Türkiye'de, FETÖ sonrası dönemde, yolsuzluklar açısından ciddi bir kırılma yaşandı.
Özellikle 17/25 Aralık sürecinin "iktidarı hedef alan siyasi bir darbe teşebbüsü" olarak değerlendirilmesi, iktidarla ilişkili tüm yolsuzluk iddialarını bir anda "Devlet karşıtı yapıların girişimi" olarak konumlandırdı.
Yolsuzluğa karışan ilçe teşkilat başkanı, belgelerinin ifşa olması sonrasında bile "FETÖ'cüler yaptı" diyerek işin içinden sıyrılır hâle geldi. Savcılar da konunun üzerine gitmeyince, yolsuzluklar konusunda; siyasi erkleri aklayan, koruyan sonu görünmez bir karanlıkla karşı karşıya kaldık.
Ancak son zamanlarda yeni kırılmalar başladı. Bu da geleceğe dair ciddi işaretler, ümit kırıntıları oluşturuyor.
Bu kırılmaların temelinde Türkiye'nin yeni döneminde kendisini aklamak isteyenlerin itirafları, çabaları var.
Aklama girişimlerinin temel özelliği de "İtirafçılık".
Tıpkı Sedat Peker örneğinde olduğu gibi.
Çünkü insanlar AK Parti'nin gücüne eskisi kadar inanmıyorlar, değişimi yakın gördükleri için korkmaya ve tedirgin olmaya başladılar.
İsimlerinin en ufak bir suç duyurusunda bile geçmesinden rahatsız olup, bir çırpıda her şeyi anlatıyorlar.
Tıpkı, Halkın Kurtuluşu Partisi'nin (HKP) Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve kardeşi hakkında yaptığı suç duyurusunda yaşananlar gibi.
HKP, gündemdeki konuları yakından takip edip, avukatları aracılığıyla suç duyurularında bulunuyor.
Son olarak da Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, kardeşi Oktay Selçuk ve İnova Bilişim Eğitim Hizmetleri isimli firmanın kurucusu Selçuk Özdemir hakkında suç duyurusunda bulundular.
HKP'nin suç duyurusunda, "Görevi kötüye kullanma", "İrtikap", "Kamu görevlisinin ticareti" ve "Nüfuz ticareti" gibi dört farklı suçlama var.
HKP'li yöneticiler suç duyurusuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
"Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kardeşi Oktay Selçuk ve yakın adamı Selçuk Özdemir’in yönetim kurulunda yer aldığı İnova Akademi Bilişim Eğitim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin karıştığı olay. Basına yansıdığına göre sadece 2019-2020 yılları arasında büyük çoğunluğu Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı faaliyet yürüten özel okullar olmak üzere toplam 25 milyon 678 bin 159 TL’lik satış yapmış. Tek özelliği Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kardeşi ve yakın adamı olması. Basına yansıdığına göre sadece özel okullara değil, Vakıfbank’a ve Ağrı İl Özel İdaresi’ne de bu kurum satış yapmış."
Buraya kadar her şey normal.
HKP bu suç duyurularını sık sık yapıyor ve kendileri bile "Kovuşturmaya yer yoktur" yazılarına alıştılar. "Tarihe not düşüyoruz ve bir gün bu dosyalar yeniden açılacak" diyerek hukuki bir kanıt bırakıyorlar.
HKP'nin suç duyurusundan saatler sonra çok çarpıcı bir çıkış geldi.
Açıklamanın adresi ise Ziya Selçuk ve kardeşi Oktay Selçuk ile birlikte suç duyurusunda bulunulan Selçuk Özdemir.
Selçuk Özdemir'in açıklamasına geçmeden önce bir parantez açmamız gerekiyor. Kendisi MEB ile yakın bir temas içerisinde.
OdaTV'den Sami Menteş bu konuda önemli detaylara ulaştı. 2016 yılında kurulan İnova Akademi Bilişim Eğitim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nde, Selçuk Özdemir ile Bakan Ziya Selçuk'un kardeşi Oktay Selçuk var. Bu kağıt üzerindeki durum, gerçekten ise şirketin sahibi Oktay Selçuk ve Selçuk Özdemir.
5 yıllık bir şirket olmalarına rağmen Özel okullara, Kamu bankası Vakıfbank'a, Ağrı İl Özel idaresine satışlar yapılmış.
Oldukça güçlü bağ ve referans gerektiren işler.
Parantezimizi kapatalım ve HKP'nin suç duyurusuna Selçuk Özdemir'in verdiği cevaba dönelim.
Özdemir, Twitter hesabından aynen şu açıklamayı yaptı:
"Sayın Parti Yetkilisi, ben hakkında suç duyurusunda bulunduğunuz kişilerden Selçuk Özdemir'im. Suç duyurusu işlemleri bir taraftan yürürken, İnova Akademi'yi, projemiz Bilişim Garajı'nı, beni, Ziya Hoca'nın Bakan olmasından çok önce başlayarak ve bu halkın gerçekten kurtuluşu için neler yaptığımızı yakından görmenizi ve tanımanızı rica ediyorum. Bakanlık içinde soygun yapmak üzere örgütlenmiş bir grubun bizi alet etmeye çalıştığı pisliğe bir gram bulaşmayı bırakın Hoca'nın bakanlığından önce de sonra da bu toplum için boyumuzu aşan neler yaptığımızı göreceğinizi düşünüyorum. Görüp de ikna olmazsanız, zaten diyecek bir şeyim yok."
"Bakanlık içinde soygun yapmak üzere örgütlenmiş bir grup..."
Müthiş bir açıklama ve aynı zamanda itiraf.
Bakan Selçuk'un kardeşinin ortağı MEB'i en iyi tanıyan isimlerden biri.
Kendisi hakkında yapılan suç duyurusu ve haberler canına tak etmiş olacak ki o da "İtirafçı" olmuş. Ancak kamuoyu nezdindeki itirafçılık bir şekilde unutuluyor, unutturuluyor.
Bakanlığın içinde soygun yapmak üzere örgütlenmiş bir gruptan bahsediliyor.
MEB'in ihaleleri, satışları da öyle ufak tefek işler değil. Milyarlarca TL'lik çok büyük bir kaynak.
Selçuk Özdemir'in bu itirafı hakkında Savcılar harekete geçse bile göstermelik olarak kalabilir.
Ancak bu tarihi bir itiraftır.
MEB'de soygun yapmak üzere örgütlenmiş kişi veya gruplar kimlerdir?
Bugüne kadar hangi ihaleleri almışlar, devleti ne kadarlık bir zarar uğrattılar?
Grubun karıştığı yolsuzluk iddialarının döviz kuru karşılığı ne kadardır?
Yapılan tüm bu harcamaların, ihalelerin, tartışmalı konuların kamuoyu nezdinde izahı nasıl yapılacak!
Soruların cevaplarını merakla bekliyoruz.
İtiraf sürecinin MEB'e sıçraması sırada yeni bakanlıkların da olabileceğini gösteriyor.
Öte yandan HKP'nin birçok kişinin küçümsediği ya da anlamlandıramadığı suç duyurularının aslında nasıl önemli bir hukuki girişim olduğunu da görüyoruz.
Muhalefet partileri bu konuda HKP'yi örnek alabilir.
Asıl önemlisi ise Adliyelerin tozlu raflarında kaybolması muhtemel bu suç duyurularının gündemde tutulması.
Selçuk Özdemir'in itirafı işte bu noktada anahtar vazifesi görecek, görmeli.