösterildi.
Papa Eftim'in milli mücadelede yaptığı işler, emperyalizmin öyle zoruna gitmişti ki, yüz yıl sonra Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol Ergenekon kumpasında yargılanıp müebbet hapis cezası aldı. Suçu Papa Eftim'in torunu olmak, onun fikir ve düşünceleri yaşatmaktan ibaretti.
Papa Eftim, emperyalizmin oyununa nasıl çomak sokmuştu?
Takvimler 1918 yılını gösteriyordu.
Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı Devleti’nin peş peşe girdiği savaşlar sonucunda epeyce yıprandığını ve bir daha toparlanamayacağını düşünüyordu. Megalo ideayı hayata geçirmek için faaliyetlere başlamıştı. Yunanistan ile sürekli işbirliği halinde olan Fener Rum Patrikhanesi bir yandan Anadolu’daki Türk Ortodoksları Rumlaştırma politikası izlerken, bir yandan da Avrupa’ya Anadolu’da ki Ortodokslar Rum kökenlidir mesajı vermeye çalışmıştı. Patrikhane bunun için büyük bir eğitim teşkilatı kurmuş, Rum okullarında Türkçe okutulmasını yasaklamış, açmış olduğu okullara Megalo İdeacı öğretmenler yerleştirmişti.
Patrikhane’nin Anadolu’nun dört bir yanına gönderdiği tüccar, rahip ve öğretmenler sabırlı ve sistemli bir şekilde faaliyet göstererek buradaki Türk halkını öz benliklerinden uzaklaştırmaya çalışmışlardı. Bu noktada Papa Eftim’in yapacağı iki şey vardı. Ya Ortodoks bir din adamı olarak bağlı bulunduğu ruhani merkez olan Fener Rum Patrikhanesi’nin talimatları doğrultusunda hareket edecek ya da dinen bağlı bulunduğu kurumu karşısına alıp, mensup olduğu Türk milletinin yanında yer alacaktı.
O, tereddüt bile etmeden milletinin yanında olmayı seçti. Keskin'den yayınladığı beyanname ile "Yunanlı değiliz, şanlı Türk milletinin evlatlarıyız!" diye haykırdı. Papa Eftim, delege olmadığı halde Sivas Kongresi'ne katıldı. Dönüşte Keskin'de bir miting düzenleyerek İstanbul Hükümetini tanımadığını ve yalnız Mustafa Kemal Paşa'dan emir alacağını bildirdi.
Anadolu’daki Ortodoks vatandaşlarımızın din bezirganlığı yapan Fener Rum Patrikhanesi tarafından kandırılmasına engel olunması gerekiyordu. Bu konuda kimsenin elini taşın altına koymak istemediği bir anda Keskin’de görev yapan genç Metropolit Papa Eftim sahneye çıktı. Papa Eftim, tıpkı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’yle fetva savaşına giren Müslüman din adamlarımız gibi, aynı özveri ve milli duygularla Atatürk’ün “fesat ve ihanet ocağı” olarak nitelediği Fener Rum Patrikhanesi ve arkasındaki şer odakları ile savaşa girmişti.
Fener Papazları “Hunhar, canavar suratlı, zalim Kemalistlerin zulümlerinden biz Hıristiyanları kurtarmaya gelin, Kemalistlerin Ankara’daki zehirli yuvalarını bir an evvel yıkmak için acele edin” yazan broşürler dağıtarak Avrupa’dan yardım istemeye başlamışlardı.
Papa Eftim buna cevaben basına demeç veriyor “Fener Patrikhanesi'nin Avrupa siyasilerini propagandalarla yanlış yola sevk ettiğini bütün delilleriyle ve açıklıkla gösterebiliriz” diyor, Türk Hükümeti'nin Hristiyanlara zulmetmediğini haykırıyordu.
Bir yandan ülkenin içinde bulunduğu savaş hali nedeniyle asayişin bozulması, bir yandan da Fener Patrikhanesi’nin çevirdiği entrikalar sonucunda Anadolu’da yaşayan Hristiyan Rum, Hristiyan Türk ve Müslüman Türk unsurlar arasında ister istemez bir soğukluk oluşmuştu.
