1902 yılında Maarif Nezareti ile Mabeyn Başkatipliği arasında yapılan yazışmalar, Encümence zararlı olduğu tespit edilen yani içerisinde vatan, millet, hürriyet, eşitlik, adalet başta olmak üzere o dönem zararlı görülen kelimeleri barındıran yüzlerce çuval dolusu kitabın yakılarak imha edildiğini ortaya koyuyordu. Maarif Nazırlığından Mabeyn Başkatipliğine şöyle bir yazı gitmişti:
“Encümen-i Teftiş ve Muayene’ce, zararlı olmalarından dolayı şimdiye kadar tutuklanıp el konularak toplanıp kalmış ve Kâğıthane civarında yakılıp yok edilmesi için izin istenmiş olan yüz elli çuval kitap ve kağıtların oraya yollanmasından vazgeçilerek Nezaret avlusunda veya o civardaki bir yerde yakılıp yok edilmek için, Allah’ın gölgesi olan padişahın sözlü iradeleri bulunduğundan, Nezaret dairesinin arka tarafındaki bahçede adı geçen kağıtların bir demir kafes içinde yakılıp yok edilmelerinin mümkün olduğu anlaşılmıştır; ancak, ne kadar çaba ve özen gösterilse, yine de yanan kağıtların havalanarak etrafa dağılması ve duman çıkması önlenemeyeceğinden, bunların ise etraftan dikkati çekeceği, geçen yıl hademe tarafından bazı eski ve gereksiz kağıtların avluda yakılması üzerine yangın var zannedilerek tulumbacıların Nezaret dairesine koşup gelmesiyle anlaşılmıştır. Nezaret civarında bulunan Çemberlitaş hamamının külhanında yakılmaları halinde ise, böyle sakıncalara meydan kalmayacağı gibi, sözü edilen külhan, Nezaret bahçesine bitişik ve söz konusu kâğıtların bulunduğu mahzen yakınında bulunduğu için, kâğıtların dışarıya çıkarılmaksızın ve doğrudan doğruya ve gürültüsüzce oraya taşınması ve yakılması kabil olacağından, bu yol her bakımdan uygun görülerek hamam kiracısı çağırılıp zararlı kâğıtlardan söz edilmeksizin bazı gereksiz kâğıtların hamam külhanında yakılacağı bildirilip razı edilmiş ve cumadan başka her gün birer miktar kâğıtların Encümen-i Teftiş ve Muayene başkanı Abdullah Hasip Efendi hazretlerinin gözetimi altında olarak Meclis-i Maarif üyelerinden İbrahim Efendi ve İlkokullar Müdürü Şükrü Beyin çalışmalarıyla ve son derece dikkat ve özenle, söz konusu külhana taşınma yakılmaları ve böylece az zamanda arkasının alınması mümkün bulunmaktadır. Allah’ın gölgesi Padişahça ne yolda emir ve ferman buyurulursa, yüce hükmünün yerine getirileceği arz olunmakla…”
Maarif Nezareti’nin bu önerisi saray tarafından kabul edilince kitapları yakmakla görevli bir komisyon oluşturulur. Komisyon, 7 Mayıs 1902’de kitapların yakılmaya başlandığını bildiren tutanağı düzenler:
“Encümen mahzeninde toplanıp Çemberlitaş hamamında yakılıp yok edilmesi yüce Halife’nin iradesi gereğince, yüz elli çuval zararlı kâğıtların kimse görmeyerek uygun biçimde adı geçen yere taşınması için Nezaret dairesine bitişik hamamın bahçe duvarında bir geçit açılarak bugün saat altı buçukta yakılmasına başlanılmış ve vaktin elverdiği ve külhanın alabildiği derecesinde saat on buçuğa kadar on üç çuval önümüzde yaktırılmış ve hepsi kül haline geldikten sonra su döktürülüp mahvedilmiş ve yarın sabah saat on ikiden itibaren tekrar işe başlamak kararlaştırılmış olduğu bilgi olarak arz olunur. Ol Babda.
7 Mayıs 1318”
Kitapların yakılmasına ertesi gün kaldığı yerden devam edilmiştir:
“Bu gün dahi sabahleyin saat on ikide toplanarak zararlı kağıtların yakılmasına ve yok edilmesine başlanmış külhanın genişliğinin yetersizliğinden dolayı saat on buçuğa kadar yirmi iki çuval yaktırabilmiş ise de, hamam külhanında şunun bunun gözüne çarpmamak için üstüne su döktürülerek çamur haline getirildikten sonra daireye bitişik bahçede özel olarak hazırlanan çukura doldurulup toprakla da örttürülmüş ve yarın dahi bu vakit ve zamanda başlanacağı kararlaştırılmış olmakla, ol babda. 8 Mayıs 1318”
Kitapların yakılması işi, altıncı günün sonunda tamamlanmış ve komisyon, 12 Mayıs 1902’de tuttuğu şu tutanakla Sultan II. Abdülhamid’in yüce iradesi gereğince yok edilmesi gereken kitap ve kâğıtlardan eser bıraktırılmadığını kayıt altına almıştır:
“Bugün dahi sabah on ikiden akşam on ikiye kadar zararlı ve yasak kağıtlardan elli beş çuval yaktırılmış, şimdiye kadar yakılıp yok ettirilen kitap ve risalelerin konduğu çuvallar yüz altmış beşe çıkmış ve eski toplamdan fazla görünen on beş çuval, Encümen mahzeninde dağınık olarak bırakılan kağıtların varlığından doğmuş ve Padişah hazretlerinin yüce iradesi gereğince yok edilmesi gereken kağıtlardan eser bırakılmamış olmakta.
12 Mayıs 1318.”
- Kudret, Cevdet,Abdülhamit Döneminde Sansür I, İstanbul 2000.
- Osman Nuri, Abdülhamid-i Sani ve Devr-i Saltanatı: Hayat-ı Hususiyesi ve Siyasiyesi.
Okullar açmasıyla övdükleri Hünkarımız neden korktu acaba?
"Allah'ın gölgesi" sayılan padişah, acaba gökten mi inmiş de Allah gölgesi sayılmış. İşte, seçimle gelmeyen bir devlet yöneticisinin kendisine kutsallık payesi biçmesi meşruiyet oluşturma düşüncesinin yürürlük bulmuş biçimidir.