Taklitlerden sakının, yeni fikirlere odaklanın:)
Geçtiğimiz hafta sonu medyaya GAFAM başlıklı haber düştü, habere göre Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, “Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft gibi teknoloji devlerinin muadillerini geliştirilmesini amaçladıklarını” açıkladı.
Bunu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten Büyüktür” çıkışına atfederek yaptı.
Bu açıklamayı okuyunca konunun neresinden tutacağımı şaşırdım.
Amazon’un sunucu barındırmadan sanal zekaya, lojistikten dijital yayın platformuna kadar olan onca hizmetlerini sadece alışveriş platformuna indirgenmesine mi?
Muadil sistemler üreteceğiz diye yaptırılan ve kullanım oranları ve hizmet kalitesi oldukça sıkıntılı olan Ptt AVM, Bip, Yaay, Yaani gibi girişimleri mi anlatsam?
Yerli işletim sistemi Pardus’un, nasıl yerli olmaktan çıkarıldığını ve Linux tabanında çalışacak akıllı telefon versiyonu üzerinde herhangi bir çalışmanın olmadığını mı sorgulasam?
Cari açığın tek sebebi sanki yurt dışından getirilen telefonlarmış gibi, gelişmiş hiçbir ülkede bir benzeri olmayan IMEI kayıt uygulaması yüzünden, açık kaynaklı GSM geliştirme kitlerine ve işletim sistemi geliştirmesi yapılmasına olanak sağlayan Pinephone gibi cihazların ülkemize legal yollardan sokulamadığı için erişilemez hale getirilmesini mi anlatsam?
Google’a rakip olsun diye Yandex’e tanınan ayrıcalıkları mı irdelesem?
Yoksa Dünya Web sunucularının sadece %13 kadarını oluşturan ve yıllık maliyet açısından her yıl milyonlarca TL’ye mal olan Microsoft IIS sunucularının ve bu platformda geliştirilmiş yazılımların devletimiz tarafından Dünya’nın aksine, neden tüm devlet kurumlarının sitelerinde kullanmanın şart koşulduğunu mu sorgulasam?
Ülke olarak konuyu bu kadar yüzeysel bir bakış açısıyla ele alarak, GAFAM olarak nitelenen bu 5 şirket ile rekabet edecek bir şey yapmak günümüz itibari ile pek de mümkün görünmüyor. Çünkü bu 5 şirket sadece alışveriş yaptıran, sadece arama motoru olan, sadece işletim sistemi veya telefon üreten firmalar değil, bu firmaların ortak özelliği bunların eko-sistem diye tabir ettiğimiz şekilde dijital dünyadaki aklınıza gelen hemen her şeyi kendi sistemleri üzerinde toplayan üst organizasyonlar olması.
Bu tip ütopik hedefleri bir kenara bırakıp, teknoloji konusunda ayakları yere basan hedefler oluşturmanın vakti gelmedi mi artık?
Bu işlerle uğraşmamın sonucu olarak, gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlarda iş yapabilecek projeler üreten birçok kişiyi tanıyorum, ancak devlet desteklerinin mevcut halinden yatırımcıların bakış açısına kadar pek çok konuda süreci doğru yönetemiyoruz.
Öncelikle Türkiye’de maalesef yatırım/yatırımcı kültürü henüz emekleme aşamasında. Yatırım yapacağını söyleyen kişilerin büyük çoğunluğu, projenin fiziki giderleri üzerine odaklanarak yeni yatıma konu olan şirketin büyük payını alma derdi içerisinde hareket ediyor ve projenin fikir babasının küçük ortak kalmasını istiyor. Devlet destekleri ise ayrı bir tez konusu.
Oyun geliştiricilerin ve yazılım geliştirenlerin teknoloji projeleri için devlet desteği aldıklarına dair haberleri sıklıkla görüyoruz. Bunca destek olduğu söylenmesine rağmen, neden dünyada adı geçen bir teknoloji geliştiremiyoruz?
Teknoloji konusunda projesi olan kişilerin devlet desteklerinden faydalanmak yerine yurt dışına gidip yatırımlarını orada gerçekleştirmesi çok daha kolay.
Teknoloji destekleri ülkemizde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı kurumlar olan KOSGEB ve TÜBİTAK tarafından sağlanıyor. KOSGEB teknoloji firmalarına ileri girişimci desteği altında brüt 400 bin TL’ye kadar destek vermekle birlikte iş geliştirme ve ARGE desteği de sunuyor. TÜBİTAK ise ARGE projelerine daha büyük meblağlarda destekler veriyor. Brüt tutarlar açısından bakıldığında gayet iyi ama desteğin net tutarı fiiliyatta birçok problemi barındırıyor.
Örneğin KOSGEB’den yeni girişimci olarak makine teçhizat desteği almak istediğinizde üst meblağ olan 400 bin TL’yi almak için cebinizde tam olarak 675 bin TL olması gerekiyor ve projeye konu olan teçhizatları başvuru sonrasında kendi paranızla almanız, gerekli ibrazda bulunmanız, denetim sürecinden geçmeniz akabinde destek miktarı olan %70 geri ödemeyi almanız söz konusu oluyor. Bu ödemede KDV’yi de kendi cebinizden ödemeniz gerekiyor.
