24 Kasım hamasetine az günler kaldı!
Ama önce gerçekleri konuşalım. Nereden nereye geldiğimizi tartışalım öyle değil mi?
“Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’ten bugünlere gelelim.
Bugün, Eğitim emekçilerinin tamamı yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda 24 Kasım’da yapılacak açıklamalara bakın “Dünyada her şeye değer biçilebilir ancak öğretmenlerin eserine asla değer biçilemez”, “Öğretmenler yarınlarımızın mimarı”, “Öğretmenlik kutsal meslek”… Böyle uzayıp giden romantik cümleler…
Ancak sadece 24 saatle sınırlı bir saygı atfı, sadece 24 saat övülen bir meslek! Geri kalan 364 gün kızılan, aşağılanan ve şiddete maruz kalan bir meslek.
***
Sınıfa girdiğinde aynı işi yapan öğretmenlerimizin statüleri de değişti; Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli…
Kadrolu öğretmen “lüks” sayılırken, sözleşmeli öğretmen yarınından emin değil, ücretli öğretmen ise boğaz tokluğuna bile çalışamıyor.
Hal böyleyken öğretmenlerimizin arasında bile bu denli ayrımı oluştururken eğitimden kalite bekliyoruz.
Bizde adettir. Gelene Roma’yı gidene kınayı yakarız.
Geldiğimiz nokta itibariyle, çocuk bakıcılığına dönen; itibarı, saygınlığını, yitirmiş öğretmenliği genelleştirerek kınayı yaktık.
Oysa gerçek anlamda öğretmen; Sanatkardır… Sınıfa girdiğinde akademik bilgisinin yanında tiyatro oyuncusu, komedyen, anne, baba çocuklarımızı emanet ettiğimiz anıttır öğretmen.
***
Anıttır anıttır da bağlı oldukları Bakanlık kendilerini yok sayarken, haklarını savunacak sendikalar bile paramparçadır.
Eğitim bilim işkolunda toplam 11 sendika var ve çoğunluğu çeşitli siyasi partilere yakınlıklarıyla biliniyor.
Bu tabloda 'Sendikalar öğretmenleri mi, siyasi partileri mi temsil ediyor?' sorusu gündeme geliyor. Ama bir gerçek var ki, öğretmenleri temsil etmeyen eğitim sendikaları, öğretmenlerimize ait hiçbir sorunu çözmek adına irade koyamıyor.
İktidara yakın sendikalarca stajyer öğretmenler; stajyerliğinin kalkmayacağı tehditleriyle, tayin makam vaatleriyle önlerine üyelik formu konulmakta, sendika üyeliğine zorlanmaktadır.
Çocuklarımızın kişilik ve karekter abidesi olarak, öğrencilere rol model olmaları gereken öğretmenlerimizin köleleştirilmesi kabul edilmez. Bu zihniyetin çocuklarımıza verdiği zarar anlatılamaz.
***
Öte yandan 24 Kasımlar’da kutsaliyetinden bahsedilen öğretmenlerimize, yıllardır bir meslek kanunu çıkartılamamıştır.
Okullarımızda öğretmenlerimize zümre öğretmenlerinin birlikte istişare içerisinde çalışacakları özel çalışma odaları yıllardır düşünülmedi.
Adeta sürü gibi hepsini “Öğretmenler odası” denilen hizmet almaktan yoksun koşullara mahkum etmeye devam ediyoruz.
Teknik elemandan yoksun, hizmetlisi bile olmayan okullarımızda öğretmenler asli işlerinin yanında, yapmadıkları iş kalmamıştır.
Emeklerinin karşılığını alamıyor öğretmenlerimiz. Mesleği aldıkları ücretle değil vicdanlarıyla sürdürüyorlar.
Adeta çocuk bakıcısı yapılan öğretmenlerimizin amirlerini sıralarsak; okul müdür yardımcısı ile başlayan okul müdürü, ilçe şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, kaymakam, il şube müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları, il müdürü, vali diye uzayıp gidiyor.
Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılıyor, yapılan araştırmalarda güven endeksinin hep aşağılara kaydırıldığı bir bir mesleğe dönüştülüyor.
Kulağının kesilmesinden başlayıp, Yeni Cami avlusunda yem bekleyen güvercinler gibi maaş artışı beklemekle rencide ediliyorlar. “Canınızı sıkan öğretmen olursa bana bildirin” diye öğrencileri öğretmenleri üzerine gardiyan, müfettiş yaparak maalesef en büyük kötülüğü ülkemize ve yarınlarımıza yapılıyor.
Çocukların gözünde itibarına darbe vurulan öğretmenin, eğitimde öğretimde nasıl bir rol model olması öngörülmektedir?
***
Ülkemizde her önemli gün ve haftaları öğrencileri ile haIrladıkları programlarla salonda konukların önünde eğilerek selamlayan kutsallarımız, öğretmenlerimiz. Resmî törenlerde öğrencilerinin yanında resmî geçit töreni yapan öğretmenlerimiz, kutsal meslek sahibi olarak tören boyunca çocuk bakıcılıklarına devam ediyor!
Üst amir elini uzatmadan, elini uzatıp “Merhaba” diyemez öğretmenler. Hele bir demeye kalksın “Sen kimsin” hitabıyla fırçalanmaya adaydır oracıkta.
Öğretmenler gününde yapılacak etkinlikleri bile öğretmenlerimiz kendi hazırlamakta, orada bile çalıştırılmaktadır.
Daha da vahim bir durumumuz; Atanamaya öğretmenlerimiz…
24 Kasım’ı ya bir inşaatta boya yaparken ya bir restaurantta garson ya temizlik işlerini yaparak kutlayacaklar.!Belki, kendilerini sınıfta öğrencilerine kavuşmuş ders anlatırken hayal edecekler o sırada.
Ülkemin her bölgesinin her mahallesinin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumlarına göre öğretmenlerine hediyeler alacaklar.
Şimdi 24 Kasım’ı şaşalı konuşma metinleri, süslü cümlelerle paylaşabilir, vicdanımızı rahatlatabiliriz!