Azerbaycan topraklarının kurtarılması sebebiyle gerçekleştirilen zafer törenlerini izledik.
Mükemmel tabloda, anlatılmaz duygu ve hissiyatlar ile gözlerimizden yaşlar süzülürken 30 Ağustos Zafer ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarında göremediğimiz komandolarımızla gurur duyduk. Törenlerde Türk ve Azerbaycan bayraklarını yan yana görmenin gururunu yaşarken, 2009'da Bursa'da oynanan Türkiye-Ermenistan futbol maçında stadyuma alınmayan ve bir kısmı çöpe atılan Azerbaycan bayrakları beynimde çınladı.
Bildiğim ve anladığım bu hamaset; meşreplerine göre "dava adamları"nın bu kadar bol olduğu, ortak ülkü yolunda yolculuk yapamayan, ülkemin güzel insanlarından “dava adamıyım” sesleri ile özetlendi.
"Dava adamıyım" ifadesinin ağırlığı ile yaşayan bir kardeşimizle yaptığım mülakat çok manidardı.
Tam bunları düşünürken, törenlerle alakalı Azerbaycan ve Türk bayraklarınını olduğu bir paylaşıma denk geldim. Fotoğrafın altındaki yorumda ise aynen şu ifadeler yazıyordu:
“CHP ve HDP liler birde can ortakları İP’çiler kahrolmuştur. Sizi candan kutluyorum. İte köpeğe meydanı boş bırakmayın.”
Yorumu yazan "dava adamını" aradım ve sordum.
— Meydanlarda ki it ve köpeklerden kastınız kimler ve nedir?
— Ben sizi veya başka bir kimseyi kast etmedim. Ben “DAVA ADAMIYIM.”
Açıklamasında özrü kabahatinden büyük. Ama herkese ispatlaması dava adamı olduğunu!
"Sizin davanız nedir" diye sormak muzurluğum sonrası aldığım cevap daha da vahimdi:
"Bizim davamız Nizam-ı Alem" demez mi?
Kendisine yalın anlayacağı bir sadelikle sordum:
— "Siz millete it, köpek diyerek aleme nasıl nizam vereceksiniz?"
Söyleyeceği tek argüman vardı, “DAVA ADAMIYIM.”
“Sükutun da sesi var ama onu anlayacak yürek lazım..!”
Sözünün sahibi Şems-i Tebriz’i dinleyerek, susmaktan başka ne yapabilirdim.
***
Her kim davası uğrunda ve yolunda ilerliyorsa bilmesi gereken bazı temel meseleler vardır. Bunu en güzel özetleyen kişi Rahmetli Alparslan Türkeş'ti... Ne diyordu Türkeş, “Dava adamı olabilmenin birinci şartı adamlıktır. Çünkü dava öğretilir, öğretilir de adamlık öğretilemez.”
Bakın dava adamlarına hatırlatmak isterim ki;
Çin’deki Uygur Türklerinin hak arayışını uluslar arası gündeme taşıması nedeniyle “Uygur Ana” diye adlandırılan Rabia Kadir Türkiye’ye alınmazken "dava adamları" neredeydi?
Uygur Türklerine her geçen gün artan zulümler karşısında "dava adamları" nerede?
İblid’de toprağa düşen Mehmetlerimizin hesabını Rusya’dan soracak "dava adamları" nerede?
"Dava adamları"nın başında daha çuval dururken,
Demek ki; Gücünün yetebildiğine dava adamlığı!
Savaş zamanı savaşan, barış zamanı güçlü bir şekilde oturup konuşan Mustafa Kemal Atatürk’e selam olsun..!
uff bunların dava adamlığı racon kesmek ; siyasetten ,tarihten,sosyolojiden ne anlarlar...
Yüreğinize sağlık Ünal Çetin bey.