Köşemi, üniversiteli genç bir arkadaşımıza, geleceğin gazeteci adayına bırakmak istiyorum. Kendisinin bana ilettiklerini olduğu gibi sizinle paylaşmak istedim.
Her satırı ayrı önemli, her satırı bizim gerçeğimiz.
Ancak geldiğimiz tabloda gençlerimiz cips almayı lüks görecek, karınlarına suyla doyuracak hale geldiler.
Sözün bittiği yerdeyiz. Yarınlarımız bu çocuklar, bu gençler olacak.
Sözü kendisine bırakmak istiyorum:
"Batuhan abi merhaba. Benim adım Nursel. Bir öğrenci olarak size yaşadığım hayat zorluğunu anlatmak istedim bu akşam. Halkın sesi olan bir gazeteciye yakınmak istedim. Meslektaşıma yakınmak istedim. Gazetecilik öğrencisiyim. Hayırlısıyla seneye bitecek. Ancak ben seneye okula gelmeyi düşünmüyorum.
Hocalarımla konuşup sadece sınavdan sınava okula gelmek istediğimi söyleyeceğim. Umarım yardımcı olurlar. Bunu istememin sebebi ise hayat pahalılığı. Babam işçi emeklisi. Annem işçi, asgari ücretle çalışıyor. Bir de ablam var. Bankacılık ve finans mezunu. Asgari ücretten 600 tl fazlaya çalışıyor. Evet, lisans mezunu bir insanın hak ettiği değer bu.
Ayda 10 bini geçen bir para geliyor eve. 3 kişilik bir eve. Bu yoksulluk sınırının çok altında bir para. Paranın geldiği gibi gideceği yerler de oluyor. Özellikle sırf ihtiyaç doğrultusunda çekilen kredi borçlarına.
Gerçi her ay da o kredilerin ek hesaplarına mecburi bir şekilde geçimsizlikten kaynaklı girildiği için o borçlar asla eksilmiyor. Ailem bana bin lira gönderiyor ayda.
450 liramı yurda yatırıyorum. KYK'da kalıyorum. Geri kalan para market ihtiyaçlarıma, hijyen ihtiyaçlarıma, otobüs kartıma, yemekhane kartıma gidiyor. Yani tekrardan zar zor geçinen ailemden yüzüm kızara kızara istemek durumunda kalıyorum.
Bugün yaşadığım şeyden bahsetmek isterim size. Dün ailem bana yine her zaman olduğu gibi bin lira gönderdi. Her yaz çalışıyorum. Okul ve giysi ihtiyaçlarım için 4 bin lira kadar bir kredi kartı borcum var. İlk önce parayı kredi kartıma aktarıyorum. Kredi ekstrem 835-840 civarında geliyor. Oradan yurduma yatırıyorum 450 tl.
Geri kalan parayı istemeye istemeye ihtiyaçlarımı almak ve otobüs, yemek kartıma yüklemek için kullanıyorum. Bugün kampüs içindeki bir markete gittim. En markasız ürünleri aldım. Diş macunu ve deodorant haricinde. Alışveriş poşetimin içinde 6lı tuvalet kağıdı, duş jeli, ıslak mendil, 5 litrelik kardelen su ve birkaç zorunlu hijyen ürünü aldım. 190 lira ödedim.
Yurda gelince yoğun bir sinir boşalması yaşadım. Yaklaşık bir yarım saat kadar ağladım. Ben neyin içindeyim, ne yaşıyorum, neden bunu yaşıyorum, neden bana bunu yaşatıyorlar, neden yaşıyorum, bu gidişle nasıl hayatta kalacağım gibisinden şeyler sordum kendime ağlarken. Hiçbirine cevap bulamadım.
Ne aldım diye tekrar tekrar baktım. Hiç canım şunu bunu çekti bunu da alayım gibisinden ürünler almamıştım bile. Çünkü artık bir paket cipsi bile lüks görmeye başladım. Abimin ve ablamın gençliğiyle kendi gençliğimi kıyasladım. Benim ne suçum vardı ve ben neden bu hayat pahalılığını yaşamak zorundaydım.
