Kaybetmekten korkan, dünyaya bedel insanlarız.
Kaybetme korkusuyla, sevdiklerine ve yakınlarına kaybettiren insanlarız.
Kaybetme korkusuyla insan canına zarar verenler acizler de vardır; Kazanmayı beceremeyenlerin acizliğidir bu.
Hiç bir zaman sevdiğine sevdiğini söyleyemeyen, kaybetmek korkusuyla vahşileşen zavallıların hikayeleridir bunlar.
***
Ülkede herkesin bir davası var.. 'Sol'un, 'Sağ'ın, İslami kesimin...
Dava derler, sevdiklerine bacım derler. Sonra da Ümit Besen'den “Nikah Masası”nı dinlerler. Dinlerler ama...
Ne kadar acı bir şeydir; sevdiğini söyleyemeyen, aşktan bahsedemeyen, korkak bireylerin kendilerine ve çevrelerine yaşattıkları.
Sanat ve sanatçılarımız ile gönül kapılarımız açılması gerekirken. Ne bir film setinde, ne bir dizinin senaryosunda ne de bir şiirin dörtlüğünde...!
Sanatçılarımız da tarif edemedi; insan olmayı ve insan olmanın gereğini hisssiyatlarını. Tüm çıplaklığı ile sanatın ve felsefenin icra edilemediği toplumda sonuç; Hep birlikte mutsuzuz...!
Ne kadar zor bulmacalar ile sanat icra edildi bu topraklarda;
Aşkı, sevgiyi erkeklerin bakışlarında kadınların gülüşlerinde aramak gibi ...!
Sonuç......
İşte hepimiz mutsusuz...!
Özgürlükler adına istediklerimizi bir düşünün, aslında hepimizi biz yapan, bir yapan değerleri kaybetmedik mi?
Duygularımızın tasarım ve güzelliğini dışa vurumda, estetikten yoksunuz. Çünkü sanattan ve sanatçıdan yoksunuz...! Dolayısıyla Hepimiz mutsuzuz... Bizleri sanattan uzaklaştıran, kendi çıkarıyla sadece ekonomi düşünen sanatçı dostlarımız.
Nasıl bir ruh halidir ki;
Reisler de sever, hem nasıl sever, sevdasını anlatamaz ki. Memleket derdi ile yanar yüreği, söyleyemez dillendiremez ki duygularını....
Bu sözlerin melodileriyle yetişen nesil nasıl sevsin yeşili börtü böceği canlıyı. Nasıl ifade etsin duygularını... Sonrası...
Hepimiz mutsuzuz...!
Peki ne dersiniz şu sözlere;
“Sana ben şiirler sözler büyüttüm
Sana ben baharlar yazlar büyüttüm
Sana ben hummalı gizler büyüttüm
Söyleyemedim.”
Söyleyememek, anlatamamak üzerine bir sanat, sonrası;
Hepimiz mutsusuz...!
Bizler ki binlerce yıllık medeniyetin beşiği Anadolu’da öyle efsaneler ile yoğrulmuşken Ferhat ile Şirin... Sarıkız'ın Kazdağları'ndaki hikayesiyle büyümüşken bu gün ayağımıza prangalar vuranlar ve hepimizin mutsuz olmasına sebeb olan sanatımız ve icra edenler tek derdiniz kendi mahallenizden beslenmek mi?
Hepimiz mutsuzuz...!
Bir de bakın Morgan Fremen’in baş rol oynadığı film “Esaretin Bedeli”nde Andy isimli karakter cezaevinde kendisi dahil tüm mahkumlara 30 saniye de olsa Mozart’ı dinletir. Ve ardından 2 hafta hücre hapsi. Hücre cezasının ardından, mahkum arkadaşlarına anlattıklarına bir bakın;
Hücre cezam çok güzel geçti, çünkü Mozart bana eşlik etti. Mozart’ın parçası benimleydi. Kalbimdeydi, müziğin güzelliği budur işte. Kimse onu sizden alamaz. Özgürlük bu işte onu kimse sizden alamaz.
En güzeli de 30 saniye Mozart dinleyen tüm mahkumlar kendilerini Özgür hissetmişler ve hepsi çok mutluydular..!
***
Biz korkarız neden mi? Biz mutsusuz neden mi?
Bizleri biz yapanları, özgürlükler adına terk ettik. Farkında değildik ki aslında gerçek özgürlüklerimizi kaybettiğimizin...
Medeniyetin beşiğinde sanat ve sanatçımızla felsefe ve felsefecilerimizle siyaset ve siyasetçilerimizle uygar insanlara yakışır cesurca davranış ve tutumu niye gerçekleştiremedik.
Eğitim deriz eğitimsizlik deriz. İyi de eğitim demek terbiye demek. Eğitimsisiz demek yerine cesurca neden terbiyesisiz diyemiyoruz.
Çünkü; Terbiyesiziz.
Kalemine sağlık hocam günümüz insanını çok güzel anlatmışsınız.