Bugünkü yazımda sizlere Atatürk dönemindeki Ramazan bayramlarını anlatmaya çalışacağım. Hep beraber tarihin tozlu sayfalarında güzel ve sımsıcak bir yolculuğa çıkacağız.
1931 yılı Ramazan ayının gelişi, diğer yıllarda olduğu gibi ikindi vakti atılan top atışlarıyla duyurulmuştu. İstanbul’da Ramazan’a özel eğlenceler, tiyatrolar tertip edilmişti. Ramazan gecelerine mahsus olmak üzere boğaz iskelelerinden köprüye ek vapur seferleri düzenlenmişti. Her akşam köprüden saat başı hareket edecek bir vapur sırasıyla İstinye, Yeniköy, Kireçburnu, Büyükdere, Sarıyer, Yenimahalle ve Rumelikavağı’na uğradıktan sonra Anadolukavağı’na geçecekti. Bayram yaklaştığında İstanbul postanesinde yoğun bir telgraf ve mektup trafiği yaşanmıştı. Himaye-i Etfal cemiyetinin bastırdığı tebrik kartları postane gişelerinde on liradan satışa sunulmuştu. Postane gişeleri gece geç vakitlere kadar açık kalmış, birbirinin bayramını kutlamak isteyen halkın telgraf ve mektupları kabul edilmişti.[1] Ramazan ayı yine ikindi vakti atılan top atışlarıyla son bulmuş, Müslümanlar son iftarlarını yirmi pare top atışıyla karşılamışlardı. Ertesi sabah atılan ve bayramın geldiğini ilan eden 21 pare top atışıyla beraber sabah namazı kılındı. Üç gün boyunca bayramı hatırlatmak üzere beş vakit 21 pare top atılmaya devam edildi.
1932 yılının Ramazan atmosferini Cumhuriyet gazetesi şöyle anlatıyordu:
“Dün davul çalarken çocuklar şöyle bağırıyorlardı. “Ramazan geldi hoş geldi baklava tepsisi boş geldi!” Bugün ramazan. Eski an’aneden yadigar kalma bazı merasim gene Ramazanla beraber bizi karşılıyor. Şekerci dükkanlarını reçel kavanozları, bakkalların camekanlarını güllaçlar, fırınların tezgahlarını pideler ve simitler süslüyor. Şehzadebaşı’nda bazı gazinolarda ve çayhanelerde yapılan hazırlıklar bitti. Minareler donanıyor, toplar atılıyor. (…) şu satırları yazdığımız sırada sokakta davullar olanca şiddet ile çalınıyorlar ve çocuklar “Ramazan geldi hoş geldi baklava tepsisi boş geldi” diye bağırıyorlar.”[2]
Bahsedilen bu hazırlıklarla Ramazan’a giren İstanbullular, Türkçe Kur’an tilavetini dinlemek için önce Yerebatan Camii’ne, Kadir Gecesi’de ise Ayasofya Camii’ne akın etmişlerdi. Yerebatan Camii’ne yaklaşık kırk bin kişi gelmiş, yalnız cami değil cami önündeki cadde de cemaatle dolup taşmıştı. Kadir Gecesine katılan kişi sayısı daha fazlaydı. Neredeyse yetmiş bin kişi Kadir Gecesi’ni Ayasofya’ya da geçirmişti. Barış içinde geçen Ramazan’ın tadı elbette bambaşkaydı, zira on yıl önce şehir İngiliz süngüsü altındaydı.
