Türkiye’yi kana bulayan iki örgüt DHKP-C ve PKK… Aralarında uzun yıllardır süren ittifak devam ediyor. Üniversitelerdeki gençler bu örgütlerin kucağında. İşte iki örgütün yıllardır süren birlikteliği ve yöntemleri…
DHKP-C ve PKK’nın FARKLARI
PKK ile DHKP-C’nin örgütlenme modellerinde büyük benzerlikler bulunmaktadır. Her iki örgüt de Mahir Çayan’ın THKP-C’sinden etkilenmiş ve özellikle “önderlik” adı altında lidere koşulsuz sadakat ve kutsallaştırma vardır.
PKK kırsal bölgelerden şehirlere yayılan bir eylem stratejisi izlerken, DHKP-C ise şehirlerden kırlara yayılmayı amaçlamaktadır.
Her iki örgüt de Marksist-Leninist’dir. PKK Kürt ırkçılığı üzerinden kitlesel halk ayaklanması hedefiyle hareket ederken, DHKP-C’de etnik köken biraz daha geri plandadır.
DHKP-C ile PKK’nın tezleri çoğu noktada uzlaşmakla birlikte iki örgüt arasında gizli bir uzlaşma ve kimi zaman da kamuoyuna ilan edilen anlaşmalar yapılmışlardır.
DHKP-C, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu için “Kürdistan” ifadesini kullanmaktadır.
DHKP-C’nin örgütlenme sahalarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri yoktur. DHKP-C özellikle 1990’lı yıllardan itibaren şehirlerde örgütlenmeye başlamış, yaptıkları eylemlerde de ünlü isimlere suikast düzenleme yoluna gitmişlerdir.
DHKP-C’nin yayınlarında da örgüt kurucusu Dursun Karataş’ın Kürt kökenli olduğu vurgusu yapılmaktadır:
“25 Mart 1952’de bu kadim kentin (Erzurum) Cevizdere Köyü’nde, Kürt bir ailenin çocuğu olarak doğdu Dursun Karataş”.
PKK ve DHKP-C Anlaşması
1996’NIN son günlerinde PKK ile DHKP-C’nin bir süredir gizli yürüttükleri ittifak çalışmaları kamuoyuna duyurdu. Bu anlaşma, PKK’nın yayın organı Serxwebun, 1996 tarihli, 180.sayısında şu sözlerle ifade edildi:
“DHKP ve PKK olarak! Bu ittifak protokolüyle halklarımızın bu ihtiyaç ve beklentilerine, umutlarına cevap olabilmenin ilk adımını atmış bulunuyoruz. Bu adımın geliştirilmesi, tüm halk güçlerinin bu ittifaka kazanılması, halklarımızın devrimci birliğine duyduğumuz inancın bir gereğidir.”
Yapılan ittifak duyurusunun ayrıntılarında ise diğer Marksist-Leninist gruplara da “gelin birlik olalım” mesajı verilmek isteniyordu:
“Bu ittifakla halklarımızın devrimci cephesini inşa etmekte ve düzenden zarar gören, bu düzene karşı mücadele eden ve etmek isteyen legal, illegal, grup, örgüt, parti ve kuruluşlarının aynı ittifak çatısı altında yer almalarını sağlamak için gerekli bütün çaba ve özveriyi göstermeye hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.”
DHKP-C’nin Üniversite Faaliyetleri
DHKP-C’nin üniversitelerde çok etkin olduğu bilinmektedir. Eylemci ve yönetici kadrolarındaki ihtiyaçları, üniversitelerde kandırdıkları gençlerden sağlayan DHKP-C, propagandasını öğrencinin hassasiyetleri doğrultusunda yapmaktadır. Örgüt, kendilerine muhtaç olma ihtimali olan kişilerin hassasiyetlerini tespit edip, sonrasında ikna ve kandırma sürecine girmektedir.
