Dünden beri Atatürk ve cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu’nun adının Konya Büyükşehir Belediyesince Konya’da bir sokak veya caddeye verileceği haberinin doğruluğunu araştırıyorum. Konuyla ilgili açıklama yapan İyi Parti Konya İl Başkanı Gökhan Tozoğlu’na ulaşıp meselenin aslının ne olduğunu sordum. Gökhan Bey, Konya’nın yerel basınında bu yönde bir haber çıktığını ve hiçbir yetkili tarafından henüz yalanlanmadığını, kendisinin de haberi okur okumaz bir tepki mesajı yayınladığını ifade etti.
Bugünkü yazımda sizlere Konya Büyükşehir Belediyesince (Henüz yalanmadığını göz önünde tutarak) adının sokak ve caddelere verilmesi düşünülen Mısıroğlu hakkında bilgi vermek istiyorum.
Rıza Nur’dan Kadir Mısıroğlu’na…
Atatürk’e ve mübarek annesi Zübeyde Hanım’a atılan iftiraların ana kaynağı Dr. Rıza Nur’un hezeyanlarla dolu ve kimin kaleminden çıktığı tam belli olmayan hatıratıdır.
Rıza Nur dönemin Sinop mebusudur. Aynı zamanda İsmet İnönü ile birlikte Lozan Konferansı’nda ülkemizi temsil etmiş, Türkiye’nin ilk Eğitim Bakanı olmuş ve daha sonra Sağlık Bakanlığı yapmış önemli bir şahsiyettir. Ancak günümüzde bu hizmetlerinden çok kendisinin yazdığı ileri sürülen Lozan ve Cumhuriyet dönemine ait hatıralarıyla gündeme gelmektedir. Ne yazık ki yaptığı hizmetler yazdığı hatıraların gölgesinde kalmış, Atatürk ve dönemin ileri gelenleri hakkında attığı iftiralar kendi itibarına leke düşürmüştür.
Evet, hatırat hezeyanlarla doludur. Çünkü Rıza Nur, hatıralarını son derece bunalımlı ve akli dengesinin gidip geldiği bir dönemde kaleme almıştır.
Hatıratın kimin kaleminden çıktığı tam olarak belli değildir çünkü Atatürk’e ve annesi Zübeyde Hanım’a attığı iftiralar hatıratın el yazması nüshasına sonradan ve küçük notlar halinde işlenmiştir. Bu notları kimin eklediği belli değildir. Bu meselenin tüm detaylarını kısa zaman içinde piyasaya çıkacak olan yeni kitabımda sizlere anlatacağım.
Gelelim bu hatıratın yayınlanma serüvenine…
Rıza Nur Hatıratı gibi çok önemli bir tarihi belgenin mikrofilmleri nasıl oluyorsa İngiltere British Museum’dan çıkıp ve yayınlanmak üzere İstanbul’a kadar geliyor. İstanbul’da kime teslim ediliyor dersiniz? Kadir Mısıroğlu’na. Şaşırdığınızı biliyorum. Mısıroğlu, hatıratın kendisine verilmesiyle ilgili “Cağaloğlu’na yerleştim. Burada diğer eserlerimi telif ederken elime Rıza Nur’un British Museum’a koyduğu hatıralarının mikrofilmi geçti. O’nu hayâli “Altındağ Yayınevi” adıyla yayınladım.” diyor. Bu kadar önemli bir belge İngiltere’den çıkmış, pek çok ülkenin gümrüğünden geçerek Türkiye’ye kadar gelmiş ve başka kimse kalmamış gibi Kadir Mısıroğlu’nun eline geçmiş. O da yayınlayıvermiş!
Rıza Nur hatıratı, 1967 yılında Kadir Mısıroğlu tarafından Dursun Satılmışoğlu adına kurulan Altındağ Yayınevi’nde basılarak yayınlandı. Satılmışoğlu, Kadir Mısıroğlu’nun cebine harçlık koyduğu, vefa Talebe Yurdu’nda yatıp kalkan ve parası bittiği için bir süre ücretsiz yatırılan biriydi. Altındağ Yayınevi onun adına ve sahte bir adresle kurulmuştu. Hatıratın ilk iki cildi yayınlandıktan sonra 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun uyarınca İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 968/38 sayılı kararıyla toplatıldı ve dağıtımı yasaklandı. Hatıratın üçüncü cildine, Dursun Satılmışoğlu adına bir takdim yazısı yazılarak hatıratın sırf tarihe hizmet (!) maksadıyla yayınlandığı belirtildi.[1]
1970 yılında Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” adlı kitabının genişletilmiş ikinci baskısını yayınladı. Bu kitap da 5816 sayılı kanun uyarınca toplatıldı. Mısıroğlu yine 1970’te, Millî Türk Talebe Birliği’nde verdiği konferansta Harf Devrimi aleyhinde sözler sarf ettiği için 7 yıl hapis cezası aldı. Eskişehir ve İstanbul’da hapis yattı. Beklediği genel af kararı gecikince rapor almak için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Servisinden bir rapor aldı ve tahliye edildi. Üç ay sonra genel affın çıkmasıyla tamamen serbest kalan Mısıroğlu, siyasete atıldı.1977’de Millî Selamet Partisi’nden Trabzon milletvekili adayı oldu ancak seçimi kaybetti. Bir yıl sonra partinin Genel İdare Kurulu’na seçildi. 12 Eylül 1980 darbesiyle parti yöneticileri tutuklanırken, Mısıroğlu yurtdışına kaçtı. İngiltere’ye sığınan Mısıroğlu, yurt dışı serüvenini şöyle anlatıyordu:
