Türkiye yine olağanüstü gelişmelerle dolu bir haftayı geride bıraktı. Damat Albayrak’ın Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş, devlet teamüllerine son derece aykırı Instagram üzerinden istifası/affedilmesi, kardeşimiz Azerbaycan’ın askerî başarısını masada, zafere mi ulaştırdığı yoksa kayıplarla mı geçirdiği tartışmaları arasında gözden kaçan önemli gelişmeler oldu.
Türkiye’nin artık en büyük beka sorunu hâline gelen Suriyeli sığınmacılar ile ilgili 11-12 Kasım’da Birleşmiş Milletler’in de katılım sağladığı “Uluslararası Sığınmacıların Geri Dönüşü” konferansı yapıldı Suriyeli sığınmacıların sebep olduğu sorunlardan kurtulmak isteyen bütün ülkeler bu konferansa katıldı da bir tek Türkiye’den katılım olmadı. Hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hafta içinde sarf ettiği “Türkiye 9 milyon Suriyeliye hem kendi içinde hem de Suriye’de bakmaktadır” sözüne rağmen.
Sığınmacılar konusunda iktidar kadar muhalefet de başını kuma gömmüş durumda. Konferansı ne Türk kamuoyuna duyurdular, ne de aldıkları milyonlarca hazine yardımından minik bir bütçe ayırarak bu konferansa katılım için bir girişimde bulundular.
Türk kamuoyu bu konferansın varlığından Suriyeliler meselesinde önemli çalışmalarda bulunan İlay Aksoy’un şahsi çabası ile haberdar oldu.
9 Kasım’da Putin yönetimine yakınlığıyla bilinen Sputnik Türkiye’de yer alan bir haberde Putin’in “Suriye'de şiddetin belirgin şekilde azaldığı, barışçıl yaşam kurulmaya başlandığı ve BM himayesinde kapsayıcı siyasi süreç yürütüldüğü, Suriye'nin büyük bölümünde barışın sağlanmasının, sığınmacıların kitleler hâlinde dönmeleri için gereken koşulları oluşturduğu”na dair sözlerine yer verildi.
Türkiye’de geçici koruma kapsamına rağmen sığınmacı olarak bulunan Suriyelilere, ısrarla mülteci statüsü kazandırılmaya çalışılırken, Sputnik’in sığınmacı ifadesini kullanması ise çok dikkat çekiciydi.
Yine aynı haberde Putin’in Beşar Esad’a "Şu anda Suriye topraklarının büyük bölümünde barış, sükûnet sağlanmışken sığınmacıların kitleler hâlinde evlerine dönmeleri için güzel bir fırsat doğdu. Bu sürecin zorlama olmadan doğal bir şekilde ilerlemesi önem taşıyor. Her Suriyeli, siz sayın Devlet Başkanı ve Suriye yönetimi tarafından barışçıl bir yaşam kurmak için atılan adımlar da dâhil, ülkenizdeki durum hakkında güvenilir bilgiler edinerek kendi başına karar vermelidir" ifadelerini kullandığı belirtildi.
Türkiye’nin, yanlış ve devam eden hamasî dış politikaları sonucu Akdeniz’de ve güneyimizde ve şimdide kuzeydoğumuzda sınır komşumuz hâline gelen Rusya bile, sığınmacılar ülkelerine dönmeli gereken şartlar oluştu derken, Türkiye’nin idarecileri âdeta biz Suriyelileri yollamayacağız tavrında ısrar eden bir görüntü çiziyor. Suriye ile uzlaşmaktan ısrarla kaçınıyor ve Suriye’de Türkiye, neredeyse Türkiye’de yapmadığı altyapı ve sosyal yatırımları ile inanılmaz paralar harcıyor. Bunları da Türk milletinin bütçesinden karşılıyor.
Suriyelilerin uyumu...
Salgından dolayı uzaktan eğitimin zaruri bir hâl olduğu bu dönemde, eğitimde Suriyeli çocuklar meselesini neredeyse unutmuştuk. Adana Valisi, çok önemli ve kilit sözcükler olan “uyum ve entegrasyon” ile bize yeniden hatırlattı. Mesleki ve Teknik Eğitim Yoluyla Sosyal ve Ekonomik Uyum Projesi tanıtımında konuşan Vali Elban, “Suriyelilerin ülkemiz içerisindeki yaşama uyumları büyük önem arz ediyor. Bu proje, Türk ve Suriyeli gençlerin, istihdama daha rahat katılmalarını hedefliyor." diyerek kalıcılaştırılan Suriyelilerin eğitim, istihdam ve uyumunun öneminden bahsediyor. Türkiye’de resmî olarak kayıtlı Suriyelilerin %48’inin 0-18 yaş aralığında olduğu, sadece 0-14 yaş grubu çift dilli ortamda bulunan ve eğitime dâhil etmesi gereken 1 milyon 450 bin Suriyeli kitlesi var. Bu çift dilli çocuklara eğitimin hangi dilde, nasıl ulaştırıldığı ise başlı başına bir yazı konusu.
Yine geçtiğimiz hafta sosyal medyada iki önemli habere denk geldik. Sosyal medyada diyorum çünkü ana akım medyada bu haberleri göremiyoruz. İlki Hatay Valiliği’nin, Hassa ilçesi ile Suriye’ye bağlı Afrin kenti arasında bağlantı yolu ve köprü yapımı için ihaleye çıktığı idi. Ayrıca kamu kurumları sadece bu yıl Suriye’nin kentleri için milyonlarca liralık ihaleler düzenledi.
Sınır komşumuz hâline gelen Rusya’nın Suriye’nin fahri lideri olan Putin ise; sığınmacıların dönüşü, egemenlik, toprak bütünlüğü, bağımsızlık ve birliğin sağlanması vurgusunu yapıyor. Türkiye vakti geldiğinde, ki görünen o vakit pek yakın, milyonlarca lira yatırım yaptığı bu toprakları Suriye Devleti’ne bedelsiz bırakmak durumunda kalacak.
Suriye’deki politikalar sınırlarımız içinde bizi çok olumsuz etkiliyor. Ülkemizin demografik yapısını bozduğu gibi, özellikle, sınır boylarımızda asayiş konusunda da önemli problemler oluşturuyor.
Birkaç gün önce, sosyal medya olmasa haberimiz olmayacak bir olay yaşandı. Göçmen(insan) Kaçakçılığı ve 6136 SKM suçlarından sabıkalı bir Suriyeli sığınmacı, yanında kimliği de olmayan, iki Suriyeli ile jandarma kontrol noktasının bulunduğu yerden araçla geçerken tabanca gösterdikleri görüntüler paylaşıldı. Üstelik sadece tabancayı göstermekle kalmamış bir başka videoda da rastgele ateş ediyorlardı. Hatay Valiliği, iki Suriyelinin 20 gün önce sınır dışı edilmiş kişiler olduğunu açıkladı. Sanırsınız ki sınırımız yolgeçen hanı. 20 gün önce sınır dışı edilenler, Türkiye’ye tekrar gelip sokaklarımızda elinde silahla dolaşabiliyor. Üstüne üstlük “Bu tür görüntüler kasıtlı olarak birlik ve beraberliğimizi zedelemeye yönelik provokasyon içeren görüntülerdir" uyarısı da Sayın Vali’den geldi. Şaka gibiydi.
Türk milleti; Suriyelileri evlerine göndermek için, kendi çözümünü kendi bulmak zorunda olduğunu bir an önce kabul etmeye başlamalıdır.