Teşbihte hata olmasın!!!
Kasabayı sel basmış. Sular giderek yükselirken, halk panik içinde kaçmaya baslamış. Kilisedeki herkes dağılırken, kaçmayan papaz demiş ki: “Ben yıllardır Tanrıya kulluk ederim. Hep onun yolunda çalıştım, Tanrı beni kurtarır.”
Sular iyice yükselirken, papaz kilisenin bir üst katına çıkmış, bakmış ki; insanlar kayıklarla geçiyorlar. Kayıktakiler bağırmış: “Hadi peder, atla kayığa!..”
Papaz: "Siz gidin, Tanrı beni kurtarır.”
Sular yükselmeye devam edince, papaz kilisenin çatısına çıkmış. İkinci kayıkla geçenler papazı uyarmışlar: “Hadi peder, çok geç olmadan atla!..”
Papaz onların da uyarısına aldımamış: “Hayır, siz gidin, Tanrı beni kurtaracak biliyorum.”
Sular iyice yükselince direğe tırmanan papaz, tepesinde bir helikopter görmüş. Helikopterdeki kurtarma ekipleri papaza seslenmişler: “İnat etme peder, gel bizimle!..”
Papaz yine inat etmiş: “Olmaz, Tanrı beni kurtaracak!..”
Sular daha da yükselmiş ve papaz boğulmuş. Boğularak ölen papaz, öbür dünyada Tanrının huzuruna çıkıp sitem etmiş: “Ben sana küstüm Tanrım!”
Tanrı merak etmiş: “Hayrola papaz efendi, niye küstün?”
Papaz: "Tanrım, bunca yıl yolundan ayrılmadım, bir kere başım sıkıştı, sen beni kurtarmadın.”
Papazın sitemi üzerine, Tanrı demiş ki: “Sana iki kayık, bir helikopter yolladım ya, daha ne yapayım?”
Dedik ya; teşbihte hata olmasın!!!
Memleketin gidişi “Papaz’ın” direğe tırmanma anını işaret ediyor...
Milletin önemli bir kesimi; memleketin gidişatının dehşeti içinde, bunu göremeyenlere feryat figan haykırıyor: “Irak’ı görmedin! Libya’yı görmedin! Tunus’u görmedin! Mısır’ı görmedin! Suriye’yi görmedin! bari helikopteri(İran’ı) gör, sular yükseliyor!!!”
Oyun bellidir...
Tek adam yönetimi, Emperyalizmin bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyada, emellerini hayata geçirmek için kullandığı en geçerli araçtır. Emperyalizm; Otoriter iklimi oluşturur kullanır ve sonra da “Demokrasi” getireceğim diyerek onu şeytanlaştırır!!!
Biliyoruz ki; Demokrasi ile feodalite aynı kafeste yaşayamaz, birinin olduğu yerde diğeri ölüdür...
Otoriter iklimler; feodalitenin, israfın, yolsuzluğun, adaletsizliğin, yoksulluğun, baskının, milisleşmenin, çeteleşmenin, cemaatleşmenin, hırsızlığın, zulmün, cahilleşmenin, yönlendirmenin, hurafenin, yasakların, gettolaşmanın, kabileleşmenin, imtiyazın, iltimasın yeşermesi ve kalıcı hale gelmesini sağlar!!!
Bu hal belli bir noktaya geldiğinde, sokak hareketlenir! Vicdansızlarla Cüzdansızların hasımlaştığı puslu hava oluşur! Dolayısıyla yabancı servisler ve iç iktidar odakları, sokağı enfekte edebilecek imkanı bulurlar!!!
Sokağı enfekte edecek araçlar bellidir; etnisiteden, inançlara kadar her farklılık kullanılır...
Yakın çevremizdeki ülkelere baktığımızda; sokağın enfekte edilmesinin o milletlere çıkardığı maliyetin ağırlığını görmemek için “kör” bunun sebebini sorgulamamak içinde “ahmak” olmak gerekir!!!
Lafı daha fazla uzatmayayım;
Endişem her geçen gün artıyor!!!
Yazınızın mantığına göre 15 Temmuz da sokağı enfekte etmek olur. Sokağı kim enfekte eder biliyor musunuz? Şeytanlaştıran küreselci propagandaya teslim olmuş, kendine yabancılaşmış sözde aydınlar ve onları besleyen beşinci kol unsurlarının yerli manivelaları sokağı enfekte eder. Bu enfekte ediş 1965 ten beri devam ediyor. 1 Mart muhtırası, 1978 1Mayıs provakasyonu, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat irtica yaygarası, Taksim Gezi parkı kışkırtması ve ismini zikretmeyeceğim mezhepçi ve bölücü kalkışmalar ile sokaklar enfekte edildi. Ve alet olduğunuz propagandanın yenileriri için enfeksiyon yaymakta. Mevcut siyasi iktidarla hiç bir bağım, bağlantım yok. Fahil hataları da olmuştur. Fakat tarihin sarkacının ivmesi yükselmiş, Türkiyenin hapsedildiği kozayı kırmaya mecbur etmektedir. Bunu görmeyenlerle veya buna mani olanlarla aynı yerde durmanız üzücü. Müsterih olun, dün devletin yanında, meşruiyetin yanında olanlar sokaklarını enfekte edenlere karşı durdular, bugünde dururlar.