Kadınların dindeki rolüne odaklanan tartışmalar, tarihten gelen ilginç bir hikâyeyi akıllara getiriyor: 7. yüzyılda, Hazreti Muhammed'in vefatından hemen sonra yaşanan ve İslam tarihindeki ilk ve tek "sahte kadın peygamber” olan Secah meselesi.
İslam tarihinde birçok kadın evliya bulunmasına rağmen, peygamberler yalnızca erkeklerden gelmiştir. Ancak Secah, İslam tarihinin 1425 yıllık serüvenindeki ilk ve tek sahte kadın peygamberdir.
Secah'ın hikayesi, Hazreti Muhammed'in vefatından sonra Arap yarımadasındaki kabileler arasında meydana gelen siyasi güç mücadelesiyle başlar. Bu dönemde birçok sahte peygamber ortaya çıkmış ve bu iddialar, ilk Halife Ebubekir tarafından güçlü askeri önlemlerle bastırılabilmiştir.
Peygamberlik iddiasında bulunanların başında Tuleyha ve Müseyleme gelir. Müseyleme, peygamberin hastalandığını öğrendiği Hazreti Muhammed'e mektup göndererek "Allah, peygamberlikte beni sana ortak kıldı" şeklinde bir mektup göndermiş ve dünyayı aralarında paylaşma teklifinde bulunmuştur. Hazreti Muhammed'in bu gelen mektuba cevabıyla Müseyleme, (el-Kezzâb) "Yalancı Müseyleme" olarak İslam tarihine geçmiştir.
Peygamberin ölümünden sonra başlayan sahte peygamberlik iddiaları, İslam Devleti'ni etkileyen çeşitli ayaklanmalara yol açmıştır. Bu dönemde Temim kabilesi, kabile liderleri arasında Halife Ebubekir'i kabul etme konusunda kararsızlık yaşanmıştır.
İşte tam bu sırada, o dönemde henüz Hristiyan bir kadın olan Secah, peygamberlik iddiasında bulunarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Kadınların neden peygamber olamayacağını sorgulayarak, kendisini bir peygamber olarak ilan etti ve dört bin kişilik bir takipçi kitlesiyle Medine'ye yürümeye başladı. Secah, Temim kabilesinin liderleriyle iletişime geçerek onlara destek sözü vermişti. Ancak işler daha da tuhaf bir hal aldı. Secah, Yemame bölgesi taraflarında daha önce peygamberlik iddiasında bulunan Müseyleme ile karşılaşmış ve her iki sahte peygamber evlenmeye karar vermişti!
Bu karmaşık dönemde, Halife Ebubekir, ayaklanmaları bastırmak için güçlü bir ordu gönderdi. Kabilenin liderleri pişmanlık duyarak zekatlarını gönderdiler, ancak Halid bin Velid daha sert önlemler alarak kabilenin liderlerini hapsettirme kararı almıştı. Bu kararının arkasından nasıl olduysa, bir hata sonucu(?) hapisteki liderlerin tamamı öldürüldü ve daha sonra Halid bin Velid, Malik bin Nüveyre'nin dul kalan karısını nikahlandırdı.
Bu evlilik, çeşitli spekülasyonlara yol açtı ve hatta Halife Ebubekir'in yakın çevresinde "skandal" olarak değerlendirildi. Ancak Halife, Halid bin Velid'in görevden alınmasını reddetti ve isyancıları temizlemeye devam etmesini istedi.
Sonunda Halid bin Velid'in ordusu, Müseyleme ve Secah'a bağlı isyancılarla karşı karşıya geldi ve kanlı bir çatışma yaşandı. Müseyleme savaş alanında öldürülürken, Halid nedeniyle Secah'a dokunulmadı. Sahte kadın peygamber Secah, İslam'ı kabul ettiğini söyledi ve tövbe ettirilerek serbest bırakıldı.
(Müseylime'nin Yemame Savaşı'nda Vahşi bin Harb tarafından öldürülme sahnesi. Balami, Tarıkname 14. yy)
Tüm bu yaşanan olayların ardından Arap Yarımadası'ndan ayrılarak Irak'ın güneyine yerleştiği iddia edilen Secah hakkında daha sonra hayatının sonuna kadar iyi bir Müslüman olarak yaşadığı rivayet edilse de; Hz. Muhammed’in ölümünden hemen sonra başlayan bu sahte peygamber hikayesinden sonra Arap Yarımadası’nda ve kültüründe kadın bir daha asla yetkilendirilebileceği bir göreve getirilmemişti! Secah'ın hikayesi, İslam tarihinde nadir bilinen bir anekdot olmasına rağmen, kadınların dindeki rolünün tartışılmasında bugün dahi ilginç bir perspektif sunmaktadır.