“(...) Bu vazifedeyken 12 Eylül 1980 İhtilâli oldu ve 13 Ekim 1980 tarihinde bütün merkez Umûmî Heyeti hakkında tevkif kararı verildi. Bunun üzerine hakkımda daha evvel açılmış olan davaların, MSP davasıyla birleşmesinden doğacak psikolojik ağırlıktan kurtulmak isteyen bazı arkadaşlarımızın ısrarı sebebiyle yurtdışına çıktım, Almanya’da ikâmet hakkım olduğundan Frankfurt’a yerleştim. Böylece vatan-ı azizimden ayrıldığım zaman, arkada otuzdan fazla ağır cezalık dava bırakmış durumdaydım. Bilâhere çoluk çocuğumu yanıma getirttim. Almanların benden gayrısına oturma müsadesi vermemesi üzerine, hep birlikte İngiltere’ye geçtik. Gurbete hazır değildim. Mâlî imkânlarım mahduddu. Bu sebeple gâyet sıkıntılı bir gurbet çilesi içinde boğuşurken 1983 yılı başlarında gazete, radyo ve televizyon anonslarıyla yurda dönmeye dâvet olundum. Dâvete icabet etmediğimden bilâhere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından tard edildim. Bu sebeple İngiltere’den siyasî iltica hakkı istedim. Bunun için 7 Eylül 1983 tarih ve 18158 numaralı kararın yayınlandığı Resmî Gazeteyi göstermem kâfî geldi. Daha sonra ecdattan kalma gayri menkullerim hazinece haraç mezat sattırıldı. Bu yetmiyormuş gibi 1984 yılında da kitap depomuz yaktırılarak iktisaden çökertilmem için elden geleni yaptılar. Çoluk çocuğumla Londra’da oturmaktayken geçimimi sağlayacak bir iş kuramadığımdan bir buçuk yıl sonra iş ve geçim mecburiyeti beni tekrar Almanya’ya dönmeye zorladı. Böylece gurbet içinde gurbet denilebilecek bir çile çemberi içinde günlerimi geçirmek kaderimin garip bir cilvesi olmuştur. 1991 yılında çıkarılan Terör Kanunu ile Türk Ceza Kanunundan mâhud 163.madde çıkarılınca aziz vatana avdet edebildim.”[2]
Atatürk’e ve annesi Zübeyde Hanım’a atılan iftiraların ana kaynağı olan Rıza Nur hatıratını Türkiye’de ilk defa basıp yayılmasına neden olan, Atatürk ve devrimlere ettiği hakaret yüzünden hapis yatan Mısıroğlu son yıllar da söylemlerini iyice sertleştirmişti.
Kurtuluş Savaşı’nda “Keşke Yunan kazansaydı” çıkışıyla tepki çeken Mısıroğlu, bir konuşmasında Atatürk heykellerini kastederek “heykellerinin köpek leşi gibi sürüklendiğini göreceksiniz” demişti. Mısıroğlu bir başka konuşmasında “Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) taraftarım. Burada Amerika bir menfaat elde edecekmiş, etmeyecekse bana niye yardım etsin zaten” ifadeleriyle BOP’a ve ABD’ye destek verirken devamında da şöyle diyordu:
“Amerika’nın ihtiyacı petrole, benim de ihtiyacım tarihi müesseselerime dönmeye. Bu menfaati mükavelinde bana yardımcı oluyorsa ‘Allah razı olsun’ derim. Ya Amerika’nın desteğiyle gelen, Amerika’nın kuklası bir halife gelse, gelsin de kim gelirse gelsin. Hilafeti geri getirelim. Bunun ispatı nedir, bu iş için Clinton zamanında çalışan heyetten bana da teklif geldi; ‘Bu iş nasıl gerçekleşir.’ Ben durup dururken bu raporu yazmadım ya…”[3]
Mısıroğlu resmi twıtter hesabından “Vasiyetimdir; M.Kemâl’e zerre muhabbeti olan cenâzeme gelmesin!” diyecek kadar da Atatürk düşmanıydı.
Bu şahsın adını yaşatmak isteyenlere açıkça soruyorum.
Devletimizin kurtarıcısı ve kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e zerre kadar muhabbetiniz yok mu?
KAYNAKÇA
[1] Cihan Oktay, “Doktor Rıza Nur ve Hatıratı Üzerine Değerlendirmeler I-II-III”, Düşünce ve Tarih
[2] http://kadirmisiroglu.com/tercemei-hal.html
[3] https://odatv4.com/ataturke-hakaret-eden-kadir-misiroglu-neden-amerikancilik-yaptigini-anlatiyor-15111827.html
Ben eminim ki, Rabbim şimdi fesli Kadir Mısıroğlu'nu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Paşamızın karşısına çıkarmıştır ne dersiniz? Ha ha ha ha ha ha... Gittiği yerde orada kimin derecesi daha yüksek görmüştür sanırım...