DHKP-C’nin, molotof, suikast, bombala ve canlı bombalı eylemlerde üniversitelerden sağladığı militanları kullanıyor.
İstanbul’daki üniversitelerde daha yoğun faaliyetlerde bulunan DHKP-C çoğu zaman PKK ile işbirliği yapmakta, özellikle üniversitelerde ortak hareket etmektedir.
DHKP-C gençleri kandırırken; Alevilik, Kürtlük, sosyalizm, eşit toplum, adaletli bir ülke, emperyalizm karşıtlığı, hemşericilik gibi çeşitli konuları kullanmakta ve böylece öğrenciye sempatik görünmektedir.
DHKP-C, PKK gibi üniversitelerde etkin olan terör gruplarının öğrencileri kandırmada izledikleri başlıca yöntemler şu şekildedir:
Okul dernekleri, öğrenci toplulukları gibi sosyal alanlar üzerinden propaganda yapma,
Üniversitelerde panel, sempozyum, etkinlik, öğrenci toplulukları, konserler adı altında çalışmalar yaparak örgüte yandaş toplama,
Üniversiteler dışında çeşitli paravan dernekler kurmak ve kurmuş oldukları dernekler vasıtasıyla; sözde kültürel, sportif etkinlikler düzenleyerek gençleri saflarına çekme,
Özellikle maddi durumu kötü öğrencilere ev ve burs olanakları sağlayarak sempatisini kazanma ve sonrasında örgütün elemanı haline getirme,
Yurt, kantin ve öğrenci evleri gibi alanlarda etkinlik kurma,
Hemşericilik yöntemini kullanarak ve etnik milliyetçilik yaparak kendilerine yakın buldukları öğrencilere yakınlaşma ve propaganda yaparak örgüt saflarına çekme,
Yemeklerin azlığını, ders araç gereçlerinin yetersizliğini, eğitim kalitesizliğini, yurt ve benzeri tüm kitleyi ilgilendiren sorunları protesto etme,
Üniversitelerde kendilerine yakın akademisyenlerle bağlantı kurmak, kadrolaşmak ve bu kişiler üzerinden öğrencilere ulaşma,
STK kuruluşları üzerinden yasal görünümlü faaliyetler yaparak, asıl amaç olarak propaganda yapma,
Erkek ve kız öğrencileri örgüt saflarına çekmek için, örgüt üyesi olan kadın ve erkekleri kullanma,
Afiş, bildiri, dergi, kitap, CD gibi propaganda araçlarının ücretsiz dağıtımını sağlama,
İnternet üzerinden kurulan illegal siteler, sosyal medya ve yakın görüşlü sanatçıları da kullanarak örgüt propagandasını yapma,
Çeşitli vaatler ile öğrencileri kandırma (Seni bu okulun sorumlusu, bu ilin valisi veya güvenlik sorumlusu yapacağız gibi).
Örgütlerin gençleri kandırmasının yanı sıra “gönüllü” olarak da bu oluşumlara katılanlar vardır. Bu konuya ilişkin yapılan akademik araştırmalarda ulaşılan en önemli veri, örgütlerin saflarına çekmeyi planladıkları kişilere ulaşmalarındaki yetenekleridir. Sempati duyan bir kişi için, örgüte ulaşmak ve katılmak çok kolay olmasa bile, örgütler istedikleri kişilere ulaşmak için aynı zorlukla karşılaşmamakta, daha doğru bir ifade ile kurbanları kendileri seçmektedirler.
SOL GÖRÜNÜMLÜ TUZAK
DHKP-C ile PKK’nın yaptığı bu anlaşma birçok alanda etkisini kısa bir zamanda göstermiştir. Özellikle PKK’nın doğrudan ulaşamadığı, örgütlenemediği üniversitelerde DHKP-C merkezli oluşumlar ortaya çıkmıştır. Bu oluşumların içerisindeki birçok kişi, ‘Kürt milliyetçiliği’ yerine ‘Marksist’ söylemlerle saflara kazandırılmıştır.