Aynı dönemde Karadeniz bölgesinde yaşanan Pontus facialarının İç Anadolu’da da yaşanmasından endişe eden Keskin, Metropolit Vekili Papa Eftim bu üç unsur arasında meydana gelebilecek olayları nötralize etmek için İç Anadolu’yu dolaşmaya karar vermişti. Gezdiği yerlerde kendi nüfuzu altındaki insanlara sürekli Fener Rum Patrikhanesinin zararlı faaliyetlerini anlatıyor, onlara Müslüman Türklerle aynı soydan geldiklerinin unutulmamasını ve milli mücadeleyi mutlaka desteklemeleri gerektiğini telkin ediyordu.
Burada Papa Eftim’in üstlendiği rolün önemini iyi anlamalıyız. Sırf Karadeniz bölgesinde vukuu bulan Pontus İsyanının ne derece kötü sonuçlar doğurduğunu hatırlayalım. Yüz yıllardır Osmanlı İmparatorluğuna sadık kalarak yaşamış bu insanların isyan etme sebebi, bölgelerinde yaşayan ve onları Fener Patrikhanesinin oyunlarına karşı uyaracak bir Papa Eftim’in olmayışıdır.
Anadolu'yu dolaşıp Hristiyan halka milli mücadelenin desteklemesi çağrısında bulunan Papa Eftim'i durdurmak için bir de suikast düşünülmüştür. Miralay Kondilisi başkanlığında bir ekip görevlendirilir ancak plan çabuk fark edilip gereken tedbirler alınır.
Gelelim Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması meselesine…
1922 yılına gelindiğinde Papa Eftim ve ona tabii Türk Ortodoksları için artık Patrikhanesi çatısı altında yaşamak imkansız bir hal almış, Anadolu’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması zaruri hale gelmişti. Kayseri’de Türk Ortodoks Kilisa Kongresini topladı. Kongrede Fener Rum Patrikhanesi’nin tanınmayacağı, bağımsız bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulacağı ve Papa Eftim’e “Anadolu Ortodoksları Umumi Vekili” payesinin verileceği kararlaştırıldı. Cumhuriyetin ilanından sonra Papa Eftim, Kayseri’deki Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin İstanbul’a taşıyarak Fener Papazları ile olan mücadelesine devam etti. Atatürk’ün ölümünden sonra gelen devlet adamları Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne yeterli ilgiyi göstermediler. İkinci Dünya savaşının çıktığı sıralarda Türk Ortodoks Patrikhanesinin yıldızı sönmeye başladı. 1949’yılında Athenagoras Fener Rum Patriği olarak Türkiye’ye geldi ve ABD’de Başkanı Truman’ın mesajını iletmek üzere Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kabul edildi. Bu görüşme ile İnönü kendi eliyle imzaladığı Lozan'ı yok sayıyor, hukuken muhatap olabileceği en yüksek kişi Fatih Kaymakamı olan Patriği Cumhurbaşkanı sıfatıyla kabul ediyordu. Atatürk’ün fesat ve hıyanet ocağı dediği Fener Patrikhanesine ilk taviz böylece verilmiş oluyordu. Demokrat Parti iktidarında Fener’e verilen tavizler daha da artarken, Türk Ortodoks Patrikhanesi hükümeti nazarındaki itibarını iyiden iyide yitirmeye başladı. Menderes döneminde Papa Eftim’e Hizmeti Vataniye Kanunu uyarınca Atatürk tarafından bağlanan maaş bile kesildi. Papa Eftim’in oğlu Turgut Erenerol bu talihsiz dönemi şöyle anlatıyordu: “Demokrat Parti dönemi bizim için en berbat dönemlerden biri oldu. Adnan Menderes o dönemlerde Athenagoras’ın ayağına gidip elini öptü. Athenagoras’ın elini öperek Amerika’dan hep dolarları alacağını zannediyordu.”
1960’lı yıllara yaklaşılırken Kıbrıs’ta Başpiskopos Makarios’un Türklere yaptığı katliamlar Türkiye kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı. Yaşanan gelişmeler Papa Eftim’i haklı çıkarmıştı. Makarios'u aforoz eden ve Athenagoras’ın da yaptığı katliamlardan dolayı Makarios’u aforoz etmesi gerektiğini kaydeden Papa Eftim, eğer bunu yapmazsa onunda zan altında kalacağını söylüyordu.
