Sosyal Medyayı Yasaklasak da mı (Ya)saklasak, Yasaklamasak da mı (Ya)saklasak?
Bilindiği üzere temmuz ayında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ön ayak olması ile sosyal medya ile ilgili kritik bir değişiklik yapıldı.
“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu'nda yapılan değişiklikle, sosyal medya platformu temsilcilerinin Türkiye’de temsilci bulundurması, bulundurmayan sitelerin para cezası verilmesi ve sonrasında erişim yasağı uygulanması kararlaştırıldı.
Facebook, Instagram, Twitter, TikTok gibi her yaştan kişilerin sürekli kullandığı site ve uygulamalar ise temsilci atamayacaklarını ilan ettiler. Hatta kanunun öngördüğü ilk zaman dilimi aşıldığı için ilk yaptırım cezaları bu firmalara kesildi.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konuda bir açıklama yaparak, “Kanunlara uymayan bu kuruluşlara yaptırımlar kararlılıkla devam edecek” diyerek sürecin ilerleyeceğinin altını çizdi.
Bu kanun değişikliği sürecine dair farklı boyutları objektif olarak değerlendirmeye çalışacağım.
Öncelikle işin ekonomi yönüne bakalım;
Katar dışında hiçbir yatırımcının ülkemize yatırım yapmadığı günümüzde siz bir yatırımcı olsanız ne düşünürsünüz.
İktidar ortağı bir parti lideri sosyal medyayı protesto etti diye çıkarılan ve sektörü kısıtlayan bir kanun ile mevcutta pek çok yatırım yaptığınız ve legal olarak faaliyet gösterdiğiniz ülkede kalma hususunda tedirgin olmaz mısınız?
Kanun kapsamında size kuruluş amacınızın aksi istikametinde olan, yasal dayatmalar getirilse, “Bu zorunlulukları yerine getirmezsen sana ceza verir, seni kapatırım” denilse ne yaparsınız?
Medya özgürlüğü gibi başlıklarla, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ve yatırım yapılabilirlik puanının belirleyen bir dünyada, siz olsanız bahsi geçen ülkeye yatırım yapar mısınız?
Bu zorunlulukları yerine getirseniz dahi çıkacak yeni bir kanun ile daha fazlasının isteneceğine dair endişe duymaz mısınız?
Farklı sektörlerde de benzer kanun ve taleplerin ışık hızı ile çıkmayacağının bir garantisi var mı?
Daha önce benzer dayatma Paypal’a yapıldığında Paypal pılını pırtını topladı ve gitti. Daha önce bir yazımda bu durumun nelere yol açtığını Türkiye’nin yurtdışına mikro satış yapamaz hale geldiğini anlatmıştım.
İlgili haber: https://www.aykiri.com.tr/dijital-icerik-ureticilerinin-turkiye-deki-durumu/653/
Kim daha zararlı çıktı? Biz mi, Paypal mı?
Varsayalım bu süreç devam etti, iş site ve uygulamaların kapanmasına varacak kadar ileri gitti. Öncelikle Türkiye VPN sektörü için devasa bir pazar haline gelecektir.
Hükümet bunları da kapatma yoluna gittiği takdirde, yurt dışında sunucusu olan kişiler bu işi merdiven altı olarak yapmaya başlayacaktır.
Hadi diyelim bunları da yasakladılar, bu durumda Uydu interneti Türkiye’de yaygınlaşacak ve çanak antenler, TV için değil internet için kullanılmaya başlayacaktır.
Bu liste uzar gider çünkü teknolojiyi Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi kökten yasaklamadığınız sürece teknolojide her soruna alternatif çözümler bulmak mümkündür.
İş buralara kadar uzar mı? Şahsen işin buralara varacağını düşünmemek için haklı gerekçeler olduğunu düşünüyorum.
Neden?
2019 yerel seçimlerinden bir sonraki 2023 seçimlerine kadar, 18 yaşını aşan yaklaşık 5 milyon, yani yaklaşık %8’e tekabül eden yeni seçmen, seçmen listelerine eklenecek.
Önceki seçimde oy kullanmaya başlayan gençleri de hesaplarsak genç seçmenlerin oranı %10’a ulaşıyor.
%0.2 oy potansiyeline sahip olan partilerin dahi ittifaklarda söz sahibi olduğu ülkemizde, tek başına neredeyse %10 barajını aşabilecek bir e-gençlik var. 2-3 yaşlarından itibaren tablet, telefon, bilgisayar ve oyun konsolu kullanarak büyümüş, 11-12 yaşlarında sosyal medya ile tanışmış bir neslin, sosyal medyayı kapatan bir ittifaka oy vereceğini düşünebilir misiniz?
Öte yandan (ben dahil) birçok kişi yurtdışı ile görüşmelerini, ticareti Whatsapp ile sağlıyor. Ülkemizde benim gibi binlerce Whatsapp, Facebook Messenger, Telegram gibi yazılımlar kullanarak yurtdışı iletişimini sağlayan firma ve girişimci var. Facebook, Instagram ve Twitter üzerinden yurtiçinde satış yapmakta olan binlerce insanın ticari kayıpları sonrasında oy tercihleri nasıl etkilenecek?
Hükümet bu kadar büyük bir kitleyi karşısına almayı göze alır mı?