Enes Kara'nın vefatı sonrasında çok sayıda insan ulaştı. Bunları paylaşarak, kamuoyunu "Bilinmez karanlık" hakkında biraz bilgilendirmek istiyorum.
Bir anne, 17 yaşında evlenmiş, eşiyle ayrılar ve çocuğuna tek başına bakmak zorunda. Ege'deki bir ilimizde yaşıyor. Hayat koşulları, aile baskısı yüzünden 12 yaşındaki çocuğunu yatılı yurda veriyor, hesapta "Artık yaramazlık yapmayacak..."
Sonrasında olanları bizzat kendi ağzından sizlere aktarmak istiyorum:
"Batuhan Bey merhaba. Erken yaşta (17) çocuk sahibi oldum. Eşimle ayrıldık, babası çocukla ilgilenmiyor. Çocuğum aşırı söz dinlemez olmuştu baş edemiyordum. Geçen yıl ben de gönderdim annemin zoruyla çok iyi akıllanacak namazını öğrenir vs dediler bir hafta falan kaldı.
12 yaşındayken verdim yatılı kalacaktı ama bir hafta bırakabildim. Zaten en başından karşıyım ama mecbur kaldım. Biyolojik babası hiç arayıp sormuyor, okula gitmek istemiyordu 'Biraz disipline girsin gönder herkes gönderiyor' diye üzerime çok geldiler. Çıkmaza girdim.
Aynen o gencin anlattığı gibi namaza kaldırıyorlar mecburi kitap okutuyorlar, temizlik yaptırıyorlar sohbete katılmak mecburi. Çocuğumun yanında Atatürk resmi var diye 'Sen Atatürkçü müsün' diye azarlamışlar.
Çocuk, bunların içinde bir hafta falan kaldı. Neyse çocuğa ceket alacaktık kırmızısını beğendi ve 'Ama alamam ki kırmızı günahmış, müzik dinlemek günahmış' dedi. O günden sonra göndermedim oraya çocuğumu zaten annemin zoruyla göndermiştim.
Çocuk bayağı sakin oldu bir haftada korktum ya birşey yaparlarsa diye. Eşyalarını almaya gittiğimiz gün sevincini görmeliydiniz anlatamam. Ama yurtta 30-40 kadar çocuk vardı. İnsanlar, yatılı gönderiyor çocuklarını. Çoğu da varlıklı insanlar...
12 yaşındaki çocuğunun başına gelenler ve bir annenin anlattıkları. Çevresinin baskısı, yalnızlık ve sonrasında erken bir kurtartış. Çocuğun 1 hafta içerisinde psikolojisi bozulmuş. Olay, Ege'deki bir ilimizde geçiyor."
Bu örnek olayda, sorumluluğunu yeniden hatırlayan, çevre baskısını kıran bir anne modeli görüyoruz. Ancak baba figürünün etkin olduğu, annelerin baskılandığı ve beraberinde çocukların zorla belirsiz yurtlara, evlere teslim edildiği senaryolarda sonuçlar çok daha ağır olabiliyor.
Ege'deki bir ilimizde bunlar rahatlıkla yaşanabiliyor. Dahası yurtta kalanların çoğunun ailesinin durumları iyiymiş ve "Dinlerini öğrensin" mantığıyla oralara bırakılıyorlar.
Ancak el kadar çocuklar Atatürk düşmanı olarak yetiştirilerek ilk adım atılıyor.
Çok vahim ve bir o kadar da ülkenin temel taşlarını hedef alan, kutuplaştırıcı, tehlikeli bir öğreti.
Anne, babalar çocuklarınızı hiçbir yapıya teslim etmeyin, onlarla ilgilenin, onları dinleyin. Çünkü siz bu canları dünyaya getirdikten sonra onlara bakmakla sorumlusunuz. Bu sorumluluk da ömrünüzün sonuna kadar sürecek.
Anne-baba olmak ağır bir yük, eğer bu yükü taşımayacaksanız bunun altına girmeyin.