KAVALA BİLDİRİSİNE İMZA ATAN ELÇİLER
Geçen hafta Türkiye hareketli bir hafta geçirdi. Hoş hareketsiz hafta geçirdiğimiz de pek yok. Bu on ülkenin büyükelçisinin Kavala ile ilgili yapmış oldukları yayın hakikaten hiçbir diplomatik teamüle uymayan bana göre de Türkiye’yi düşmanca değerlendirecek bir davranıştı. Söylediklerinin içeriği makul olabilir. Türkiye’de Avrupa İnsan Mahkemesi’nin kararları uygulanmalıdır. Uygulanmamasına karşı çıkmaları anlaşılır bir şey. Ancak bunun yolu bulundukları ülkede bu şekilde neredeyse düşmanca olarak değerlendirilecek bir açıklama yapmaları değildir.
ERDOĞAN’IN TEPKİSİ AŞIRIYA KAÇTI
Erdoğan’ın bunlara karşı gösterdiği tepkiyi de aşırı bir tepki olarak görüyorum. Sınır dışı edileceklerine dair talimat verdiğini söyledi. Ancak bu talimat havada kaldı. Sonunda diplomasi galip geldi ve ‘değerli bulunaklık’ diye adlandırılan bir şekilde iki tarafta geri adım atmamış bir görüntü vererek konu buzdolabına kaldırıldı. Yalnız buzdolabına kaldırıldı derken bu çok kısa bir süre için olacak. Çünkü ne olursa olsun Türkiye uluslararası anlaşmalarda verdiği taahhütlere uyması gereken bir ülke ve Ahim Kararları’nın da mutlaka uygulanması lazım.
KAVALA’NIN SERBEST BIRAKILMA İHTİMALİ YÜKSEK
Kavala üzerinde de konuşursak ben 30 Kasım’daki Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısından evvel Türkiye’ye çok ağır bir karar çıkmadan evvel Kavala’nın serbest bırakılma ihtimalini oldukça kuvvetli görüyorum. Zira bu serbest bırakılma hukuki bir serbest bırakılma olmayacak. Türkiye’de adaletin siyasetin etkisi altında kalmadığını söylemek hakikaten komik oluyor.
SURİYELİLER BU ÜLKEDE DİKKATLİ HAREKET ETMELİ
Geçen hafta yine Suriyelilerin başlattığı muz yeme akımı diye Tiktok’ta saçma sapan bir durum ile karşılaştık. Milyonlarca Suriyelinin arasında bunu yapanların bir edepsizlik mi yaptıklarını yoksa bilerek bir provokasyona alet mi olduklarını henüz bilmiyorum. Ancak bunların ele başlarının sınır dışı edilme kararını son derece isabetli buluyorum.
Burada halkı rahatsız dereceye gelen Suriyelilerin sığınmacı olarak bulundukları bu ülkede hakikaten çok daha dikkatli hareket etmelerinde çok büyük fayda var. Seçimden sonra muhtemelen değişecek iktidarın da en önemli konularının başında ekonomik konular kadar bu Suriyeli meselesinin sulhen halledilmesi geliyor.
İYİ PARTİ NEO AK PARTİ POZİZYONUNA KONUMLANIYOR
Geçen hafta İYİ Parti’nin dördüncü yıl kutlaması ve Meral Akşener’in özellikle Karar televizyonuna verdiği beyanat gündemi işgal etti. Gelişmeler hakikaten önemliydi. İYİ Parti’nin kampanyasının ana hatları çok belirgin bir şekilde ortaya çıktı.
Bundan evvel Ak Parti’nin kampanyalarını yöneten Hamdi Art şirketinin sahibi Faruk Acar’ın hazırlamış olduğu video İyi Parti’nin bir anlamda neo Ak Parti pozisyonuna konumlandığını gösteriyor.Yapılan kampanya 2002’deki Ak Parti’nin kampanyasını andırıyor. Zaten Meral Akşener Karar televizyonuna yaptığı açıklamada ‘Biz CHP’nin seçmenlerine hitap etmek istemiyoruz. Biz tamamen Ak Parti’nin seçmenlerine, daha evvel onlara oy vermiş kararsız seçmenlere hitap edeceğiz’ diye politikasının ana hatlarını ortaya koydu.
Bu şekildeki bir kampanyanın riskli bir kampanya olduğunu söylemek lazım. Başarılı olursa Millet İttifakı’nın toplam oylarını artırabileceği gibi İYİ Parti’nin yüzde 15’lerde olan yüzde 10’lara kadar gerileme ihtimalini de ortaya koyuyor.
FAİZİ İNDİREREK ENFLASYONU DÜŞÜRMEK İMKANSIZ
Bir diğer önemli konu elçiler krizi ile beraber artan düşen Türk Lirası değeri ile beraber artan enflasyon dolayısıyla çeşitli malların özellikle akaryakıtın ve enerji fiyatlarının yükselmesi can yakıcı hale geldi. Bu arada Merkez Bankası başkanının yaptığı açıklamalara baktığımız zaman çok uzun vadeli ve çok riskli bir plan içinde olduklarını dövizin değerini kontrol etme niyetinde olmadıklarını uzun vadede değer kaybetmiş Türk Lirası’nın arttıracağı ihracat ile beraber ticari açığın azalmasını ve bu sayede enflasyonun düşmesini beklediklerini ortaya koydular.
Anlaşılan faiz indirimine daha da devam edecekler. Türkiye’de faizi indirerek enflasyon düşer ipotezinin tutması için şahsen ben hiçbir imkân görmüyorum. Önümüzdeki süreçte yüksek enflasyonlar yaşamaya devam edeceğiz. Evet ihracat bir miktar artacak ancak yüksek enflasyonu düşürecek bir yere gelebilmesini çok uzak bir ihtimal olarak görüyorum.
AÇLIK SINIRININ 10 BİN TÜRK LİRASINI AŞMASI
Bu arada tabi yeni açıklanan açlık sınırının 10 bin Türk Lirası’na ulaştığı konusu da ortaya çıktı. Türkiye imalat sanayi ve ihracat ve bir miktar turizmde çalışanların rahat ettikleri bir dönemi geçirmekle beraber aşağı yukarı 60 milyon Türk vatandaşımızı ilgilendiren emeklileri, dar gelirlileri, işsizleri alakadar eden enflasyon çok can alıcı bir yerde seyrediyor.
İlk mahkemede tutuksuz yargılanma kararı bir sonrakindede serbes kalacaklar.O bağırtı çağırtımı kayıkcı kav gası bak aslanlar gibi dik duruyoruz desinler tabana ve besleme medya ve yazarlarına malzeme.