1933 yılının Ramazan ayında her yıl olduğu gibi minareler ışıklandırılmıştı. Beyazıd Camii’nde Ramazan’a özel bir sergi açılmıştı.[3] 23 Ocak’a denk gelen Kadir Gecesi camilerde coşkuyla kutlanmıştı. Cumhuriyet gazetesi, Kadir Gecesi dolayısıyla Ayasofya başta olmak üzere Süleymaniye, Sultanahmet, Beyazıt ve Fatih camileri dahil bütün camilerde dini organizasyonlar yapıldığını, seçkin hafızlar tarafından Kur’an okunduğunu, tevhit ve tekbirler getirildiğini, bu mübarek gece şerefine sabaha kadar açık tutulan camilerin cemaatle tıklım tıklım dolduğunu yazıyordu.[4] Milliyet gazetesi yaptığı haberde, her sene alışılageldiği üzere bu sene de Ayasofya’da yoğun bir kalabalıkla dini tören yapıldığını ve şehrin en güzel müezzinleri tarafından mevlid okunduğunu aktarmıştı.[5]
1935 yılında Ramazan ayının gelişini Cumhuriyet gazetesi şu sözlerle duyurmuştu:
“Bugün Ramazan’ın birinci günüdür. Dün gerek camilerde ve gerekse Müftülükte hazırlıklar yapılmış ve toplar atılmak suretiyle Ramazan’ın geldiği halka haber verilmiştir. Her yıl Beyazıt camisinin avlusunda kurulan ve öteberi satan sergiler dünden itibaren gene kurulmağa başlanmıştır. Ramazan münasebetile fırınlar Ramazan pidesi çıkarmağa başlayacaklardır. Güzel havalarda minarelerde mahyalar kurulacaktır.”[6]
Ramazan Bayramı hazırlıklarını anlatan ve hayırsever cemiyetlerin fakir çocuklara kıyafet dağıttığını ifade eden Milliyet, bayram kalabalığı nedeniyle tren seferlerinin gecikmeli yapılacağı bilgisini aktarırken,[7] Cumhuriyet ise Ramazan Bayramının ay sonuna denk gelmesine rağmen herkesin, üst baş düzmekten, ufak tefek hediye almaktan geri kalmadığını bildiriyordu.
1938 yılı Ramazan ayının geldiği Cumhuriyet Gazetesinde “Bugün Ramazan’ın biridir. İstanbul Müftülüğü bu münasebetle camilere vaizler tayin etmiştir. Bu vaizler bilhassa milli işlerimize ve hayırlı müesseselerimize karşı olan vatan borçlarını telkin edecekler gece camilere kurulacak mahyalarda gene aynı fikirleri ihtiva eden vecizeler yazılacaktır. Ramazan dün öğleden sonra top atılmak suretiyle ilan edilmiştir.” şeklinde duyurulmuştu.[8] Ramazan Bayramı, Atatürk’ün vefatından hemen sonrasına dek geldiği için matem içinde geçmiş, Cumhuriyet gazetesi 1938’un Ramazan Bayramı’nı “Yaslı ve Kara Bayram” şeklinde duyurmuştu.[9]
Toparlayacak olursak, Atatürk döneminde Ramazan ayının gelişinin top atışları eşliğinde coşkuyla ilan edildiğini, minarelerin aydınlatıldığını, çeşitli sergilerin kurulduğunu ve bu mübarek aya özel iftar sonrası etkinlikleri organize edildiğini söyleyebiliriz. Bayram öncesi kurulan giysi ve şeker tezgahları, sokaklarda yaşanan bayram hareketliliği günümüzdekiyle birebir örtüşmektedir. Dönemin basınının Ramazan ayı ve dini bayramlarla ilgili haberleri özgürce yazabildiği gözlenmektedir. Özellikle rejimin yarı resmi yayın organı diyebileceğimiz Cumhuriyet gazetesinin Ramazan ayının gelişini bir gün önceden okurlarına duyurması, mübarek ay boyunca imsakiye yayınlaması, hediye çekleri vermesi, Atatürk’ün Ramazan ayıyla ve dini bayramların kutlanmasıyla herhangi bir problemi olmadığını ispat etmektedir.
Hazırlamakta olduğum yeni kitabımdan aktardığım bu küçük bölüm, sizlere birer bayram hediyesi olsun. Bayramınız kutlu olsun!
Kaynakça:
[1] Cumhuriyet, 20 Ocak 1931.
[2] Cumhuriyet, 9 Aralık 1932.
[3] Cumhuriyet, 19 Aralık 1933.
[4] Cumhuriyet, 24 Ocak 1933.
[5] Milliyet, 24 Ocak 1933.
[6] Cumhuriyet, 27 Kasım 1935
[7] Milliyet, 5 Ocak 1935.
[8] Cumhuriyet, 25 Ekim 1938.
[9] Cumhuriyet, 23 Kasım 1938.