DHKP-C’nin PKK ile yaptığı anlaşma hala devam etmektedir. Bu iki örgüt belirli alanları paylaşmak suretiyle çoğu zaman işbirliği yapmaktadırlar. PKK’nın 1995 sonrası şehir eylemlerinin temelini oluşturan; bombalı saldırı ve üniversite faaliyetlerinin birçoğunda DHKP-C ile ortaklaşa hareket edilmiştir. 2000 sonrası dönemde, çok fazla dile getirilmemiş olsa da bu iki örgütün ittifakı devam etmektedir.
Terör Örgütlerinin Genç Bireyi, Örgüt Militanı Haline Getirme Süreci
Terör örgütleri, üniversiteli genç bireylere ulaştıktan ve örgüt içerisine dahil ettikten sonra yeni bir süreci başlatmaktadırlar. “Genç bireyin, terörist haline dönüştürülmesi” olarak da tanımlanabilecek bu sürece ilişkin en belirgin, dikkat çeken aşamalar şunlardır:
Yasadışı faaliyet gösteren örgütlerin elemanları; eğitim ve öğretim dönemi süresince yardımcı olmak, arkadaşlık kurmak, kalacak yer, kitap, para bile temin ederek yaklaşmaya çalışırlar. Bu kişiler genelde okulun 3. veya 4. sınıflarında okuyan 5-6 yıllık öğrencilerdir.
Örgüt elemanları bu aşamadan sonra sözde devlet sisteminin bozuk olduğu, YÖK’ün kaldırılması gerektiği, eğitim giderlerinin fazla olduğu, yurtların pahalı ve yetersiz olduğu temalarını işleyerek, öğrenci sorunları konusunda hassas oldukları izlenimini vermeye çalışırlar.
Okullardaki öğrencileri; toplantılara veya sosyal faaliyet adı altında kulüplere davet eder ve görüşleri çerçevesinde bilgilendirmeye başlarlar.
Bir sonraki aşamada ise örgütsel kitap, dergi okutturma, video izlettirme, sosyal faaliyet adı altında seminer ve toplantılara, kulüplere, dernek ve lokallere davet suretiyle, kendi düşüncelerini empoze etmeye çalışırlar.
Kişi, onlarla birlikte olsa da olmasa da, kendi saflarına çekmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Hedef seçilen kişinin polis kayıtlarına göre örgüte üye olarak görüldüğü söylentisi çıkararak psikolojik baskı oluştururlar.
Giderek korkmaya başlayan öğrenci kimseye başvuramaz hale gelir, yalnızlık ve güvensizlik hisleriyle örgüte daha da fazla yaklaşır. Örgüt tarafından okul dışındaki faaliyetlere ve toplantılara davet edilerek “yalnız değilsin” mesajı, tam da bu dönemde kişiye verilir.
Örgüt elamanları, hedefteki öğrenci ya da öğrencileri bu yönde şartlandırdıktan sonra, kişinin örgüte adapte olmasını sağlamak amacıyla afiş ve bildiri dağıttırma, sözde kahraman kişileri anma günleri düzenletme, siyasi partilere ve eğitim kurumlarına yapılan saldırılara yöneltme, örgüt adına propaganda eylemleri yaptırma sürecine girerler.
Yasadışı faaliyetlerle öğrenciyi polisle karşı karşıya getirerek, hissettirecekleri suçluluk duygusunu kullanıp, polisle, devletle ve hatta aile ile öğrencinin bağlarını koparmaya çalışırlar.
Bütün bu aşamalardan geçirilen genç; silahlı eğitim, istihbarat, keşif, bombalama, sabotaj, soygun ve silahlı propaganda eylemlerine yöneltilerek artık örgütün kirli emellerinde kullandığı, yüreği kin ve nefretle doldurmuş bir robot haline getirilir.