Ancak burada bir diğer sorun ise KOSGEB’den aldığınız destek tutarını Maliye gelir olarak görüyor ve bu gelir miktarında gider gösteremezseniz, aldığınız desteğin %20 oranında gelir vergisine tabi tutuluyorsunuz. Projeye konu olan teçhizat ve ekipmanlar ise Demirbaş olarak kaydedildiği için gider hanesine çok küçük bir miktarı yazılıyor.
Bu sorunları aşmaya yetecek miktarda paranız olsa da bir başka önemli konu olarak kurul ve değerlendirme sistemlerinde süreci tıkayan sıkıntılar yaşanması mümkün.
Proje yazım aşamasında KOSGEB’den tanıdıkları olduğunu ve bu destekleri kesin olarak alacağını söyleyen, yazılım ve yazılımcılık hakkında hiçbir bilgisi olamayan merdiven altı danışmanlık firmalarının süreci yanlış yönetmeleri sonucunda da sıkıntılar yaşamanız mümkün.
3 kişiden oluşan değerlendirme kurulunda toplamda 70 ve üzeri puan almanız gerekiyor. Ancak Kurul üyelerinin olaylara bakış açıları birbirlerinden çok farklı olabiliyor. Bir üye konuyu gayet iyi anladığı için yol gösterici olabilirken, bir başka üye ise kavrayamadığı süreçlerle ilgili işi zora sokabiliyor.
Bir başka sorun ise NACE kodu ile ilgili yaşanmakta. Örneğin bir yazılım firmasısınız, görüntü işleme ve drone otomasyonu gibi yazılımlar geliştirmek gibi bir hedefiniz var. Alım listesine fotoğraf makinası ve drone eklediğiniz anda bu destekten faydalanma şansınız neredeyse yok. Nace kodunun limitleri sizin desteğinizin limitlerini belirliyor.
ARGE projelerinde ise durum yine oldukça çetrefilli yazılım projesi için başvurulan bir projede oluşturulan kurulun içerisinde büyük olasılıkla yazılımcı olmaması kaynaklı birçok sıkıntı ile karşılaşmanız mümkün. Bu destek tipinde ise alacağınız destek yine KDV hariç %50 civarında ve yine Kurumlar vergisine tâbi.
Ülkemizin dünyada en fazla ses getiren, yurt dışından en fazla yatırımcı alan sektörü oyun sektörü. Peki Türkiye’de oyun geliştirmek isterseniz, devlet desteklerinden nasıl faydalanabilirsiniz?
TÜBİTAK oyun projeleri için hiçbir destek sunmuyor, yalnızca oyun teknolojileri ilgili ürünler (Oyun motoru, oyun ekipmanları vb.) için destek sunuyor. Yani oyun projesi için maalesef TÜBİTAK desteği söz konusu değil.
Sanayi bakanlığının desteği mevcut ancak, bu desteği almak istiyorsanız, başvuru ve kabul sonrasında 1 yıl boyunca tüm harcamaları cebinizden yapmanız ve bunların hepsini istenilen standartlarda belgelemeniz gerekiyor.
1 yılın sonunda kabul edilen tüm giderlerinizi belgeleri ile bakanlığa sunmanız gerekiyor. Bakanlık size bu meblağın KDV hariç %50’sini geri ödeyebiliyor. Ödeyebiliyor çünkü o esnada dahi önünüze engel çıkartılıp çıkartılmayacağı meçhul.
Yetkililer, “bu konuda, çok istismar olduğu ve aslında başka işler yapmak isteyen kişilerin yüksek meblağlı desteklerden faydalanmak için, aslında hiç yapmayacakları yazılım NACE kodunu kullanarak konuyu istismar etmeye çalıştıklarını, bu nedenle ince eleyip sık dokumak zorunda olduklarını” söylüyorlar. El hak, doğrudur ancak bu sıkıntı biraz da değerlendirme sistemi yüzünden ortaya çıkıyor.
TÜBİTAK destekleri kendi başına bir yazı konusunu teşkil ediyor. Haberlere yansıyan TÜBİTAK tarafından değişik gerekçelerle kabul edilmeyip de, yurt dışında dereceler alan birçok projeyi geçmişte hepimiz medya okuduk/gördük.
Kısacası devlet desteklerinden mevcut sistemde sadece cebinde parası olan kişiler faydalanabiliyor.
2019 yılının Ekim ayında İngiltere İstanbul Baş Konsolosluğunda, İngiltere Dış Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen Türk girişimcilere yönelik bir etkinliğe katıldım. Organizasyonda İngiltere ve Türkiye’den birçok uzman bir araya toplanmıştı ve düzenledikleri bir oyunda katılımcıların projelerini bu uzmanlara tanıtılmasını ve sanal para ile yatırım toplanmasını istendi. Günün sonunda en fazla yatırımı alan proje sahibi İngiltere’ye gezisine ve bir dizi eğitimler almaya hak kazandı. Tabi buradaki amaç hem parlak projeleri yakalayabilmek hem de yatırım ve/veya projelerini İngiltere’ye taşımaktı.
Peki biz projesi olan insanları, İngiltere’nin düzenlediğine benzer organizasyonlar ile değerlendirsek, dereceye girenlere ön ödemeli destekler versek, proje safhalarının takibini sıkı şekilde yaparak istismarların önüne geçsek, bu topraklardan Dünya’da ses getiren projeler çıkaramaz mıyız ?