Kıbrıs'ın tarihi ve siyasi gerçekleri, üzerinde düşünmeye değer önemli konuları barındırıyor. Ada, geçmişi boyunca birçok farklı hükümet ve egemenlik altında kalmış bir bölge olarak dikkat çekmesinin yanı sıra Akdeniz’deki konumuyla da tüm ihtişamı ile güncel bir mesele halinde kalmaya devam ediyor. Geçmişi bilmek, geleceği daha iyi kurgulamak için bulunmaz bir nimettir. Gelin bugünkü köşe yazımızda, Kıbrıs'ın tarihini ve günümüzdeki durumunu ele alalım.
Kıbrıs, 1571 senesinde II. Selim döneminde Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildi ve Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1878 Berlin Kongresi ile Britanya'ya geçti. Bu geçiş, Britanya'nın Akdeniz'deki stratejik önemini artırmayı hedefliyordu. Ancak Britanya, adada ciddi altyapı ve ekonomik yatırımlar yapmadı ve liman gibi önemli projeleri gerçekleştirmedi.
Kıbrıs'ta yerel Türk nüfusu eğitim ve istihdam imkanlarına kavuşturmak yerine, sınırlı eğitim kaynakları ve öğretmenlerle yetinmek zorunda kaldı. Bu, ada halkının eğitim düzeyini ve iş olanaklarını önemli ölçüde sınırladı. Ancak, 1960'ların başından beri Kıbrıs Rumları, Türk toplumunun yaşam şartlarını ciddi ölçüde tehdit eder hale gelmeye başladı ve bu durum iki toplum arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden oldu.
Bugünkü Kıbrıs’ın Türk politikacıları, genellikle Britanya'da veya Türkiye'deki üniversitelerde eğitim almış ve bu eğitimle dünya siyasetini ve stratejisini anlamış kişilerdir. Ancak, bu politikacılar, Kıbrıs'ın gerçek toplumsal dinamiklerini ve yerel halkın duygularını anlamak konusunda eksik olabilirler.
Kıbrıs'taki nüfus değişikliği, yerleşen kişilerin niteliğine bağlı olarak olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabilir. Özellikle sayıları 10-15 bini bulan Bulgaristan Türkü, ada halkıyla iyi ilişkiler kurmuş ve ekonomik ve sosyal olarak katkıda bulunmuş gibi görünüyor. Kıbrıs'ın elden çıkarılması, siyasi ve stratejik nedenlerle karmaşık bir konudur. Avrupa Birliği'nin bu bölge üzerindeki etkisi ve Britanya'nın adada askeri üsler kurma niyetleri, Kıbrıs'ın geleceğini etkileyen faktörler arasında yer alıyor.
Son olarak, Kıbrıs Türklerinin kimlikleri tarihi kayıtlarla ve belgelerle doğrulandığı bir gerçektir. Bu kimlik, Kıbrıs halkının Osmanlı İmparatorluğu'nun bıraktığı ciddi bir nüfus olduğu gerçeğiyle uyumlu bir şekilde mevcuttur. Bu Kıbrıs Türkleri’nin, Akdeniz’in Toroslu Türkmenleri oldukları sağlam biçimde vesikalarla, belgelerle onaylıdır. Birilerinin zikrettiği gibi Fenikelilik ve Venediklilik gibi kimlik arayışları son derece yanlıştır. Kıbrıs halkı, imparatorluğun bize miras bıraktığı, korumak zorunda olduğumuz azınlığımızdır.
Kıbrıs konusu, karmaşıklığı ve tarihsel derinliği ile dikkat çeken bir meseledir. Adanın geçmişi, farklı medeniyetlerin izlerini taşırken, bugün siyasi ve stratejik faktörler, Kıbrıs'ın geleceğini şekillendirmeye devam etmektedir.
Emre YÜKSELEN