Ankara’da günlerdir tansiyon yüksek. Her güne yeni bir gelişme, her gelişmeye yeni bir senaryo ekleniyor.
Devlet Bahçeli’nin “Ekrem İmamoğlu’nun soruşturması tamamlansın, hüküm verilsin” çıkışı siyasetin merkezine oturdu.
Ancak hemen ardından dikkat çeken bir haber servis edildi: Polislerin izinleri iptal edilmişti. Valilik jet hızıyla açıklama yaptı; “Rutin asayiş uygulaması” dediler.
Yetmedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle (İBB) ilgili yolsuzluk iddialarını aylardır gündemde tutan iktidara yakın isimler, bu kez farklı bir pozisyona geçip “Bu soruşturma en az 4 yıl sürecek” açıklamalarıyla Bahçeli’nin sözlerini boşa düşürmeye çalıştı.
Bugünse tablo daha da karmaşık hale geldi. İBB soruşturmasının “gizli tanıklarının” dillendirdiği iddialar — “CHP’ye kayyum atanacak, kurultay iptal edilecek” gibi — bu kez Rasim Ozan Kütahyalı’nın diliyle kamuoyuna yansıdı.
Ancak sürpriz bir gelişme yaşandı: İletişim Başkanlığı, tarihinde ilk kez ROK’u dezenformasyonla suçladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise jet hızıyla soruşturma başlattı. ROK, mesajını geri çekip “17 Nisan ülkemize hayırlı olsun.” diyerek imalı bir mesaj paylaştı.
Tüm bu gelişmeler bir araya gelince şu sorular da beraberinde geldi: “Yeni bir operasyon mu geliyor? Bahçeli ile Erdoğan arasında bir çatlak mı var?”
Bu sorulara cevap aramak yerine bir adım geri çekilip büyük resme bakmak gerekiyor. Çünkü artık siyaset, kurumlar üzerinden değil; troller, sosyal medya aparatları ve medya manipülasyonlarıyla yürütülüyor. Hem de öyle böyle değil. Siyaset çocuk oyuncağına dönmüş durumda.
Bugün Silivri’de gördüğüm bir kare, tüm bu yaşananları özetlemeye yetti.
Ümit Özdağ, Ekrem İmamoğlu, Resul Emrah Şahan, Can Atalay, Osman Kavala… Hepsi aynı blokta cezaevindeler.
Görüşme salonuna bir giriyorsunuz, tek bir camın arkasında hepsini birden görüyorsunuz.
İşte tablo tam da budur…
Çünkü bu ülkede demokrasi, rejim ve devlet her dakika biraz daha yara alıyor.