Atatürk'süz Türk tarihi ele almanın doğru bir strateji olacağı birilerine fısıldanmış gibi gözüküyor. Atatürk’e saldırmak yerine, alternatifler yaratarak Ata’nın başarılarını gölgede bırakmak, onu Türk tarihinin herhangi bir komutanı gibi gösterip sindire sindire unutturmak...
Çanakkale zaferinin Atatürk’le ilgisi var? Onu yeşil sarıklı evliyaların yardımıyla Türk milleti kazandı.
19 Mayıs kutlamakta neyin nesi? On gün bekleyin bakalım, hem havalar da ısınsın biraz, 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethini kutlarsınız.
Büyük Taarruz’un en büyük talihsizliği 26 Ağustos’ta başlamış olması. Ah be Mustafa Kemal Paşa… Bilmez misin 26 Ağustos’ta Malazgirt Zaferi kazanıldı!
Ya bir gün daha bekletseydin orduyu, ya da erken kaldırsaydın taarruza…
***
Annesine “çay ziyafetine gidiyorum” diyerek evden çıkıp cepheye gitmişti Mustafa Kemal Paşa.
Taarruz kararı kesinleşmişti. Hazırlıklar gizli yapılmalıydı. Bu yüzden ordu geceleri ilerleyecek, gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinlenerek vakit geçirecekti.
24 Ağustos’ta karargahlar Akşehir’den Şuhut’a taşındı. 25 Ağustos sabahı da Şuhut’tan savaşın yönetildiği Kocatepe’nin güneybatısındaki çadırlı ordugâha nakledildi.
25 Ağustos günü taarruz hazırlıkları ile geçti. Afyon güneyinden itibaren Kaleciksivrisi, Tınaztepe ile Kırcaaslan, Çiğiltepe düşman tarafından tutulmuştu. 26 Ağustos sabahı ileri hatlarımız düşman mevzilerine 400 metreye kadar yanaştılar.
Saat 05.00’te başlayan 05.30’da şiddetini artıran topçu ateşi himayesindeki birliklerimiz düşman mevzilerine taarruza başladı. Düşmanın ele geçirilmez denen mevzileri altüst oluyordu. Bir an içinde her taraf ateş ve duman içinde kalmıştı.
Ateş gittikçe şiddetleniyor; kahvaltı bile yapmayan Mustafa Kemal Paşa, uzak tepelerde Türk ordusunun taarruz edişini izliyordu. Morali düzelmişti. Seslendi:
-Şimdi kahvaltıyı getirin.
Uğradıkları baskın taarruzuyla şaşkınlık geçiren Yunanlılar, ancak taarruz başladıktan yarım saat sonra 1. ve 4. kolordu cephelerine yönelttikleri zayıf bir topçu ateşiyle karşılıkta bulunabildiler. Saat 10.00’a doğru, Süvari Kolordumuz dağları aşmış durumdaydı.
Hakimiyet-i Milliye gazetesi savaşı günü gününe takip ediyor, endişe içindeki Ankara halkını teskin etmeye çalışıyordu.
Gazete, 27 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz'u şu başlıkla duyurdu:
"Dün sabahtan itibaren bütün cephelerde kahraman ordumuz cani düşmanla çarpışmaya başladı"
Mustafa Kemal Paşa 28 Ağustos'ta Ankara'ya şunları yazdı:
Validem Hanımefendi ve Fikriye Hanım’a Afyonkarahisar’ı aldık.Bu nedenle daha birkaç gün buralarda kalmak lâzım gelecektir.Siz müsterih olunuz! İnşallah duanız berekâtıyla bütün memleketimizi düşmandan kurtarmak nasip olacaktır.
Aynı gece Afyon belediye binasında İsmet ve Fevzi paşalarla birlikte harp vaziyetini gözden geçirdi: “Üçümüz vaziyeti bir defa daha gözden geçirdik ve kesinlikle anladık ki, Türkün hakikî kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır.”
30 Ağustos’ta düşman tamamen çembere alındı ve imha harekatı başladı. 31 Ağustos sabahı Yunan Ordusunun büyük bir kısmı imha edilmiş, birçok Yunan askeri esir alınmış, bir çoğu da İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı.
Atatürk'ten “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” emrini alan askerlerimiz 1 Eylül 1921’den itibaren düşmanı takibe başladılar. 1 Eylül 1922’de Yunan Başku-mandanı Trikopis ve beraberindeki 7000 Yunan askeri Uşak yakınlarında Çalköy’de yakalanarak esir edildi.
Takip insanüstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de vahşice katledildiğini görmekteydi.
Bu nedenle Türk piyadeleri, süvarilerle 9 Eylül 1922’de İzmir’e grmişlerdi.
Takipte kat edilen mesafe yaklaşık 450 kilometreydi. Bu, muharebe ederek her gün üst üste ortalama 50 kilometre ilerlendiğini ifade ediyordu.
14 Ağustos’tan beri her gün yürüyüş yapmış ve aralıksız 5 gün muharebe etmiş olan yaya birlikler için, bunun gerçekleştirilmesinin izahı oldukça güçtür. Bu yüzden hiç kimse, hiç bir zaferi Büyük Taarruz’a karşı servis etmeye kalkmasın. Büyük Taarruz’dan daha önemli zaferlerimiz var demesin. Buna izin vermeyiz.
Siz vatansever tarihçiler, çok çalışmalısınız. Konferans, seminer vb. etkinliklerle millete şu yazdığınız makaledeki doğruları anlatmalısınız. İşiniz/işimiz çok zor. Fesligiller familyası yalan yanlış sözlerle on yıllardır milleti zehirlediler maalesef.
Kakemine sağlık