Kira ve ev fiyatlarının fırlamasının en büyük nedenlerinden biri de Türkiye'nin ekonomik yeterliliği olmadan aldığı milyonlarca yabancı. Göçle gelenler 10 kişi biraraya gelip ev tutabilirken, çekirdek Türk aileleri perişan oluyor.
Temeli sağlam olmayan, çürük binalar yıkılacağı yerde, yüksek fiyatları karşılamayan Türkler tarafından talep ediliyor. Büyükşehirlerde yapılan yeni ev projeleri daha yapım aşamasında yabancılar, özellikle de Arap ülkelerinden gelenler tarafından alınıyor.
Türkler alım gücünü kaybettikçe, barınma ihtiyaçlarında da hayatlarını riske edecek yapılarda gidermeye çalışıyor. Bu anlatımımdan "Sığınmacılar, çok iyi şartlarda yaşıyor" sonucu da çıkarılmasın. Para gücü olanlar için evet. Ama en büyük sorun kontrolsüzce alınan göç.
Kurumların işleyişi bozuluyor, devlet vatandaşına ulaşmakta ciddi sorunlar yaşıyor. Bürokratik işlemler artıyor. En temel sorunlar da biri de Türkiye'nin asli unsuru olan vatandaşları, her sorunda "Karşıt cephe" olarak konumlandırdığı yabancıları suçlayabiliyor.
Bu durumun sokaklara bir anda sirayet etme ihtimali var. Dolayısıyla depremle birlikte çok yönlü büyük bir sorun da tetiklendi. Kendi vatandaşına yetemeyen kurumlar milyonlarca yabancıya nasıl yetecek. Daralan ekonomide, deprem felaketiyle birlikte barınma problemi katlanıyor.
Tablonun iç açıcı olmadığı ve kısa vadede olamayacağı da mutlak. Kontrolsüzce alınan milyonların, Türk ekonomisi ve kurumları üzerindeki ezici baskısı her geçen gün artıyor. Çözüm üretmesi gereken siyaset ise, kurdukları ekipleriyle "Şeytan taşlama" törenleri düzenliyor.
Manipülasyon, dezenformasyon ise bizzat bununla mücadele etmesi gerekenler tarafından üretiliyor.