Küba’ya 1 Mayıs’a gidip, İşçi Bayramını kaçırmak…
Yol arkadaşlığı bambaşkadır, birbirinize kenetlenirsiniz; yalan, güvensizlik, kıskançlık modern yaşamın getirdiği rekabet ortadan kalkmıştır. En büyük aileniz, sırdaşınız yol arkadaşıdır. Bu arkadaşlık öyle güçlüdür ki siyasiler bile davalarını anlatırken "yol arkadaşlarım" tanımlamasını sıkça kullanır. Kenan da benim için 10 yılı aşkın bir süredir tanıdığım, gerçek bir "yol arkadaşı"dır.
2017’de Kenan’la 1 Mayıs’a Küba’ya gidelim dedik. Maksat, soğuk bir Ankara kışı sonrası hem deniz, kum ve güneş hem de işçi bayramında Havana’da bulunmak. Kenan’la 2010 yılında Etiyopya’da da beraber çalışmıştık, bu yüzden birbirimizi iyi tanıyoruz. Sonuçta herkesle tatile gidilmez, uzak rotaya hiç gidilmez. Neyse, ucuz olsun diye Moskova üzerinden aktarmalı uçacağız Havana’ya. Tabii, ben biletimi kredi kartında biriken millerle aldım o ayrı.
Sanırım havaalanı beklemeleriyle birlikte 22-24 saat arası bir seyahat oldu. Giderken değil ama dönüşte Jet Lag oldum. Sonuçta, hayatımda ilk defa güneşin batmadığı bir gece olmuştu. Neyse, Havana’ya ulaştık Kenan’ın valizi aldık benim valiz ortada yok! Dakika bir gol bir! Kısa geçiyorum burayı, formları doldurduk ayrıldık havalimanından. Önümüzdeki iki hafta Kenan’dan giyineceğim belli oldu.
O dönem booking.com çalışmıyor Küba’da, biz de Airbnb’den yerlerimizi ayırdık. Merkeze ve Malecón Bulvarına yakın bir yerde ilk evimiz. Malecón da Dünya üzerindeki favori yerlerimden biri. Nasıl güzel, nasıl güzel anlatamam; Upuzun, kocaman, Karayip denizi kenarı boyunca uzanan bir bulvar. Sabah erkenden kalkıp, kahvaltı yapacağımız Otele bulvar boyunca yürümek en büyük keyiflerimizden oldu. O ilk ışıklarla balık tutanlar mı dersin, sabah sporu niyetine koşan “beyazlar” mı dersin! Biz de tuzlu deniz kokusunu içimize çeke çeke gün doğumuna tanık olarak adımlıyoruz.
Karayipler sıcak dedik, güneş kremini aldık. Aldık ama bu kadar da olabileceğini hayal edemedik, bildiğin ıstakoza dönmemek için güneş kremlerini yiyoruz artık. O dönem spor yapıyoruz, Kenan da protein alacak ya! her sabah açık büfe kahvaltıda 6 (yazıyla altı) adet yumurta yiyor. Sonradan öğreniyoruz ki, bir Kübalı’nın aylık yumurta istihkakı 8 (yazıyla sekiz) yumurta. Bizim “sporcu” bir Kübalı’nın bir ayda yediğini neredeyse bir kahvaltıda tüketiyor. Anlatsam sabah olur, buraları da çok hızlı geçiyorum.
Ben Güney Amerika’da sekiz ayda iki Türkle karşılaştım, Havana’da ise ilk üç günde onlarca Türk gördüm. Neyse, ertesi gün Devrim Meydanına gideceğiz İşçi Bayramı kutlamalarına. Her zaman ki gibi erken kalkıp, otele gittik. Kahvaltı yaparken öğreniyoruz ki, kutlamalar çok erken başlıyormuş. Biz de koştura koştura gittik meydana, çok kalabalık ama insanlar artık alanı terk etmeye başlamış, dönüyorlar.
Dönüyorlar ama herkesin elinde Türk bayrağı ve Mustafa Kemal bayrakları. Dedim ki: Kızılay’dayız. Tabii, törenin başlangıcını kaçırdığımız için bizde bir hayal kırıklığı, anlatamam. Kenan da doğal olarak üzgün. Neyse, “Çek bir fotoğraf da, 1 Mayıs’ta Küba’ya da gelmedik demeyiz.” diye gönlünü almaya çalışıyorum. Mahcup hissetmemin nedeni, bütün seyahati ben planladığım için hangi saatte nerede olmamız gerektiğini bilmem gerekiyordu. Gözden kaçırmışım bunu, yapacak bir şey yok. Artık bir daha ki sefere diyerek teselli ettim kendimi : )
Sonraki günlerde iki Piña Colada, Sangria ve Daiquiri (bence bu kokteylleri bir deneyin derim) derken aldım Kenan’ın gönlünü. Havana’dan sonra Vinales, Tirinidad ve Varadero’ya da gittik. Ki bence, her biri daha güzeldi. Onları da artık önümüzdeki haftalarda, yaz bitmeden, yazın kokusunu hissettirecek şekilde anlatırım.
Hasta luego