Ayda bir veya iki defa çıkıyorum dışarıya kız arkadaşlarımla. Daha da tövbe ettim çıkmamaya. Her şey ateş pahası. Bazen yurtta gerçekten çok acıkıyorum. Kyk menü ve porsiyonlarını, fiyat hakkımızı biliyorsunuzdur. Harçlığım olmadığı ve ailemden istemeye yüzümün yetmediği günler çok oluyor. Bazı geceler çok acıkıyorum. Reflüm var. Midemin açlıktan yanmasının gitmesi için ve midemin şişip tok hissettirmesi için litrelerce su içiyorum.
Biz bunları yaşamak zorunda değildik. Bugün benim ağlamama gerek yoktu. Bugün benim müzeye gitmem, deniz kokusu almam, bir porsiyon yemek yemem, canım isterse belki bir kadeh bir içecek içmem gerekirdi. Arkadaşlarımla önümüzdeki hafta vizelerden sonra bir Eskişehir mi yapsak? diye düşünmemiz gerekirdi.
Benim tek derdim sınavlarım, arkadaşlarımla yaşadığım ufak pürüzler olmalıydı. Ama ben henüz 21 yaşındayken hayat kalitesizliğimden ötürü artık ölmeyi düşünür hale geldim. Kıt kanaat geçinen aileme yük olduğumu hissediyor, görüyorum.
Arkadaşlarımla her oturduğumuzda mültecilerden, ekonomiden, kadın cinayetlerinden, taciz ve tecavüz vakalarından, zavallı hayvanlardan bahseder olduk. İstisnasız bir şekilde. Oruç tutuyorum. Bazen düşünüyorum 'Oruç benim neyime' diye. Zaten sefalet içinde yaşıyorum, yaşıyoruz. Ve en beteri de oruç tuttuğumu anlamıyorum bile. Çünkü açlığa alışmışım. Abi tek ben değil birçok öğrenci aynı durumda. Allah yardımcımız olsun.
Sizden asla maddi bir yardım istediğimi düşünmeyin. Buna çok ama çok üzülürüm. Sadece yaşadığım zorluktan bahsetmek istedim. Umarım okursunuz. Ben ailemle ne zaman konuşsam ağlıyorum. Dayanamıyorum bir yerden sonra.
21 yaşındayım hala annemi arayıp ona şikayet ediyorum, yakınıyorum. Başka kimseye yakınamıyorum çünkü. Bunları desem birileri tebligat kağıdında mağdur olacak, ben davalı.
Az önce ağlarken kedim sesimi duyup anlamlandırmaya çalıştı. Samimi söylüyorum. Kimse fikir yürütmüyor gençler hakkında.
Neler çektiğimizi, neden hüzünlü olduğumuzu anlamıyor, sormuyor, anlam yüklemiyor, tahmin etme girişiminde bile bulunmuyor. Halkın çoğu kesimi öğrencileri içkici, alemci, aklı cinsellikte zannediyor ama olayın aslı benim anlattığım gibi. Çok ama çok üzgünüm."
Güzel gelişmelerimiz var.
— Batuhan Çolak (@batuhancolak33) April 8, 2022
Nursel kardeşimizin kredi kartı borcu İstanbul'dan Hakan Bey tarafından kapatıldı.
Viyana'dan Çağlar Bey de her ay düzenli burs gönderecek, ilk bursu da iletti.
Yüzlerce mesaj geldi, çok güzelsiniz.
Alaka gösteren herkese teşekkür ederim, var olun. https://t.co/ffh2aXu3SM
Biz bunları hak etmedik,ettirildik dostum.tenceredeki kurbağa misali haşlandık,ölmek üzereyiz.Ama ölmedik ha gayret Anka kuşu misali küllerimizden doğmaya.
Bu kızımıza nasıl destek olabiliriz... Yardımcı olun.