Çile ve mücadele ile geçen ömrünü 14 Mart 1968’de tamamlayarak hayata gözlerini yuman Papa Eftim hakkında birçok olumsuz görüş ileri sürüldü.
Papa Eftim, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla taviz vermemiş, bu nedenle hakkında davalar açılmış, dindaşları tarafından ihanetle suçlanmış, soydaşları tarafından hakettiği ilgi ve itibarı görememiş, buna rağmen mücadelesinden aslan taviz vermemiş büyük bir dava adamıdır.
Türk Ortodoks Patrikhanesi Papa Eftim’in ölümünden sonra da onun çizdiği yoldan ayrılmamış, onun davasının bayraktarlığını yapmıştır.
Sevgi Erenerol bu konuda şunları söylemektedir: “Papa Eftim’in ölümünden sonra Patrikhanemiz, Papa Eftim kimlerle mücadele ettiyse aynı mücadeleyi sürdürmüştür. Yani Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık eden herkesle.”
Bu nedenledir ki 2007 yılında Türk Ortodoks Patrikhanesinin adı Ergenekon kumpasına karışmış ve Patrikhane, var olduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’nün karargahı olmakla itham edilmiştir.
Patrikhane Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol dava kapsamında tutuklanmış, müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 17-25 Aralık sonrası yeniden yargılama süreci sonunda tahliye edilmiştir. Sevgi hanım, siyasi bir suçtan müebbet cezası alan ilk kadın olarak tarihe geçmiştir.
Sevgi Erenerol da, Ergenekon davasında kendi şahsının hedef alınmadığını, asıl hedef alınan ve tasfiye edilmek istenenin Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: “Asıl hedef ben değildim, Patrikhaneydi. Ben olmasam bir başka yakınım tutuklanacaktı. Sonuçta ben tutuklandım. Biz bir savaşın içindeydik. Bu savaşta ya Türkiye Cumhuriyeti varlığını sürdürecek, yahutta yok olup gidecekti."
Kumpas savcısı firari Zekeriya Öz’ün “Siz nasıl bir Hristiyansınız? Hz. İsa’dan çok Atatürk’ten bashediyorsunuz” sorusuna “Çünkü ben Papa Eftim’in torunuyum. Yani Mustafa Kemal’le birlikte bu vatanı onlara vermeyen kişinin torunuyum” diye cevap veren Sevgi Erenerol’un Ergenekon hakimlerine söylemiş olduğu şu sözler de, davanın perde arkasının anlaşılması açısından oldukça önemlidir:
BU OPERASYONLA TÜRK ORDUSUNA AÇILAN SAVAŞTA, TÜRK ORDUSUNUN GENEL KURMAY BAŞKANI SANIK SANDALYESİNDE OTURTULURKEN, ONUN YANINDA PAPA EFTİM’İN TORUNU SEVGİ’NİN OTURTULMASI BİR TESADÜF MÜDÜR? Asla!
Türk Ordusu nasıl ki Mustafa Kemal’in deyimiyle Türk birliğinin çelikleşmiş iradesiyse, Türk Ortodoks Patrikhanesi’de Mustafa Kemal düşüncesinin çelikleşmiş iradesidir. Tekrar ediyorum. Bugün bu salonda Genel Kurmay Başkanımızın yanında olmak benim için şereftir, namustur!”
Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, Türk Ortodoks Patrikhanesinin her alanda desteklenmesini zorunlu kılmaktadır. Güçlendirilmiş bir Türk Ortodoks Patrikhanesi dünyanın çeşitli yerlerindeki Hristiyan Türklere yönelik önemli faaliyetlere imza atacaktır.
...............................
Papa Eftim'i 1970'li yıllarda Kutsal İsyan adlı kitaptan tanıdım. Kendisi Türk ve vatansever hisseen herkesin hayranlık duyacağı kişidir. Nur icinde yatsın.
Bizlerinde hatası vardır bu konulara gerekli ilgiyi gösteremediği mız için...
Hayatını anlatan kitaptan okumalıyız.Şaşıracaksınız.Mübadelede Yunanistan'a gönderilmesi TBMM kararı ile engellenir.Ancak kardeşleri gönderilir...Onlar şimdi...